Araplara ve Arapçaya karşı ırkçılık ve ayrımcılık normal mi?

04:0029/10/2015, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Atilla Yayla

Türkiye'de hiç ırkçılık ve ayrımcılık yapılmadığını söylemek imkânsız. Irkçılığın ve ayrımcılığın sadece Kürtlere yapıldığını söylemekse bir abartma. Güzel vatanımızda ırkçılıktan ve ayrımcılıktan küçüklü büyüklü pek çok kesim nasibini almış, alıyor. İşin trajikomik yanı, kendileri de ırkçılık ve ayrımcılığa maruz kalmış ve/veya kalmakta olan bazı kesimlerin –meselâ kimi Kürtlerin– başkalarına yapılan ırkçılık ve ayrımcılığı normal görebiliyor, teşvik edebiliyor, hatta bilfiil gerçekleştirebiliyor

Türkiye'de hiç ırkçılık ve ayrımcılık yapılmadığını söylemek imkânsız. Irkçılığın ve ayrımcılığın sadece Kürtlere yapıldığını söylemekse bir abartma. Güzel vatanımızda ırkçılıktan ve ayrımcılıktan küçüklü büyüklü pek çok kesim nasibini almış, alıyor. İşin trajikomik yanı, kendileri de ırkçılık ve ayrımcılığa maruz kalmış ve/veya kalmakta olan bazı kesimlerin –meselâ kimi Kürtlerin– başkalarına yapılan ırkçılık ve ayrımcılığı normal görebiliyor, teşvik edebiliyor, hatta bilfiil gerçekleştirebiliyor olması.

Araplara ve dolayısıyla Arapçaya karşı ırkçılık ve ayrımcılık tarihsel köklere sahip. Kemalist Türkiye eğitim sistemiyle ve devlet eliyle şekillendirdiği popüler kültürle bunu bizzat teşvik etti. Kemalistler negatif referanslar üstünden kendini tanımlamaya ve ülkeyi/toplumu belirlemeye çabaladı ve hayli başarılı oldu. Bunu yaparken kullanılan başlıca araçlardan biri Arap düşmanlığıydı. Bugün toplumun –kendini Kemalizmden etkilenmemiş veya kurtulmuş zannedenleri de dâhil olmak üzere– hemen her kesiminde Arapları kültürel olarak ve yaşama tarzı bakımından küçümseyen, onlardan söz edildiğinde tiksintiyle yüzünü buruşturan veya öfkeli, hakaretamiz sözler sarf eden kimselerle karşılaşmak mümkün.

Arapça da diğer her dil gibi saygı görmeyi hak ediyor. Bana göre tüm diller bir anlamda kutsal, çünkü her dil Tanrının bir eseri. Bu yüzden, hiç bir dili ve dil grubunu küçümsememek ahlâklı olmanın şartlarından. Diğer taraftan, Arapça, hiç şüphe yok ki, Türkçeden ve Kürtçeden daha güçlü ve zengin bir dil. Hem bir edebiyat hem bir bilim dili. Yani Arapçanın gücü sadece Müslümanların kutsal kitabının dili olmasından değil, aynı zamanda tarihten, tecrübeden ve yaygınlıktan kaynaklanıyor.

Araplar da tarihte derin izler bırakmış bir halk. Bugün bazı bakımlardan başka ülkeler karşısında nispî olarak geride görünmekle beraber geçmişte parlak ekonomik, ticarî, bilimsel, edebî başarıları var. Kaldı ki, bir halkın saygı görmesi için bunları yapmış olması gerekmez. İnsanlar sırf insan olduklarından ötürü eşit saygıya lâyıktır. Araplara küçümseyici gözle bakanlar başkalarının kendilerine öyle bakmasından şikâyetçi olma hakkını kaybeder.

Türkiye'de sayılarının bir milyon civarında olduğunu tahmin ettiğim bir Arap asıllı vatandaş kitlesi var. Bunların bir kısmı Arapçayı tamamen unutmuş durumda. Ana dili Arapça olan vatandaşlarımız dillerinin eğitim sistemine entegre edilmesini istiyorsa bu çok meşru ve haklı bir talep. Nasıl ki Kürtçe eğitimi (ve Kürtçede eğitim) bir insan hakkıysa, Arapça eğitimi ve Arapçada eğitim de öyle. Bu yüzden, ilkokullara seçmeli Arapça dersi konmasından, özgürlüğe değer veren herkesin memnuniyet duyması beklenir. Bu adım eğitimde demokratikleşmeyi ve çoğullaşmayı besler. Arapçanın ilkokul ikiden itibaren seçimli ders yapılmasıyla eğitim sisteminde dinileşmeye veya Araplaşmaya gidildiği de bana göre saçma, ama doğru olsa bile yukardaki tezleri geçersizleştiremeyecek bir argüman.

Ayrıca, Arapça eğitiminin pratik bir faydasından da söz edilebilir. Dünyada yüz milyonlarca insan Arapça konuşuyor ve Türkiye Arap nüfusun yoğun olduğu ülkelerle sınır. Mevcut kargaşaya rağmen Türkiye Arap toplumlarıyla daimî ilişki içinde olmak zorunda. Arapça bilen insanların sayısının artması Arap ülkeleriyle ticarî, kültürel, sportif ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunur. Bunun tüm taraflara yarar sağlayacağı ise açık.

Irkçılığın ve ayrımcılığın her türüne hayır!
#ırkçılık
#Arapça eğitimi
#Arap toplumları
#Kürtçe eğitimi