Algıda, kanıda görecelilik mutlaktır.
Dün kimilerinin yanlış sanarak uğruna can vermeye ya da can almaya hazır olduğu kimi durumlar, bugün çocuklarının sarıldığı, sorun çözen, ülkeye yol açan değerler haline gelebiliyor…
Bu, Varlık Vergisi, azınlık ve din politikaları, başörtüsü gibi birçok konuda hep böyle oldu, hep böyle olacaktır…
Kürt meselesi, gündemimizdeki en büyük sorun olma vasfını hiç kaybetmiyor.
Bu sorun, 2015 Temmuz'undan başlamak üzere, bir kez daha binlerce insanın hayatına mal oldu, binlerce ailenin perişan olmasına, onlarca kentin savaş alanına dönmesine yol açtı.
Ana hat, hala, bu “ölüm” hattı
Hendek politikası, şehir savaşları, Cerablus operasyonu bu hattın parçaları…
Ancak anlamayı bir ana, bugüne hapsetmek yanılgı olur.
Kürt sorunu, sadece savaş, örgüt, ölüm öyküsünden oluşmuyor.
Kürt ya da Türk, ortada, insanlar, onurları, hayatları, talepleri, beklentileri, doğal halleri de var.
Ve tarih sadece silah, savaş, şiddetle yol almıyor.
Çok değil bundan 10 önce yıl önce Kürtçe konuşmak sorun, Kürtçe türkü dinlemek suçtu.
Kürtçe dil öğrenme, ana dilde yayın, eğitim hakkı istemek bölücü ve terörist faaliyet sayılır, kovuşturmayla sonuçlanırdı.
Biraz daha geriye 15-20 yıl öncesine gidildiğinde “Kürt” demek, Kürtlerin varlığından söz etmek daha suçtu, hakkınızda davalar açılırdı.
Kürtçe dil ve eğitim yasağı Kürt sorununun siyasileşmesinde, Kürt aidiyet duygusunun milliyetçi duygularla kesişmesinde en önemli araçlardan birisini oluşturdu yıllarca…
Sonra, 2009'da örneğin, TRT Şeş'in kurulduğu, devlet televizyonunun Kürtçe yayın yaptığı günlere geldik.
O zaman karşımızda büyük çatışma kadar bir de büyük değişim var demektir.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1990'lara devletin değişmezi olan “Türkleştirme politikaları”nın anlamsızlığını kabul eden, ülkedeki vatandaşlık anlayışı ve kavramında bir sıçranma yaşanmasını ifade eden bir değişim...
Nitekim Türkiye son 15 yıldır, AB'ye uyum çabalarının da etkisiyle temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesine tanıklık yaptı.
Bu genişleme, Türk ve Kürtlerin yeniden karşılaşmasını üretti.
Bu karşılaşma ise bir yandan her karşılaşmanın içerdiği çatışmayı ve milliyetçi tepkileri barındırıyor, öte yandan her gün bir tabu kırarak yeni bir senteze doğru yol alınmasına, yeni bir tanışmaya imkan veriyor.
Bugün kanılar çatışma ortamı içinde oluşuyor.
Ancak madalyonun iki yüzü var.
Şunları unutmamak önemli:
Bu sorun, bu toprakların sorunu, burada doğdu, burada çözülecek, bitecek.
Ne geniş anlamda Kürt sorunu kimilerinin sandığı, istediği, sahiplendiği gibi PKK'yla özdeş, ne de bu sorunun çözümü silahın ucunda, sadece PKK'nın bitmesine diz çökmesine bağlı...
Yukarıda söylediğimizi tekrar edelim:
Dün kimilerinin yanlış sandıkları bugün ülkeye yol açan değerler haline gelecektir.
Yeter ki, bütünlük, demokrasi, özgürlük esası gözden yitmesin...
NOT.
Dün birçok gazeteci gözaltına alındı. Bunların bir kısmı, Gülencilerin bilinen tetikçileri. Suçla ilişkilerini şüphe yok ki yargı belirleyecektir. Ancak hata payı ciddi bir sorun oluşturmaya devam ediyor. Cemaat gazetelerinde, pek çok insan gibi, cemaatin asıl yüzünü bilmeden yazarlık yapmak dışında Gülen'le hiç bir ilişkisi olmayan Murat Aksoy, Yavuz Baydar gibi isimlerin gözaltı kararı izaha muhtaçtır. Umarız, adaletli bir şekilde sonuçlanır.