Müzik uzmanı değiliz elbette. Ancak, ülkemizde rap müziğin şu sıralar yaygınlaştığını da tespit edebilecek durumdayız.Batı dünyasında siyahi alt kültürün üretimi olarak ortaya çıkan bu müzik türünün,‘protest’özellikler taşıması onun kimliğinin büyük bir bölümünü oluşturuyor.Rap, bizde de 90’lı yıllarda filizlenmeye başladı. İlk örnekler çok naifti… HatırlarsınızMFÖ’nün Ali Desidero’su (1990),Barış Manço’nun Ayı adlı şarkısı (1992),Cem Karaca’nın Raptiye Rap Rap (1992) isimli parçası, bu türün pop
Müzik uzmanı değiliz elbette. Ancak, ülkemizde rap müziğin şu sıralar yaygınlaştığını da tespit edebilecek durumdayız.
Batı dünyasında siyahi alt kültürün üretimi olarak ortaya çıkan bu müzik türünün,
özellikler taşıması onun kimliğinin büyük bir bölümünü oluşturuyor.
Rap, bizde de 90’lı yıllarda filizlenmeye başladı. İlk örnekler çok naifti… Hatırlarsınız
’nün Ali Desidero’su (1990),
’nun Ayı adlı şarkısı (1992),
’nın Raptiye Rap Rap (1992) isimli parçası, bu türün pop müzik ögeleriyle birleştiği örneklerdi…
Tabii bugünün rap şarkıları, bunlardan anlayış olarak çok uzaklarda… Bugün, “arabesk rap” de denen hayli farklı bir müzik türüyle karşı karşıyayız… Çok da eski olmayan zamanlarda köyden kente göçün ve acının müziği arabeskken, şimdi köyden kente göçün ifade edildiği müziğin evrim geçirmiş başka bir türü bu. Arabeskle yoğrulmuş, rap ögeleri içeren, belki rock müziğin popüler zemindeki tahtını sarsan… İşin teknik kısmı böyle işte!
Peki ya içerik, mesaj kısmı?
Gördüğümüz kadarıyla rap müzik, protest amaçları olan bir
(karşı-kültür) olarak kendini ortaya koyuyor. İskandinav ülkeleri, İsviçre gibi gayrısafi yurt içi hasılaları yüksek, gelir adaletinin dengeli olduğu ülkelerde Amerika’daki kadar alıcı bulamıyor… Gelir adaletsizliğinin sorunlu olduğu ve bu konudaki protestoların diğer sosyal alanlara yayıldığı bölgelerdeyse benimsenmesi daha yaygın…
Türkiye’ye baktığımızda, bundan daha da
olamazdı herhâlde… Amerika’nın lümpen proletaryasından doğan bu müzik, bizim buralara geldiğinde dinleyicisine vaat ettiği
yapma işlevini yerine getirebiliyor mu?
Bozuk bir Türkçe’yle, bazen altyazıya ihtiyaç duyularak sarf edilen sözlerde mekanik bir protesto anlayışı var. Protestonun bir anlamda en ilkel boyutu bu…
Açıkçası, bunu sahiplenmeye çalışan cenah için “Sol hiç bu kadar çaresiz olmamıştı” demek geçiyor insanın içinden…
’yu,
’yi,
’yı,
’i marş edinmiş bir geçmiş için ne büyük kayıp!
Sosyal bilimcilerin elbette yakından ilgilendiği bu konu için bir de
yorum var. Özellikle Amerika’da rap müziğe destek verilmesinin altında, muhalefet edilen konulara eğilme değil, bu kesimlerin enerjisinin boşaltılması amacı yattığı iddia ediliyor… Rap şarkıcısı
bir şarkısında “Rap bana her şeyi kazandırabilir” diyor. Yukarıdaki açısından bakıldığında, tam tersine, “Rap sana her şeyi kaybettirebilir” de denilebilir!
Futbolla ilgili kim varsa, özellikle de Galatasaraylılar aylardır ‘kaplan’ lakaplı
’nun transferine, deyim yerindeyse ‘kitlenmiş’ durumdaydı. Bu süreçte beklenti o kadar yükseltildi ki Falcao’nun eşinin İstanbullu bir iç mimarı sosyal medyadan takibe almasından GS Başkanı’nın berberinin açıklamalarına kadar her ince detay haber oldu. Beklenti yükseltildi, yükseltildi, yükseltildi… Neyse ki sonunda transfer gerçekleşti.
Fakat asıl mesele bundan sonra başlıyor. GS camiasının, Falcao’dan beklentisi çok yüksek. Ona gökten düşmüş bir yıldız gibi gözleri parlayarak bakıyorlar.
İletişimde, beklenti yönetimi çok kritik bir konudur. Bunu bir formülle ifade ediyoruz:
Tatmin = Algılama - Beklenti
…
Özetle, beklentiyi çok yüksek tutarsanız ve karşınızdaki hedef kitle ya da kişinin sonuçtaki algısı çok düşük olursa
hanesine rahatlıkla negatif yazabilirsiniz. Yani büyük beklentilerin sonuçları büyük hüsranlar olabilir… Falcao’nun da kulübün de işi zor. Allah kolaylık versin…
#Müzik
#MFÖ
#Cem Karaca
#Bella Ciao
#Fuat Ergin
#Radamel Falcao