İki yönlü kıskaç...

04:0019/11/2015, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Ali Bayramoğlu

Türkiye'de “taraf olma üzerinden siyasi algı”, her toplumsal ve siyasal gerginlikte önümüze dikilir, siyasi kültürümüz buna yatkındır.Konu Kürt meselesi, şiddet, terör eylemleri olunca, asayiş tedbirleri olunca gerginlik keskinleşir, zihinleri tam savaş iklimi kuşatır.Böyle bir evre 2011 yılının yaz aylarında başlamıştı. 14 Temmuz 2011'de Silvan'da PKK'nın saldırısı sonucu 13 asker hayatını kaybetmiş, bir ateşkes dönemi daha bitmişti. Kürt sorununun, terör eylemlerinin en kanlı evrelerinden birisi

Türkiye'de “taraf olma üzerinden siyasi algı”, her toplumsal ve siyasal gerginlikte önümüze dikilir, siyasi kültürümüz buna yatkındır.

Konu Kürt meselesi, şiddet, terör eylemleri olunca, asayiş tedbirleri olunca gerginlik keskinleşir, zihinleri tam savaş iklimi kuşatır.

Böyle bir evre 2011 yılının yaz aylarında başlamıştı. 14 Temmuz 2011'de Silvan'da PKK'nın saldırısı sonucu 13 asker hayatını kaybetmiş, bir ateşkes dönemi daha bitmişti. Kürt sorununun, terör eylemlerinin en kanlı evrelerinden birisi başlayacaktı. Yaklaşık olarak Çözüm Süreci'nin peşrevlerine kadar süren bu dönemde, 14 ayda 1000'in üzerinde insan hayatını kaybedecektir.

Sizi o günlerde kaleme aldığım bir yazıyı okumaya davet ediyorum:

“Siyasette, basında, kamuoyunda görünüm aynı: İki uç kutup iki uç tutum, iki uç açıklama…

Bu kutuplaşma sadece bir mücadele anlayışından ya da gerçeğinden kaynaklanmıyor. Aynı zamanda tarafların iki ayrı siyaset tanımından, iki ayrı Kürt meselesi tanımından yola çıkmasından ileri geliyor.

Siyasi iktidar aslında kendi açısından Kürt meselesinde oldukça önemli bir yol aldı. İnkar ve gayrimeşru araçlarla mücadele dönemine son verdi, temel hak ve özgürlerin alanını bir ölçüde genişletti, kültürel haklar konusunda kimi adımlar attı.

Bugün şunu söylemek yanlış olmaz: AK Parti asayiş nesnesi olmanın ötesinde bir Kürt sorunu varlığını kabul ediyor ve bu sorunu çözmek istiyor. Ancak kendi öngördüğü çerçevede, soruna ve çözüme bakışı da doğal olarak bu çerçeveden besleniyor.

Çerçeve ise şu: Genel bir demokratikleşme üzerinden Kürtlerin kimlik haklarını bireysel bazda kullanacağı, kültürel kimliğin önündeki sembolik engellerin kaldırılacağı, bunlar üzerinden ve ayrıca hizmet ve siyaset mekanizmasıyla “entegrasyon”un sağlanacağı bir “çözüm”…

Kürt siyasi hareketi ise tamamen farklı bir eksende ilerliyor. Siyasi statü, kolektif haklar, resmi muhatap gibi taleplerden yola çıkıyor, sorun, çözüm, siyaset olarak bunları temel alıyor.

İki uç nokta…

Kürtlerin siyasi beklentisi hükümet tarafından kabul edilemez, siyaset ötesi bir durum olarak algılanırken, hükümetin bakışı da Kürt siyasi hareketi tarafından bir tasfiye stratejisi olarak görülüyor.

Siyasi alanda hiçbir kesişme yok, karşılaşmanın olduğu tek alan ise “şiddet”… Farklı diller arasındaki gidiş gelişler ise sadece şiddet üzerinden oluyor. Şiddet her iki taraf için de mücadele etme amacının ötesinde bir rol oynuyor…”

3,5-4 yıl sonra, bugün durduğumuz nokta farklı mı?

Çatışmaların ana nedeni aynı değil mi?

23 Mart 2012 tarihli o yazıyı birlikte okumaya devam edelim:

Sert güvenlik politikaları devlet için ilk bakışta meşru bir tedbir aracı…

Ancak bir adım sonrasında işlevi açısından her anlamda başkalaşıyor. Siyasi iktidarın çözüm projesini ikame eden bir rol oynayacak çapa ulaştığı andan itibaren, bir 'imkansızlığı' ifade ediyor. Sorunu tanımlamak ve çözmek için kullanılan 'siyasi araçların yetersizliği' olarak karşımıza çıkıyor”.

Madalyonun öte yüzüne geçelim yazıyı okumaya devam edelim:

“Kürt siyasi hareketinin de hakimiyet arayan bir konumu bulunmaktadır. Bu konum, bulunduğu alanı, yani Kürtlere ait gördüğü siyasi ve sosyal alanı inşa etmek ve denetlemek arayışıyla yakından ilgilidir.

Ve şiddet bu noktada farklı işlevle karşımıza çıkmaktadır.

Şiddet Kürt hareketi için bir mücadele cihazı olmak kadar, bir “
kurucu araç
” olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Kürtler devletle karşı karşıya gelen bir siyasallaşma yaşamakla yetinmiyorlar. Aynı zamanda bir uluslaşma süreci de yaşıyorlar. Ve bu süreç kendi dilini, imgelerini, sembollerini, iç hiyerarşilerini, iç iktidar sahasını ve ilişkilerini üretiyor.

O zaman görmek gerekir ki, Kürt siyasi hareketinin temel ilişkisi sadece devlet ve hükümetle kurduğu çatışma ilişkisi değil, aynı zamanda kendi toplumsal iç dokusuyla kurduğu kurma ilişkidir.

Alan kurmak, ulus kurmak, merkez kurmak…

Bu kurma araçlarından birisi de 'şiddet'tir…

Dün durum buydu...

Bugün biraz daha derinleşti.

Peki sonuç?

İktidar siyasetsizlikle, Kürt tarafı kurucu şiddetle hesaplaşmak zorundadır.

Aksi halde sıkıntılar büyüyecektir.
#Siyasi iktidar
#Kürt siyasi hareketi
#pkk