10 Ekim'de Ankara'da vuku bulan ve onlarca insanın ölümüne yüzlerce insanın yaralanmasına yol açan saldırı açık ve alçakça bir terör eylemi. Literatürde bu tür eylemlere, “ayrımsız terör”den farklı olarak, “seçici terör” deniyor. Teröristler bu tür eylemlerde belli bir kişiyi veya kesimi hedef alıyor. Onlara zarar vermeyi ve bunun üzerinden çeşitli toplum kesimleri ile devlete mesaj göndermeyi amaçlıyor
Bu alçakça saldırıyı kim niçin gerçekleştirmiş olabilir? Failleri, özellikle perde arkasındaki sorumluları teşhis etmek hayli zor. Muhtemeldir ki eylem birden çok halkaya sahip bir zincirin eseri. Bununla beraber, terör olaylarını analizde takip edilebilecek yöntemler var. Öncelikle faillerin kim olduğuna bakmak gerekir. Canlı bombalar patladıysa bu şahısların kimliğini tespit etmek bize yardımcı olabilir. Ancak, bu durumda dahi kesin hükme varmada ihtiyatlı olmak zorundayız. Eylemi açıkça üstlenen olmadıysa taşeron kullanılma ihtimâli çok fazla. Bu durumda zincirin bir halkasına ulaşılsa dahi diğer halkalarına ulaşmak her zaman garanti değil. İkinci olarak, eylemden kimlerin bir tür fayda sağladığına, kimlerin zarar gördüğüne bakmak icap eder. Onlarca kişinin ölümü mutlaka birilerini gizli gizli de olsa sevindirmiş ve birilerine önleyemeyeceği zararlar vermiş olabilir.
Önce şunu söyleyelim: Terör eylemini hükümetin yaptırdığı, Erdoğan'ın ayarladığı iddiası inandırıcılıktan tamamen uzak. Bu iddia bir akıl tutulmasının işareti. Hükümet istihbarat zaafı olup olmadığı, mitingle ilgili varış ve toplanış mekânlarında gerekli ön tedbirlerin alınıp alınmadığı bakımından sorgulanabilir. Ancak, onu patlamadan sorumlu tutmak akla da mantığa da aykırıdır. Bu tür eylemlerden en büyük manevî zararı görecek olan hükümettir. Her hükümet ülkede asayişin berkemal olmasını, bu tür olayların yaşanmamasını ister.
Canlı bombalar patladıysa bilinen örgütlerin eylem tarihine bakmakta yarar var. İntihar saldırıları PKK'nın da IŞİD'in de sicilinde geniş yer tutuyor. Dolayısıyla, bu iki örgüt olağan şüpheliler arasında. PKK bu tür bir eylemi hükümeti zorda bırakmak, savaş taraftarı göstermek ve yaklaşan genel seçimler öncesinde HDP'ye sempati devşirmek için yapabilir. IŞİD ise bu tür eylemlerde muhtemelen intikam arzusuyla hareket edecektir. IŞİD'e göre Erdoğan kâfir ve Türkiye kâfirlerle işbirliği hâlinde. Koalisyonla birlikte IŞİD mevzilerini ve hedeflerini bombalaması bunun delili. Ayrıca IŞİD Suriye'de çatıştığı, PKK'nın uzantısı ve dolayısıyla HDP'yle de irtibatlı olan PYD'den intikam almak istemiş de olabilir. Bununla beraber bu vahşi terör eyleminde PKK'nın, IŞİD'in veya içlerindeki bazı grupların başkaları tarafından taşeron olarak kullanılmış olması da mümkün. Böyle bir şey varsa bu örgütlerden daha büyük bir güç, muhtemelen bir yabancı istihbarat teşkilâtı, devrede demektir. O kadar ki, bu teşkilâtlar PKK'ya ve IŞİD'e en büyük düşmanlığı gösteren veya olaylarla uzaktan yakından ilgisi yokmuş gibi görünen ülkelerin teşkilâtları dahi olabilir.
Uluslararası arenaya bakıldığında Türkiye'yi istikrarsızlaştıracak, kargaşaya sokacak, etrafıyla ilgilenmeyi bırakıp kabuğuna çekilmeye zorlayacak bu tür olayların bazı ülkeleri mutlu edeceğini görebiliriz. Bu ülkeler arasında kendisinin bölge politikasına ayak direyen Türkiye'yi cezalandırmak istemiş olabilecek ABD'yi, Suriye'deki operasyonlarına Türkiye'nin şiddetli tepki gösterdiği Rusya'yı, bölgedeki emperyal vizyonu Türkiye'ninkiyle çelişen ve çekişen Almanya'yı, bölgesel güç olma ihtirasının önünde Türkiye'yi engel olarak gören İran'ı en başta sayabiliriz. Elbette Suriye'yi de listeye eklemeliyiz. Eğer bu ülkelerden biri müdahilse bombalama eylemi mutlaka dolambaçlı bir yolla tezgâhlanmış, doğrudan risk almak yerine maşa(lar) kullanılmıştır.
Bu alçakça saldırıdan sonra ne yapmalı? Bence olağanüstü hiç bir şey yapılmamalı. Ülkenin rutini bozulmamalı. Devlet olağan istihbarat ve güvenlik faaliyetlerini daha dikkatli ve özenli biçimde gerçekleştirmeye devam etmeli. Toplum tüm kesimleriyle sakin olmalı ve toplumsal gruplar bu olayı birbirlerine düşmanlık duyma gerekçesine çevirmemeli. Bu başarılabilirse müstakbel benzer eylemlerin önü kesilir. Terör saldırılarının toplumun ve devletin dengesini bozamadığını gören karanlık mahfiller bu tür eylemlere girişmeyi zaman ve kaynak israfı olarak görüp vazgeçer. Aşırı paniğe düşülür ve toplum kesimleri birbirine girerse, devlet eylem korkusu yüzünden dış politikasını değiştirir ve içe kapanmayı seçerse benzer saldırılara davetiye çıkartılmış olur.