Etnik temizlik dünyanın en adi suçlarından biri. Nerede, kim tarafından ve kime karşı işlenirse işlensin etnik temizlik suçuna karşı çıkmalıyız. Bu suçu bir salgın hastalığı yok eder gibi ortadan kaldırmaya çalışmalıyız.
Ne var ki, dünya melekler dünyası değil. Etnik temizlik vakaları da her yerde her zaman karşımıza çıkabiliyor. Çeşitli gerekçelerle girişilen ve/veya meşrulaştırılan etnik temizlik olaylarının sayısı çok kabarık. Yaklaşık beş yıldır devam eden Suriye iç savaşı da yeni temizliklere yol açıyor. Sonuncusu PKK'nın Suriye uzantısı olan YPG tarafından sahneleneni. Bunu söyleyen sadece Türkiye kaynakları değil, aynı zamanda itibarlı uluslararası organizasyonlar.
Uluslararası Af Örgütü, PKK'nın Suriye topraklarında faaliyet gösteren kolu olan YPG'nin, Türkmen ve Arap köylerinde “savaş suçu işlediğini” duyurdu. ABD merkezli kurumun raporunda, çoğu Türkmen ve Arap olan bölge sakinlerinin göçe zorlandığı, köylerin tamamen yok edildiği, halkın sindirme politikalarıyla karşı karşıya bırakıldığı vurgulandı. PKK'yla aynı üst yapıya bağlı olan YPG militanlarının, köylüleri “Burayı terk etmezseniz 24 saat içinde hepinizi kurşuna dizeriz” şeklinde tehdit ettiği aktarıldı. “Gidecek Yerimiz Yoktu” başlıklı rapora göre, bu yaz başında Suriye'nin kuzeyindeki 14 köy ve ilçe incelendi, olaylardan doğrudan etkilenen 37 kişiyle röportaj yapıldı. Haziran 2014'te 225 hanesi bulunan Hüseyniye köyünün, YPG tarafından bir yıl içinde neredeyse haritadan silindiği belirtildi. Haziran 2015'te Hüseyniye'de sadece 14 hanenin sağlam kaldığı aktarıldı. Ceylanpınar ilçesinin hemen karşısındaki Resulayn kasabasında yaşayan Ahmed isimli bir kişinin “PKK, oğlumu 15 gün rehin tuttu. Bu olaydan sonra evimize dönemedik. Ama komşularımızdan öğrendik ki PKK evimize ve dükkânlarımıza el koymuş” ifadeleri de aktarıldı. Bir diğer bölge sakininin “Bizi evden çıkardılar, buldozerler getirdiler, tüm köy yerle bir olana kadar evleri tek tek yıktılar. Eğer buradan gitmezsek, ABD'li koalisyona bizim terörist olduğumuzu söyleyeceklerini; uçakların bizi ve ailelerimizi vuracağını söylediler” cümleleri de raporda yer aldı. Uluslararası Af Örgütü yetkilisi Lama Fakih, “Sivillerin evlerini kasıtlı şekilde yıkan, köylerin tamamını yakan YPG, uluslararası insanî hukuku yüzsüzce küçümsüyor. Bu, savaş suçları işlediği anlamına geliyor. YPG, bir an önce sivillerin evlerini yıkmaya son vermeli” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Af Örgütü'nün raporunda bir miktar yanlışlık veya abartma olduğunu var saysak bile raporun özünde doğru olduğu açık. Zira daha önce alınan ve farklı kaynaklardan gelen bilgiler de temizlik haberlerini doğrulamıştı. YPG ele geçirdiği yerlerde beşerî arındırma yapıyor. Üstelik bu temizlik sadece etnik renkte değil, onu aşan boyutlara da sahip. YPG bazı Kürtlerin içinde toplandığı bir örgüt. Sert bir ideolojik çizgiye sahip, sosyalist. Ancak, sosyalizm tüm Kürtlerce benimsenmiyor. Bu yüzden, YPG Türkmenler ve Araplar yanında ideolojik olarak uyuşmadığı Kürtleri de bölgeden atıyor. Gerek sosyalizmin karakterini gerekse PKK'nın özelliklerini bilenler buna şaşırmaz. Nitekim YPG'nin rapora verdiği cevap daha doğrusu gösterdiği tepki de ilginçti. YPG açıklamasında karşı bilgi sunmak yerine bu raporu hazırlayanların cezalandırılmasından söz edilmekteydi…
Şaşırtıcı olan, temizlik yapıldığı istikametinde gelen doğruluk oranı yüksek haberlere rağmen bazı kişi ve çevrelerin olan biteni görmezden gelmesi ve PKK'yı neredeyse bir azizler hareketi gibi sunmaya çalışması. PKK'nın tarihi gayri insanî eylemlerle dolu. Kürtlerin hak taleplerinin çoğunun meşru olması PKK'nın eylemlerinde haklı olduğu anlamına gelmez. Bunu kabul etmek Kürtleri PKK'ye esir etmek sonucuna varır. Bir diğer mesele de masumların ve mağdurların her zaman haklı ve yanlış yapanların her yerde her zaman hatalı olamayacağı. Kürtlerin birçok bakımdan masum ve mağdur bir halk olduğuna kuşku yok. Ancak, bu PKK'nın bir mağdurlar ve masumlar grubu olduğunu göstermez. Zulme uğrayanlar gün gelip başkalarına zulmedebilir. İşte İsrail ve topraklarını işgal ettiği Filistinlilere reva gördüğü muameleler. Bu yüzden, vicdanlı bir duruş, her zulmü görmeyi ve kınamayı gerektirir. Diğer taraftan, uluslararası ve ulus üstü kuruluşlar Suriye'de toprak mülkiyetinin ve nüfus dağılımının savaş öncesindeki gibi olacağını ilan ederek ve garanti altına alarak etnik temizlikleri bir ölçüde olsun caydırabilir.
YPG'nin tavrı bölgede tam bir PK hâkimiyetinin nelere yol açabileceğinin de işareti. Umarım özellikle Kürtler bu işareti görür.