Uzlaşma ihtiyacı ve “bünyesel problem”…

04:007/07/2015, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Ali Bayramoğlu

İlter Turan'ın dün Cansu Çamlıbel'e verdiği söyleşideki şu tespit önemliydi:“Yargı, özerkliği aşınmış bağımsız bir güç olma niteliğini kaybettiği (…) için tartışma çıkıyor. İçişlerine bakıyorsunuz kolluk kuvvetlerinin ve ülke yönetiminin çok partizanlaştığı endişesinden kaynaklanan bir inatlaşma var. Milli Eğitim ideolojik cihazlanma diyebileceğimiz bir mücadeleyle ilgili. Siyaset bir dünya görüşünün başka bir dünya görüşüne egemen kılma gayreti olarak görülünce, tabii bunun araçları önem kazanıyor.

İlter Turan'ın dün Cansu Çamlıbel'e verdiği söyleşideki şu tespit önemliydi:

“Yargı, özerkliği aşınmış bağımsız bir güç olma niteliğini kaybettiği (…) için tartışma çıkıyor. İçişlerine bakıyorsunuz kolluk kuvvetlerinin ve ülke yönetiminin çok partizanlaştığı endişesinden kaynaklanan bir inatlaşma var. Milli Eğitim ideolojik cihazlanma diyebileceğimiz bir mücadeleyle ilgili. Siyaset bir dünya görüşünün başka bir dünya görüşüne egemen kılma gayreti olarak görülünce, tabii bunun araçları önem kazanıyor. Yerleşik bir demokraside bunlar tartışma konusu değildir. Bizim böyle bir bünyesel problemimiz var…”

Bu köşede altını çok çizmişimdir:

Toplulukçu-ataerkil bir dokuda siyaset, toplumsal grupların yaşam alanlarını fayda ve kavga üzerinden diğer grupların aleyhine genişleme arayışına dayanır. Fayda ve kavga, bunun devamı olarak denetim ve sadakat arayışı, ilkeyi, kuralı, kurumu, ortak değeri, tüm hakemlik mekanizmalarını yok eder, en azından bozar. Böyle bir gelenekte uzlaşma kültürünün gelişmesi, ortak alanların, ilke eksenli düzenleyici mekanizlamaların oluşması zordur.

Türkiye, yönetilebilmek için uzlaşmaya muhtaç olduğu bir dönemde bulunuyor. Koalisyon görüşmeleri bir süre sonra başlayacak. Bu görüşmelerin önündeki en büyük engel bu ataerkil dokudur, İlter Turan'ın tarif ettiği o bünyesel problemdir.

Nitekim daha görüşmeler başlamadan kimi siyasi partiler tarafından yapılan açıklamalar, uzlaşmadan çok kiminle, neden ve nasıl uzlaşmayacaklarının tarifi üzerine kurulu. Muhalif entelektüel kesimden gelen pek çok değerlendirme aynı istikamette, hesap sorma, ceza verme, rövanş, gücü geri alma (
özetle takıntı muhalefeti
) temel öneriler olarak karşımızda. Parti tabanlarında koalisyon, farklı bir toplulukla değil, (AK Parti-MHP örneğinde olduğu gibi) benzer bir toplulukla uzlaşmaya beklentisine oturuyor.

Tam bu noktada İlter Turan'ın şu vurgusunun da altını çizmek gerekir.

“Biz yargıyı, içişlerini, emniyeti güncel siyasi tartışmanın dışına çıkarmak istiyorsak bu ancak iki ayrı dünya görüşündeki partinin birlikte çalışmasıyla olabilir. MHP ile AK Parti'nin yapacağı müzakerelerle halledilemez.”

Milliyetçi Cephe hükümetlerinde, 1970'lerin sonunda devlet gücünün ortadan ikiye yarılması ve binlerce ölüm hala yakın bir örnektir.

Bugün cemaatin devlet içindeki konumunun bu bünyesel problem çerçevesindeki ağırlığı, buna karşı alınan tedbirlerin, olması gerekenin tersine, yargı ve emniyet yeni bir sadakat furyasına, ataerkil tazelenmeye ve otoriter bir baskıya yol açması, sonuçta ortaya çıkan hukuk ilkelerinden şaşmamak gereği bile tek başına yukarıdaki önerinin altını doldurur.

Yeni Türkiye'nin inşası, siyasal ve devlet alanının yeniden inşası sadece yeni anayasayı, sadece yazılı kuralları değil, somut ve pratik deneyim ve uygulamaları içerir.

Türkiye farklı eğilimlerin uzlaşmasıyla gerçekleşebilecek bir restorasyonun fırsatını hiç zaman kullanamadı, yaratamadı.

Bu kez, mümkün olur mu, bilemiyorum.

Kolay olmadığı ortada.

Ancak seçim sonuçları, ülkedeki demokratik istikrar gereği, sorunların çıktığı mecraların ataerkil siyaset tarzıyla doğrudan ilişisi, “yapısal ihtiyacın” ne olduğunu da ortaya koyuyor ve bugün bunun altını çizmek ahlaki bir gereklilik haline geliyor.

Yapısal ihtiyaç, devletin kimi hakemlik kurumlarını ve hakemlik işlevlerini demokratik değer sistemiyle ve liyakat esasıyla kuşatmaksa, kurumlaşmaya, kollektifliğe ve katılıma ağırlık veren bir yönetim tarzıysa, AK Parti ve CHP'nin siyasal anlayışlarını değil, bu anlayışların sivriliklerini törpüleyecek onlar arasındaki muhtemel bir etkileşimi esas almak gerekir.

Yakında göreceğiz: Siyasi partiler koalisyon görüşmelerinde uzlaşmaya mı çalışacak, yoksa uzlaşmazlık halinin faturasını diğerine yıkarak erken seçimlerden fayda sağlayacak bir strateji mi izleyecek?

İlki temennimizdir.

İkincisi ise (şimdilik) görünen gerçek…
#Milliyetçi Cephe
#yeni türkiye
#Cansu Çamlıbel