Hakikat ve gerçeklik bir kez daha karşı karşıya geldi, çatıştı… Her zaman olduğu gibi gerçeklik, hakikati ‘dövdü’. Tabii bu böyle devam etmeyecek, yine her zaman olduğu gibi hakikat önünde sonunda galebe çalacaktır… Ancak, bazıları için bu ‘geç kalmış adalet ’ duygusuna dönüşebilir. TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ’un söyledikleri bizce hakikati yansıtıyordu. Ancak, şu anda oluşan algı , Kurtulmuş’un Anayasa’nın 3. maddesinin en azından bir kısmının değiştirilmesini önerdiği şeklinde… Oysa
“Devlet aygıtı, nihayetinde milletin işlerini iyi yönetmek için kurulmuş bir mekanizmadır. Bu çerçevede Anayasa’da aslolan, milletin ihtiyaçlarının dile getirilmesi, anlatılmasıdır. Mesela, Anayasa’da yer alan ve hepimizin çok sık kullandığı çok sıradanmış gibi görünen ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’ tabiri doğrudur, ama bu perspektiften baktığınızda değiştirilmesi gerekir. Çünkü Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci anlayışın, devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”
Kurtulmuş’un şu açıklaması da pek bir işe yaramadı aslında: “Gazi Üniversitesi’ndeki konuşmamda sanki 3. maddeyle ilgili bir mesele gündeme geliyormuş gibi bir yanlış algının oluşturulmaya çalışılması, en hafif ifadesiyle bir algı meselesidir, algı yönetimidir. Kabul etmem mümkün değil. Konuşmamın hiçbir yerinde 3. madde diye bir şey geçmemiştir. Ben şunu söylüyorum; usul, esasa mukaddemdir. Yani Anayasa’da hangi maddeleri yazacağınızdan daha ziyade, Anayasa’nın nasıl yapılacağı, demokratik, şeffaf bir şekilde süreçlerin hangi yöntemlerle yönetileceği ve bu süreçte de Anayasa’nın ruhuna, yapımına, diline ilişkin konuları ben bugüne kadar konuştum. 3. maddeyle ilgili bir tartışma varmış gibi göstermek en hafif tabiriyle haksızlıktır, yanlışlıktır ve bir algı operasyonudur.”