Sosyolojideki radikal değişim nedir?

04:0013/11/2016, Pazar
G: 16/09/2019, Pazartesi
Ali Nur Kutlu

Avrupa ve Amerika dahil, dünyadaki sosyolojide büyük değişim yaşanıyor. Bu değişimi anlamak, anlamlandırmak ve sağlıklı analiz etmek öyle sanıldığı kadar kolay değil. Zira değişimin henüz ortasındayız. Ayrıca değişim devinim halinde ve tamamlanmadı henüz. Bu nedenle değişimi analiz etmek için yapılan tüm analizlere karşı ihtiyatlı olmakta fayda var. Bu yazı da dahil.



İngiltere'deki “Brexit” dediğimiz, Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı sanırım tüm dünyayı en ciddi biçimde şaşırtan ilk değişim işareti oldu. Herkes bu kararın AB'nin dağılmasını tetikleyeceğini düşünüyor. Haksız da değiller.



Avrupa'yı sarsan derin bir sarsıntı var ama ne?


Peki İngilizlerin ayrılma kararında sağcı ve ırkçı söylemlerin toplumu etkilediği tezi ne kadar doğru? Evet görünen o ama İngilizler, Polonyalı işçiler yüzünden bu kadar radikal bir karar verirler mi? Bence tartışılır.

Derinlerde daha güçlü bir dalga var ve sosyolojideki radikal değişimler bu derinlikten gelen basınçla oluyor sanki. Ancak bunu tam olarak tarif etmek, tam olarak tanımlamak şu an için mümkün değil.


Avrupa'nın tamamında görünen yabancı düşmanlığı, İslamifobia, ırkçılık söylemlerinin; başta İngiltere, Almanya, Fransa olmak üzere (ki AB'nin lokomotif ülkeleri), bir çok ülkeyi ciddi biçimde sarstığı doğru. Bu sarsıntı Yunanistan'dan başlayıp, Kuzey Avrupa ülkelerine kadar dalga dalga yayılıyor.



Bu sarsıntının, göçmenler, IŞİD (ki bunu Müslümanlara genelliyorlar) kaynaklı terör saldırıları ve bozulan ekonomi yüzünden olduğu ilk aklımıza gelen gerekçeler.



Bu gerekçelerin sadece 6 yıl önce olmadığını düşünürsek, tüm sosyolojinin bu kadar kısa sürede, böylesine radikal bir değişimi etkileyeceğini söylemek biraz şüpheli geliyor akla.

Bu nedenle daha derinlerde, daha çok çarpan etkeni hesaba katarak analiz yapmak gerekir diye düşünüyorum.



Güncel siyasetin, gelişmelerin, olayların, savaşların ve terörün bu nedenli hızlı ve öngörülmez etkide yayıldığı ortamda, sağlıklı ve derinlemesine analizler yapmanın pek mümkün olamayacağını gözden kaçırmayalım. Bu yüzdendir ki, bu sarsıntıyı Avrupa'ya hücum eden göçmen dalgalarına bağlıyoruz. Görünen şey bu çünkü.



ABD'yi buran dalga Avrupa ile aynı mı?


Avrupa'daki bu radikal sosyoloji değişimini tartışırken, Amerika'da Trump'ın başkan seçilmesi, sanırım tüm argümanları yeniden anlamsız, en azından tartışılır yaptı. Zira ABD'de, Avrupa kadar büyük göçmen dalgaları yaşanmadı. Evet, Trump Suriye ve Meksikalı göçmeleri seçim kampanyasında kullandı ve bunlara karşı nefret söylemi geliştirdi. Lakin tek başına bu değişimi açıklamaz.



Sadece 8 yıl önce, siyahi bir kişiyi tarihinde ilk kez başkan seçen bir toplum, nasıl olur da, 8 yıl sonra tam tersi bir kişiyi ezici bir farkla başkan yapar? Hem de medya, sermaye ve yerleşik güçlere rağmen. Durum sandığımız kadar basit olmayabilir.


Avrupa'yı sarsan dalga boyu demek ki, ABD'yi de etkileyecek kadar derin ve geniş. O zaman gördüğümüz etkenler, yani göçmenler, terörizm, ekonomik bozulmanın ötesinde bazı nedenler aramalıyız.



Batı medeniyeti çok ciddi bir evreden geçiyor


Avrupa ve ABD'de sosyolojiyi etkileyen nedenler, aynı nedenler, buna artık eminiz. O zaman Batı medeniyetinin ciddi bir evreden geçtiğini, modernizm, liberalizm, globalizim, kapitalizm ve bireyselcilik gibi Batı medeniyetinin ana arterlerinde ve fay hatlarında bir hareketlenme var diyebiliriz. Yani daha derinlerde yaşanan bir hareketlilik.


Sanırım sosyolojinin kısa sürede bu denli radikal değişimler geçiremeyeceğini hepimiz biliyoruz. O zaman bu sarsıntıyı yaşatan ilk hareketler ne zaman görüldü bu fay hatlarında? Hangi damarlar, hangi kanallar bu ana fay hatlarını tetikledi? Bunun için daha çok saha araştırmasına, daha çok bilimsel araştırmaya, gözleme ve salim kafayla düşünmeye ihtiyaç var.



Bu büyük sosyoloji değişiminin burada durmayacağı kesin gibi. Yakında Fransa'da le Pan gibi ırkçı Cumhurbaşkanı, Almanya'da AFD (Almanya için Alternatif Partisi) gibi ırkçı siyasi akımlar iktidarda göreceğiz.

Avrupa 2017'yi çok sancılı geçirecek.


Bu büyük değişimden dünya nasıl etkilenecek? Sanırım hepimizin aklındaki sorulardan biri bu. Bu değişimden korkmalı mıyız? Elinde nükleer silahları ve muazzam orduları olan bu ülkelerde artan yabancı düşmanlığı yüzden başımıza iş açılır mı? Neden açılmasın?


Sorular ve sorunlar çığ gibi üzerimize geliyor ama cevaplar o kadar kolay değil. Dünyanın dengesi bozuldu, bu kesin. Sosyoloji de radikal biçimde değişiyor, bu da kesin. Peki nereye doğru gidiyor? Bu kesin değil.



Duygularımızı, hamaseti, geleneksel söylemleri bir kenara bırakarak sağlıklı analizler yapmak zorundayız.


Aydınlarımız ve fikir adamlarımız sahaya ne zaman çıkacak acaba?

#Sosyoloji
#IŞİD
#ABD