Hakikat ve gerçeklik bir kez daha karşı karşıya geldi, çatıştı… Her zaman olduğu gibi gerçeklik, hakikati ‘dövdü’. Tabii bu böyle devam etmeyecek, yine her zaman olduğu gibi hakikat önünde sonunda galebe çalacaktır… Ancak, bazıları için bu ‘geç kalmış adalet ’ duygusuna dönüşebilir. TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ’un söyledikleri bizce hakikati yansıtıyordu. Ancak, şu anda oluşan algı , Kurtulmuş’un Anayasa’nın 3. maddesinin en azından bir kısmının değiştirilmesini önerdiği şeklinde… Oysa
ve
bir kez daha karşı karşıya geldi, çatıştı…
Her zaman olduğu gibi gerçeklik, hakikati ‘dövdü’. Tabii bu böyle devam etmeyecek, yine her zaman olduğu gibi hakikat önünde sonunda galebe çalacaktır… Ancak, bazıları için bu
’ duygusuna dönüşebilir.
Başkanı
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş
’un söyledikleri bizce hakikati yansıtıyordu. Ancak, şu anda oluşan
, Kurtulmuş’un
Anayasa’nın 3. maddesinin
en azından bir kısmının değiştirilmesini önerdiği şeklinde… Oysa bilindiği gibi Anayasa’nın ilk üç maddesi “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez”.
Felsefi, teorik bir tartışmayı,
önünde ve tüm mecralar tarafından yayınlanacak şekilde yürütmeye çalıştığınızda başınıza gelecek budur…
Hatırlayalım, sempatik
Bakanımız
herhangi bir entelektüel ortamda rahatlıkla ‘kaldırılabilecek’ şu cümleyi, geniş halk kitlelerine hitaben kurunca benzer bir durumda kalmıştı: “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.”
Hakikatte kesinlikle saygıyla tartışılabilecek ifade, bir anda ‘
’un simgesi olarak alay konusu hâline getirilmişti.
Şimdi de Kurtulmuş’un
nde sarf ettiği sözlerini hatırlayalım:
“Devlet aygıtı, nihayetinde milletin işlerini iyi yönetmek için kurulmuş bir mekanizmadır. Bu çerçevede Anayasa’da aslolan, milletin ihtiyaçlarının dile getirilmesi, anlatılmasıdır. Mesela, Anayasa’da yer alan ve hepimizin çok sık kullandığı çok sıradanmış gibi görünen ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’ tabiri doğrudur, ama bu perspektiften baktığınızda değiştirilmesi gerekir. Çünkü Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci anlayışın, devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”
TBMM Başkanı özetle şunu diyor: Devlet, millet için vardır; onun yararına çalışan bir aygıttır. O hâlde Anayasa,
bir bakış açısıyla ele alınmalıdır… Ancak, muhalefetin de itelemesiyle geniş kitlelerce anlaşılan şudur: “Kurtulmuş, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek bir hususunun değiştirilmesini talep ediyor”.
Kurtulmuş’un şu açıklaması da pek bir işe yaramadı aslında: “Gazi Üniversitesi’ndeki konuşmamda sanki 3. maddeyle ilgili bir mesele gündeme geliyormuş gibi bir yanlış algının oluşturulmaya çalışılması, en hafif ifadesiyle bir algı meselesidir, algı yönetimidir. Kabul etmem mümkün değil. Konuşmamın hiçbir yerinde 3. madde diye bir şey geçmemiştir. Ben şunu söylüyorum; usul, esasa mukaddemdir. Yani Anayasa’da hangi maddeleri yazacağınızdan daha ziyade, Anayasa’nın nasıl yapılacağı, demokratik, şeffaf bir şekilde süreçlerin hangi yöntemlerle yönetileceği ve bu süreçte de Anayasa’nın ruhuna, yapımına, diline ilişkin konuları ben bugüne kadar konuştum. 3. maddeyle ilgili bir tartışma varmış gibi göstermek en hafif tabiriyle haksızlıktır, yanlışlıktır ve bir algı operasyonudur.”
Tavsiyemiz, algının olgunun önüne geçtiği ve A
’yi de bağladığı bu ‘
’ durumunun hasarının, bırakacağı tortunun bir an önce tespit edilmesi ve gerekli
teknikleriyle, etkilerinin en az seviyede tutulmaya çalışılmasıdır.
#politika
#ekonomi
#Ali Saydam