Soğuk savaş döneminde memlekette, şiddetli anti-komünist rüzgarın estiği dönemde, Sovyet karşıtı propaganda makinesi yoğun çalıştı. Komünizm tehlikesine karşı devlet eliyle yapılan taban ve örgütlenmeler bir tarafa, muhafazakâr kesimin algılarına uygun Sovyet imajı çizildi. Çizilen imajı besleyen tarihsel ve kültürel realitelerin olması işi daha da kolaylaştıracaktı. Osmanlı-Rus savaşları toplumun hafızasında hala diriydi ve “moskof” diye bir tabir her tür öfke, korku ve aşağılamayı muhtevi idi. Osmanlı'nın yıkılmasında Rus savaşlarının etkisini kim yok sayabilirdi? Kafkas soykırımı ve ardından gelen muhaceret... Kırım'dan başlayarak Balkanlara uzanan facianın önemli kısmında Rusların dahli vardı. Tüm bunların üzerine dinsiz Rusların (Sovyetler demek Rusya demekti) memlekete dinsizliği getirme çabaları, yeterince korku oluşturacaktır.
Resmin diğer yüzünde ise Amerika vardı. Her ne kadar İngiliz-Fransızların payitahtı işgal etmeleri daha taze olsa da Rusların karşısına Amerika konduğu için tolere edilebiliyordu. Amerika Ehl-i Kitaptı; hiç olmazsa dini vardı ama Ruslar dinsizlik rejimini yaymaya çalışıyordu. Buna milliyetçi duyguları da eklersek “kızıl Rus çizmesi” altında ezilen Türk dünyasının esareti gözler önündeydi. Amerika bu tehlikeye karşı hür dünyayı koruyordu!
Özellikle sağ-muhafazakâr kesimin, cemaatlerin en önemli argümanı Ehl-i Kitap olan Amerika'nın kızıl komünistlere tercih edilmesi gerektiği idi. Bu argümana Saidi Nursi'den bol miktarda delil alıntılanırdı.
Diğer tarafta Kemalizm'in gölgesinde yetişmiş sosyalist kesim ise antiemperyalist söylem gereği Sovyetlere karşı sempati geliştirmeye çalışırdı. Doğrudan ilişkili olan örgütlü yapılar ve entelijansiya bir tarafa, Sol ve daha sonra devrimci sosyalistler için
. Amerikan emperyalizmini, saldırganlığını anlatıp dururlardı ama
Sovyet emperyalizminin işgalleri, kolonileştirdiği Müslüman ve Türklerin durumu 'halkların özgürlüğü'ne yorulurdu.
Bu minval üzere soğuk savaş bitmeye yüz tutarken saflar arasında soru işaretleri belirmeye başlayacak; Sovyetler'e de, Amerika'ya da daha farklı açılardan bakmayı deneyen yeni oluşumlar ortaya çıkacaktır.
Özellikle sağ-muhafazakâr parantezine sıkıştırılan geniş kesim ayrışmaya, yeni yönelimleri, dünyadaki İslami hareketleri, düşünce akımlarını yerli dinamiklerle sentezleyerek kendine özgü sesi yakalamaya başlayacaktır. Doğu-Batı, anti-komünizm-sağcılık denkleminden sıyrılan söylem Amerikan propagandasını sorguladığı gibi dünyaya farklı bakmaya başlayacaktır. Amerika Ehl-i Kitap olduğu için a priori masum değildi, komünizme karşı olmak otomatikman devlet destekli sağ yapılanmaların neferi olmak anlamına gelmeyecekti.
Bu uzun hikayeyi anlatmamın nedeni, Rusya ile yaşanan son sıcak gerginlikte memlekette sergilenen tavırların perde arkasında hala soğuk savaş döneminin kodlarının geçerli olduğuna dair kanaatin oluşması...
Her şeyden önce
muhalefetin Tayyip Erdoğan nefreti
, memleket meselesinin üstünde seyretti. İzlenen politikaları eleştirmek, nerde yanlış yapıldığını sorgulamak her şeyden önce memleket için gerekli. Ancak gelişmeleri yorumlayan kalemlerin argümanları, hatta gazetelerin manşetleri ve özellikle sosyal medyada dışa vuran birikmiş öfke akıl alır gibi değil. Bir Rus uçağı ilk kez NATO üyesi bir ülke tarafından, hem de Türkiye tarafından düşürüldü; son derece kritik bir süreçten geçilirken öfke ile açıklanamayacak tavır sergileniyor. Diktatörleşmeden şikayetçi olanların Putin gibi tek adam iktidarının demir yumruklu muktedirine duydukları sempati bir yana, kendi yöneticilerine ders vermesini talep etmelerine kadar varan savruluş...
Bu tavır elbette sadece iç politikada gelişen muhalefet öfkesi ile açıklanamaz. Daha derinlerde ideolojik kodlarından kurtulamayan bir formatın sol entelijansiyada hala geçerli olduğunun dışa vurumudur. İronik soru şu:
Küresel kapitalizme entegre olmuş, daha doğrusu teslim alınmış, sosyalist ütopya yerine kaba bir kapitalizmin askeri gücü haline gelmiş, yeniden devletler oyununda yer almak isteyen Rusya sizin neyiniz olur?
Bu toprakların insanı olmasanız, buraya hiç bir aidiyet hissetmeseniz bile salt ideolojik bağlamda bu ne yobazlıktır!
Diğer tarafta memleketini Rus tehdidi, hatta saldırısı altında gören geniş kitlenin, özellikle muhafazakâr kesimin tepkisinin anlaşılmayacak bir yanı yok. Kendini saldırı altında hisseden her vatandaşın vermesi gereken tepkidir.
Sorun bu tepkinin abartılarak adeta kitlelerin dünyaya meydan okuyan bir güç vehmine bürünmesidir
. Bu psikolojiyle her atılan adımı dünyaya kafa tutmak şeklinde okuyan içi boş bir gurur ortaya çıkıyor. Rus tehdidinden mustarip olanların Amerika'nın İncirlik üssündeki konumunu, muhtemelen başımıza öreceği çorapları sorgulamamasının sağ muhafazakâr kodlarla alakalı olduğu muhakkak.
Aslında Rusya, kendine gelmeye başladığından beri Avrasyacı stratejiyi domine etmeye çalışan bir siyaset izliyor. Putin'in de yakın olduğu bu stratejik anlayışa göre, Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşması, Atlantik denklemi yerine Avrasya eksenine girmesi tarihin ve coğrafyanın bir zorunluluğudur. Türkiye ile izlediği yakınlaşma politikalarında bu yaklaşımın etkisi olduğunu düşünebiliriz.
Gelinen noktada, kapasitesinin üstünde güç gösterisinde bulunmasının, güçlü vehmine dayalı bazı adımların sonuçlarının ne kadar ağır olabileceğini gördük.. Memleketin hakkettiği yer, gözlediği ufuk, ideal ile real politik arasındaki sağlıklı ilişkiyi kurabilmektir siyaset.