Bilgi toplumunun son kertede enformatik cehalet ürettiği devreleri geçtik. Küreselleşme hikayesinin önemli ölçüde enformasyon devriminin bir sonucu olduğuna dair çok şey söylendi. Göstergelere bakılacak olursa ve işin finans kapitalizmi boyutu bir an için ihmal edilecek olursa bu sonuca varabiliriz. İletişimin, bilginin akmadığı bir küreselleşmede ne sınırlar aşınır ne finans kapitalizminin akışkanlığı sağlanabilir. Tabii enformasyon devriminin gerçekleşebilmesi, bilgi toplumuna geçilebilmesi için de özgürlüklerin, özellikle haber alma ve iletişim özgürlüğünün sağlanması gerekir.
Yoğun haber akışının, bilgi bombardımanının ortaya çıkardığı
“masum” bir yanı vardı. En azından enformatik özgürlüğün, daha doğrusu enformatik sağanağın altında gerçek bilgiden uzak kalmanın nötr masumiyeti söz konusuydu. İletişim sistemlerinin haber ağlarının odağında bulunan siyasi ve ekonomik merkezlerin gör dediğini görme özgürlüğünün ortaya çıkardığı edilgen bir cehaletti söz konusu olan. Manipülasyonlardan berî olmasa da bu durum enformasyon devrimi efsanesinin doğal sonucu
sayılır.
Sonuçta bireyi, toplumu kendi iradesi dışında teslim alan enformatik ortamın uyguladığı bir karartma söz konusu
. Gerçekliği ve de gerçeği perdelemenin en bilinen yolu sahte gerçekler icat etmekten ve seçilmiş gerçeklikler yaymaktan geçer. Bu halin yaygın ve kanıksanmış aracı reklamdır.
Reklam geleneksel anlamda bir tanıtım olmaktan
öte, size sahte gerçekler sunar, yol gösterir, yaşanmaya değer hayat tarzları telkin eder, bir dünya tasavvuru sunar. Bu bir yanda sizi tüketim toplumunun uygun yurttaşları olmaya hazırlarken diğer tarafta değer yargılarınızla oynar. Gerçek ve gerçeklik ilişkisi iç içe geçer ve önce olgularla olan bağınızı koparır.
Bilgi ve tüketim özgürlüğünün doğurduğu esareti tescil eden bu durumda
, bireysel düzeyde hala edilgen konum devam etmektedir.
Yeni iletişim ortamı ise tam bir enformatik obezite halidir
. Enformatik cehaletten enformatik obeziteyi ayıran en belirgin durum ise obezite halinin insan ve toplum bünyesindeki harekete geçirdiği değişimle ölçülebilir.
Enformatik obezite sadece gerçekliği karartan malumat yığını sunmakla kalmaz, maruz bıraktığı toplumu, bireyi saldırganlaştırır. Bilinç ve algı dünyamızı altüst ederek nefret ve sempatimize ayar çeker.
Enformatik obezitenin cehalet etkisi kalıcı olmakla beraber edilgenlikten aktif karşıtlığa, nefret ve saldırganlığa kadar yeni değerler ve algılar sistemi inşa etmesi, postmodern, hatta postmodern “sonrası” dönemin işaretleridir.
Bu durumun somut tezahürü son on yılda Ortadoğu'da yaşananlar karşısında enforme edilenlerin bilinç ve algılarında yaşanan dezenformasyonun siyasi, toplumsal sonuçlarıdır. Söz gelimi
İslam adına iş tutan yahut kendini İslam'la refere eden sahadaki oluşumlara dair haberlere, daha doğrusu haber türlerine göz atmak ne demek istediğimizi anlamamıza yeterli. Şu veya bu örgüte, siyasal iktidara dair, tarafın kim olduğundan bağımsız olarak, haber ağlarında dolaşan enformasyonun niteliği, cehalet gölgesinde kalmayacak kadar atılgan. Musul'dan Bağdat'a, Halep'ten Kabil'e kadar uzanan geniş hat üzerindeki haberlerin odağında yani hedefinde tek olgu var o da
.
Enformatik obezite her şeyden önce algılarla oynar, daha sonra da bilinçli bir tavır alış sergiletir. Arap baharı sonrası bölgede yaşananların tek tek neler olup bittiğine baktığımızda belki bir yüzyıla yayılacak gelişmeler yaşandı. Tek tek ayrıntıların akışında, daha doğrusu bombardımanı altında neyin gerçek, neyin de sonradan düzeltilmiş bile olsa yalan/yanlış olduğunu bile ayırt edecek düzeyde değiliz.
Tüm bu karmaşada hafızamıza, bilinç akışımıza zerk edilen
enformasyonun bizde oluşturduğu bir öfke, hatta saldırgan bir ötekileşme duygusudur
. Bunun muhatapları da artık çok bellidir: Araplar, Kürtler, Müslümanlar, Şiiler, Farslar, Türkler...
Batı toplumlarında zaten tam bir İslamofobiye dönüşecek şekilde tahkim edilen enformatik obezitenin muhtevasında Müslüman toplumlarda da öteki görülen ırk, devlet ve din anlayışı yer aldı. Ortalama bir medya takipçisinin, hatta takipçi bile olmayan edilgen “
medyazede”nin maruz kaldığı görsel enformasyonun sonuçları cehaleti kutuplaştırıcı, saldırganlaştırıcıdır
.
Artık enformasyon toplumları, enformasyon çöplüğünde, kitleleri bilgisiz kılmakla yetinmiyor, enformasyon atıklarıyla kitleleri zehirliyor.
Yeni medya düzeninin medyazedelerde oluşturduğu İslam ve Müslümanlık algısı, bu coğrafyanın birikimine dair düşman söyleminin tetiklediği nefret duygusu ve saldırma yok etme güdüsüyle maluldür. Bu enformatik obezitenin doğurduğu nefret, yok etme güdüsünün hedef kitlesi öncelikle Batılı toplumlardır. Yani haberin kaynağı, kendi toplumunu zehirlemektedir. Ve bu oluşturulan Ortadoğu algısı, bir zamanlar dinlerinden ve kültürlerinden beslenen öteki nefretinin modern versiyonu olarak çıkmaktadır. Bunun siyasal gerekçeleri ve siyasal sonuçları üzerinde düşünülmeli. Enformatik obezitenin bizim coğrafyamızdaki doğurduğu kaos ve çatışma hali ise Batı'daki İslamofobiyi daha da besleyecektir. Amaç da budur.