Engellilere refah hizmetleri

04:001/09/2015, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Atilla Yayla

Siyaset teorisinde ve politik ekonomide en çok tartışılan konulardan biri refah devleti ve uygulamaları. Bu konu özellikle liberaller ile diğer dünya görüşlerine sahip kimseler -adını koyacak olursak, muhafazakârlar, sosyal demokratlar, sosyalistler- arasında yoğun fikir çatışmalarına sebep olmakta. Bazı liberaller refah devletine ve tüm uygulamalarına kökten karşı çıkmakta. Diğer bazıları refah devletine daha olumlu bakıp kamu şemsiyesi niteliğinde sosyal güvenlik hizmetlerinden her vatandaşa bir

Siyaset teorisinde ve politik ekonomide en çok tartışılan konulardan biri refah devleti ve uygulamaları. Bu konu özellikle liberaller ile diğer dünya görüşlerine sahip kimseler -adını koyacak olursak, muhafazakârlar, sosyal demokratlar, sosyalistler- arasında yoğun fikir çatışmalarına sebep olmakta. Bazı liberaller refah devletine ve tüm uygulamalarına kökten karşı çıkmakta. Diğer bazıları refah devletine daha olumlu bakıp kamu şemsiyesi niteliğinde sosyal güvenlik hizmetlerinden her vatandaşa bir minimum gelir sağlanmasına kadar uzanan bir yelpazede çeşitli refah devleti hizmetlerini onaylamakta.

Geniş bir yelpaze teşkil eden liberal düşüncede klasik liberalizm denilen noktada yer alan kimseler refah hizmetlerinin üretilmesini, devamlı büyüyen bir ekonomi ile artan gönüllü hayırseverlik faaliyetleri bileşimine bırakmaya meyleder. Bir klasik liberal olmakla beraber ben biraz daha ileri gitmeye meyilliyim. Üretken, devamlı zenginlik yaratan bir ekonomide kamu fonlarının mahallî ve merkezî idare tarafından bazı toplum kesimlerine refah hizmeti sunmak için kullanılmasının haklı, âdil ve meşru olduğu kanaatindeyim.

Esasen tüm refah devletleri yeni bir döneme girmiş durumda. Refah devleti bir taraftan daralırken bir taraftan da somut refah devleti uygulamaları yeniden tanımlanıyor. Vatandaşlığa bağlı, dolayısıyla bir anlamda şartsız olan refah hizmetleri şartlara bağlı hâle getiriliyor. “Means test” (ihtiyaç-hak ediş testi) denen bir yöntem gitgide daha fazla kabul görüyor. Daha önceki bazı yazılarımda işaret ettiğim üzere, kimilerine sürpriz gelecek şekilde, İskandinav ülkeleri bu süreçte başı çekiyor.

Türkiye'de AK Parti iktidarları zamanında gerçekleştirilen iyi ve başarılı bir icraat, şarta bağlı refah desteğinin, teorisi yapılmadan, başarıyla uygulanması. Bu çerçevede dikkatimi en çok çeken icraat, engellilere ve ailelerindeki engellilere bakanlara devlet tarafından nakit desteği sağlanması. Aşağıda aktaracağım haberdeki bilgilere bakınca sizin de bana hak vereceğinizi sanıyorum, umuyorum.

Akşam gazetesinin (17 Ağustos 2014) ilgili haberi şöyle:

“Resmi rakamlara göre 1 milyon 802 bin engellimiz bulunuyor. Engellilerimizin önemli bir bölümü süreğen rahatsızlıkları bulunan engelliler. Rahatsızlıkları onların toplumsal aktivitelere katılmaktan alıkoyuyor. Bu durumda olan engelli sayısı 976 bin 752. Bu rahatsızlıkları nedeniyle engellilerin sürekli bir bakıma ihtiyaçları oluyor. Bu nedenle evde engelli çocuğuna bakan kişiler için önemli bir hak söz konusu. Bu durumdaki kişilere engelli aylığı bağlanabiliyor. Diğer yandan başkasının sürekli bakımına muhtaç derecede engelli çocuğu olan annelere de erken emeklilik ve prim zammı hakkı var.


Engellilerimizden 18 yaşını geçmiş ve ekonomik olarak yoksun durumdakilere engelli aylığı bağlanabiliyor. Diğer yandan kanunen bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşını tamamlamamış engelli yakını bulunan kişilere de engelli aylığı bağlanması söz konusu. Fakat engelli aylığını engellinin kendisi değil de, yakını alacaksa hem muhtaçlık şartı, hem de engelliye bilfiil bakma şartı aranıyor. Sağlık kurulu raporuyla en az yüzde 40 oranında engelli olduğu tespit edilenlere engelli aylığı bağlanabiliyor. Fakat engelli aylığı alabilmek için engelli olmak yetmiyor. Bunun dışında;

* Kanunen bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan,

* SGK'dan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan,

* Nafaka bağlanmamış ve bağlanması mümkün olmayan,

* Herhangi bir sürekli geliri olmayan engellilere engelli aylığı bağlanabiliyor.

Bakmakla yükümlü olduğu engellisi bulunan kişinin yaşadığı hane içerisindeki kişi başına düşen aylık gelirin 270,2 TL'den az olması halinde engelli aylığının bağlanması mümkün. Evinde engellisine bakan kişiye aylık 282,3 TL ödeme yapılıyor. Ödemeler 3 ayda bir yapılıyor. Başkasının sürekli bakımına muhtaç olan engelli çocuk 18 yaşını geçtiğinde ise alacağı aylığın miktarı artıyor ve 426,5 TL'ye yükseliyor.

Bu şartları taşıyan ve 18 yaşını tamamlamamış engellilerin yakınlarına da engelli aylığı bağlanabiliyor. Bakmakla yükümlü engelli yakını bulunan kişiye gelir bağlanabilmesi için bakımın fiilen gerçekleşmesi ve muhtaçlık şartı gerekiyor. Diğer yandan engelli yakınına bakması dolayısıyla kendisine aylık bağlanacak kişinin SGK'dan gelir veya aylık almıyor olması, nafaka almıyor olması ve çalışmaması gerekiyor”.

İnsanlar arasında desteğe en çok ihtiyaç duyanlar dünyaya engelli gelen veya kendi kusurları yüzünden yahut kendi kusurları olmadan engelli olma durumuna düşenler. Yeterli zenginliği üretebilen bir toplumda engelli insanlara veya onların bakımıyla ilgilenen yakınlarına vergi mükelleflerinin aktardığı paralarla oluşan kaynaklardan-fonlardan yukarda anlatıldığı üzere şartlı kaynak aktarılmasında ahlâk ve adalet açısından bir problem olduğunu sanmıyorum. Kuşku yok ki, kamu kaynaklarının kullanılması hizmetin devlet tarafından bizzat sunulmasını zaruri kılmaz. Alana ihtiyaçları gerçekçi olarak tespit edebilecek şekilde yakın olmak, kaynakları etkin kullanmak, istismarları önlemek adına hizmetlerin sunulmasında en uygun yolun ne olduğunu elbette tartışabiliriz ve tartışmalıyız. Ancak, engelli insanlarımıza ve gerekiyorsa yakınlarına malî destek sağlamaktan vazgeçmeyi herhalde düşünemeyiz.
#Siyaset teorisi
#Means test
#Engellilere refah hizmetleri