Yeni Şafak

Statükoculuk tüketir

21:0029/03/2000, Çarşamba
G: 11/09/2019, Çarşamba
Akif Emre

Statükoculuk hiçbir zaman istikrar demek olmadığı gibi statükoculuk her zaman için statükoyu korumaya da yetmeyebilir.İmparatorluk duygusu, daha doğrusu büyük devlet olma, dünya ölçeğinde belirleyici bir ülkenin vatandaşı, tebası olma duygusu bir halkta kolay kolay terkedilecek duygular değildir. Rusya, her ne kadar rejim değişikliği olsa da uzun dönemdir imparatorluk duygusunu halkında diri tutmuş ve fiilen bu duyguyu dünyaya şekil vermek gibi misyona dönüştürebilmiş bir ülke. Çarlık Rusyası çöktü

Statükoculuk hiçbir zaman istikrar demek olmadığı gibi statükoculuk her zaman için statükoyu korumaya da yetmeyebilir.

İmparatorluk duygusu, daha doğrusu büyük devlet olma, dünya ölçeğinde belirleyici bir ülkenin vatandaşı, tebası olma duygusu bir halkta kolay kolay terkedilecek duygular değildir. Rusya, her ne kadar rejim değişikliği olsa da uzun dönemdir imparatorluk duygusunu halkında diri tutmuş ve fiilen bu duyguyu dünyaya şekil vermek gibi misyona dönüştürebilmiş bir ülke. Çarlık Rusyası çöktü ama yerine proleterya diktatoryası adına Sovyet imparatorluğu kuruldu. Çarlık döneminin ikinci sınıf Batılı ülke olmak yerine Sovyet döneminde modern Batının ürünü başka bir dünya görüşünün, üstelik Batı kapitalizmini ciddi biçimde tehdit eden, meydan okuyan sosyalizmin bayraktarlığını yaptı. Ancak taşıdığı evrensellik iddiasına rağmen Sovyetler yine de Rus kaldı, Rus karakterini korudu. Sovyetler''in evrensellik iddiası Rus bilincinin oluşmasında yeni bir aşama olarak işlev gördü.

Sovyetler''in çökmesiyle ekonomik, sosyal, siyasal anlamda acınacak duruma düşmüş olsa da Rusya ve Rus halkı o imparatorluk özlemlerini unuttukları, vazgeçtikleri anlamına gelmez. Çünkü bir ulusu bir yerlere taşıyan ona milli karakteri veren heyecanlar, duygular değil birkaç on yılda birkaç nesil sonrası bile kolay kolay çıkmaz.

Putin''in seçilmesinde en temel faktörlerden biri tarihi süreç içinde, hem de Sovyet deneyimine rağmen (hatta onunla birlikte) kesintisiz olarak inşa edilen Rus milli hissiyatına hitap edebilmesidir. Devlete yeniden çekidüzen vermesi, sokaktaki Rus''unu günlük hayatını etkileyecek derecede kronikleşen ekonomik sıkıntılara nasıl bir çözüm getireceği, bunalımları aşmak için elinde ne türden programlarının olduğu şüpheli.

Ancak çok iyi bildiği sanılan Rus hissiyatını şimdilik elinde tutuyor.

Duygularla bir toplum düze çıkabilir mi? Tek başına hayır. Ancak bir toplumu motive edecek, ona yeni hedefler uğruna sıkıntılara katlanabilme yeteneği sağlayan, hareket ve enerji veren temel faktör de çoğu zaman yüzyılların imbiğinden geçerek oluşan ortak duygular değil mi? Çeçenler karşısında kırılan gururlarını tamir etmek için eski günlerini hatırlatacak irade gösterisi bile Putin''in şahsı etrafında bir mit oluşmasına yetmiş bulunuyor. Bir tür şovenizm denilebilir, ancak kritik dönemlerde, kimliği oluşmuş toplumları kaostan çıkaracak ortak his de bu tür motivasyonlardan beslenir.

Türkiye''de de Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının yapıldığı dönemde kendimize özgü herhangi bir heyecan dalgası üretilebildiğini söylemek mümkün değil.. Veya ne yapılmakta olan Cumhurbaşkanlığı tartışmaları ne de cumhurbaşkanlığına aday gösterilen isimlerde, en azından retorik düzeyinde bu toplumda heyecan uyandıracak, yarını için umut besleyebileceği bir ışık görünüyor mu?

Ne Avrupa Birliği''ne aday olmamız, ne de artık unutulmaya terk edilen ve Demirel''in bile belki de hatırlamak istemediği Adriyatik''ten Çin Seddi''ne retoriği bile bu heyecanı doğurmuyor. İstikrar anlayışı statükoculuğa dönüşmüş genç nesillerde ülkenin geleceğine ilişkin bir beklenti kalmamıştır. Statükoyu koruma kaygısının gelecek umudunu söndürdüğü, atılım ruhunu öldürme işlevi gördüğü daha da kötüsü halktan çok Ankara''da bulunanların halka karşı duydukları güvensizlik duygusunu iyice besler olduğu bir dönemdeyiz.

Gelecek umudunun, gelecek adına girişim ruhunu statükoya kurban edilişinin tartışmalarına dönüşmüş görünüyor.

Statükoculuk hiçbir zaman istikrar demek olmadığı gibi statükoculuk her zaman için statükoyu korumaya da yetmeyebilir. Statüko dışı fikir ve açılımlara cesaret edemeyen sistemler kendilerini yenileyemezler. Türkiye''nin önündeki en büyük sorun bizzat kendisini yönetenlerdeki güven sorunudur.

Bu ülkede, büyük ve misyon sahibi bir toplum olma duygusunu bilinçli bir şekilde tüketenler, yüzlerce yılda oluşan bu duyguyu bu toplumun hafızasından ve ortak bilincinden atmaya çalışan anlayışın elinde kala kala statükoculuk kalmıştır.

Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.