Bazı yanlarını, görüşlerini '
' de,
'ı ilk tanıdığım, 90'lı yılların sonundan bu yana hep '
'…
28 Şubat sürecinde çevremdeki bir iki dost hariç bilumum tanıdık, “Bunlara (!) iletişim danışmanlığı hizmeti verme yanarsın!” demişti,
için… Sadece o bir iki dost, “İki şeyi dinle” demişlerdi “Öyle karar ver. Bir: Vicdanının sesini, İki: danışmanlık ilkelerini, yani devletin yasalarıyla kurulmuş, illegal işler yapmayan, kurumsal vatandaşlık kurallarına uyan her kuruluşa hizmet verilmesi gerçeğini…”
Tabii ki Kanal 7'ye hizmet verdik… Ahmet Hakan'la o sıralarda tanıştık. Ben o sıra
'ta çalışıyordum. Ahmet'in Sabah'a geçmesine kanaldaki patronlarının da bilgi ve onayı ile hasbelkader vesile olduk. Ondan sonra sık sık görüşmesek de ilişkimiz kopmadı.
Bu durumu, yani beğenmediğiniz bir insanı (nesneyi, durumu, canlı veya cansız herhangi bir yaratılmış varlığı) sevebileceğinizi, insanlara anlatmakta her zaman zorlanmışımdır…
Tabii ki her ikisi de bir arada olabilir. Pek nadiren de olsa hem beğenir, hem seversiniz… Ancak ikisi de iki ayrı dünyayı temsil eder… Biri kültürden alır temellerini; diğeri değerlerden… Birincisi, mantıktan, düşünceden, akıldan; ikincisi, ruhun tekâmülünden, duygudan, yaşamın değerlerle ilgili birikiminden…
Dedim ya zor anlatması… Genellikle ayrıştırmayız çünkü bu iki kavramı… Birini söyler, diğerini kastederiz… O nedenle deneyimimiz yoktur ayrıştırma konusunda… Sıklıkla düş kırıklığı yaşar dururuz…
Belki kendimizden bir iki örnek verirsek, derdimizi daha iyi anlatabiliriz. Mesela, rahmetli
'i pek bir severdim ancak hiç beğenmezdim. Memleketimi de severim, ama beğenmem (bu arada aynı şey kendim için de geçerlidir…), sigara ve puroyu hep sevdim ama hiç beğenmedim…
'u,
yi,
'i,
'in Aydınlatma ve Propaganda Bakanı
'i, Uzak Doğu mutfağını beğenmişimdir ama asla sevmemişimdir…
Stephen King'i, Barbara Cartland'ı, George W. Bush'u, Saddam Hüseyin'i
hem beğenmedim hem de sevemedim…
Hem beğenip hem de sevdiklerim yok mu? Var tabii ki. Örneğin:
, Şems-i Tebrizi,
, birbirimize emek verdiğimiz tüm '
' dostlarım (atanmışlar değil),
Goethe, Brecht, Sevgi Soysal, Halit Refiğ, Theo Angelopoulos, Eleni Karaindrou, İbn-i Tufeyl
(ve etkilendiği düşünürler)… Hem beğenip hem sevdiklerimin daha geniş listesi alisaydam.com'da var. Meraklısı bakar…
Görüldüğü ve her zaman olduğu gibi birbirlerine hayli uzak iki kavram varsa en az dört (aslında sonsuz) seçenek vardır… Yani hiçbir şey siyah ya da beyaz değildir…
Büyük geçmiş olsun Ahmet Hakan…
Partiler seçim sloganlarını açıkladılar. Bence E. M. Remarque'ın ünlü eserinden mülhem 'Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'… En ilginci ve gizemlisi tabii ki HDP'ninki: İnadına HDP… Hemen soruyor insan kendine: Neyin, kimin inadına?… Mesela şehitlerin inadına, öldürülen çocukların inadına, bir türlü 'terör örgütü' diyemediğiniz PKK'yı lanetleyenlerin inadına; 10'un üzerinde kentte ilan ettiğiniz özerkliği tüm millete, memlekete yapılmış ihanet olarak kabul edip 'vatan bölünmez' diye inleyenlerin inadına; devletin, milletin inadına… Bravo doğrusu!.. 'Türkiye Partisi olacaksınız' diye heveslenip size ümit bağlamış olanları nasıl hüsrana uğratırız, diye düşünseydiniz, bundan daha yakışan bir slogan bulamazdınız.
Pek bir heyecanlandım ilk okuduğumda. İddialı isim.
... Breh breh!.. İşte
kamu diplomasisi için ne güzel
örnek, dedim içimden… Britanya
… Sonra içime bir kurt düştü. Öyle ya, bunu bizimkilerin düzenlemesi gerekirdi. Mesela Turizm Yatırımcıları Derneği'nin (
). Eminim haberleri yoktur. Sonra kim düzenliyor diye bakayım dedim.
Studies düzenliyormuş. Web sitelerinde duyurdukları son etkinlikleri neymiş? 28 Eylül'de
'ı davet etmişler. Türkleri ve İngilizleri irşat etsin diye. Konu şu (web sitelerinden özet tercüme): “Mr. Çandar seçimlerden önce Türk devleti ile Kürdistan İşçi Partisi PKK'nın şiddete dayalı çatışmasının analizini yapıyor”… Merkez zaman zaman PKK teröristleri için 'gerilla' ve 'Kürt savaşçılar' kavramlarını kullanıyor. Genelde de Kürtlerin meselesini anlatıyor sanki dünyaya… Sadece bir tek şeyi garipsediğimi söylemeliyim.
Londra muhabiri olduğu belirtilen
'nin 10 Eylül'de bir oturumu bu sıfatla yönetmiş olması…
İletişimin entelektüel zirvesi kabul edilen
bu yıl 28 – 29 Eylül 2015 tarihleri arasında Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlendi. Forumda, dünyanın önde gelen 12 iletişim profesyoneli konferans verdi. Türkiye'yi ise ‹İtibar Yönetimi› konusundaki bilgi ve deneyimlerini paylaşmak üzere Prof.
temsil etti. Hoca'dan rica ettik. İzlenimlerini bizimle paylaşacak. Yazı günümüz olan Salı'ya inşallah.