Bugünkü yazımızda kamu yönetiminde üzerinde düşünülmesi gerektiğini düşündüğümüz konuları yedi başlıkta çözümleriyle birlikte açıklamaya çalışacağız.
Kamu yönetiminde sözlü sınavlar acilen masaya yatırılmalı ve sözlü sınavların alanı daraltılmalıdır. Hal böyle iken, sözlü sınav uygulaması giderek yaygınlaşmakta ve en alt düzeydeki memura kadar sözlü sınavlarla alım yolu tercih edilmektedir. Özellikle yazılı sınavlarda çok yüksek puan alan adayların sözlü sınavlarda başarısız kılınması çok büyük hayal kırıklıkları ve tepkilere sebep olmaktadır. Gençlerde tanıdığı olmayanların, memur veya işçi olamayacağı algısı ağırlık kazanmaktadır. Sözlü sınavlardaki adaletsiz uygulamalar, yerini şeffaflığa bırakırsa gençlerin Devlete olan güveni yeniden artacak ve muhalefetin elindeki aparat ortadan kaldırılacaktır. Bu nedenle, hem memuriyete hem de işçiliğe giriş sınavlarında uygulanan sözlü sınavlar amacından sapmış, sistem, liyakatli kişilerin alımı yerine, en güçlü referans sahiplerinin alımına dönüşmüştür. Objektif kurallar konularak mülakat uygulaması şeffaflaştırılmalı ya da kaldırılmalıdır.
KPSS’nin sözlü veya kur’a uygulamasıyla etkisini yitirmesi, memur ya da işçi adaylarını ümitsizliğe sevk etmektedir. Bir kaç kişilik işçi alımında, binlerce adayın kur’a için noterde sıra oluşturması, kur’a sonrasında da sözlü sınav için siyasetçilerden referans bulma zorunda olmaları kamuya girişteki liyakati sonlandırmıştır. Bu durum KPSS’den yüksek puan alan başarılı gençleri tedirgin etmekte ve adalet duygusunun kaybolmasına sebep olmaktadır. Yürürlüğe konulacak bir Genelgeyle, yerel yönetimler dahil olmak üzere kamuya personel alımının objektif kurallara bağlanmasının çok ciddi bir yansıması olacağını düşünüyoruz. Özellikle sınavsız personel alımlarına karşı oluşan tepki düşünüldüğünde sistemin adil ve şeffaf bir yapıya bağlanması çok büyük bir takdir toplayacaktır.
Milyonlarca gencin iş aradığı ve ailelerine muhtaç oldukları bir ortamda birilerinin sınavsız olarak işçi veya memur olarak kamu görevine atanması çok büyük tepkilere yol açmaktadır. Bu nedenle 657 sayılı Kanun’un istisnai memuriyeti düzenleyen 59’uncu maddesi yeniden kaleme alınarak kamuya sınavsız alımın önüne geçilmelidir. Özellikle mahalli idarelerin özel kalem müdürlükleri doldur boşalt haline getirilmiştir. Sayıştay Başkanlığı, bu konuları sorgu konusu yapsa da kanuni düzenleme yerinde durduğu sürece çok fazla bir şey yapılamamaktadır. Sınavsız personel alımı sadece 657 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesi ile yapılmamaktadır. Belediyelerdeki sözleşmeli personel alımıyla, birçok kamu kurumunun işçi alımında uyguladığı yöntemler adeta dudak uçuklatır cinstendir. Özellikle sınavsız işe başlatılanların, hatırı yüksek kişilerin çocukları olması ve bunların kamuoyuna yansıması, sınava girip de işe başlayamayan gençlerce tepkiyle karşılanmaktadır. Bir tarafta çok iyi okullardan mezun çocuklar sınavla işe girerken diğer tarafta vasatın altındaki okullardan mezun çocukların sınavsız işe alınarak aynı mekanlarda çalıştırılması adalet duygusunu yerle bir edecektir. Bu çocukların yerine empati yaptığımızda yaşadıkları duygunun tarifsiz olacağı görülecektir.
Mahalli idarelere yapılacak memur, işçi ve sözleşmeli personel alım usulleri bu haliyle mevcut sorunları içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Eğer personelin alım yöntemi objektif kurallara bağlanmazsa her başkan değişikliğinde çalışanlar diken üstünde durmaya devam edecek ve yaşanacak personel kıyımlarında hiç kimse bir şey yapamayacaktır. Bu nedenle mahalli idarelere sınavsız personel alımı acilen masaya yatırılmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Diğer yandan, mahalli idarelere alınacak memurların sözlü sınavla belirlenmesine yönetmelikle cevaz verilmesi buralara alınacak memurları siyasallaştırmaktadır. Mahalli idarelere merkezi yerleştirme yoluyla atama yapılarak siyasallaşmanın önüne geçilmelidir. Nitekim çok yüksek KPSS puanı alan adaylar elenerek daha düşük puan alanlar sınav kazanmaktadır. Merkezi yerleştirme yoluyla KPSS puan üstünlüğüne göre yapılacak atamalar, aynı zamanda gerçek personel ihtiyacına dayandığı için, gereksiz personel alımının da önüne geçilecektir.
Sözleşmeli öğretmen istihdamında belirlenen kontenjan sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılmaktadır. 20 bin öğretmen alımı için sözlü sınava 60 bin öğretmen adayı çağrılmaktadır ki bu rakam oldukça yüksektir. Belki sözlü sınav olmalı ama sözlü sınavların yapıldığı kamu kurumlarında olduğu gibi sözleşmeli öğretmen alımında da adayların referans peşinde koşmalarının önüne geçilecek objektif kıstaslar getirilmesi olmazsa olmaz bir kural olmalıdır. Aksi takdirde sözlü sınavlarda yaşananlar, basında gündem oluşturmaya devam eder ve her sınavda en az 40 bin kişilik büyük bir küskünler kitlesi oluşur ki bunun da siyasi maliyeti oldukça yüksektir. Hali hazırda, MEB sözlü sınavlarda, adaylara KPSS puan notunun aynısını vermeye çalışarak sorunu kısmen çözmeye çalışmıştır. Öğretmen alım yönteminde objektif yöntemler geliştirilmediği sürece ve de en azından Çarşı ve Mahalle Bekçisi alımı kadar önemsenmediği sürece sorunların üstesinden gelemeyiz.
Başta üniversiteler olmak üzere kamu kurumları tarafından ilan edilen kadrolarda aranan “özel şartlar”ın belirli bir adayı tarif eder şekilde duyurulması son zamanlarda büyük bir sorun haline gelmiştir. Özellikle, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi kadrolarının ilan sürecinde yetkinin tamamıyla üniversitelere devredilmesi, kişiye özel ilanların sayısını her geçen gün arttırmıştır. Aynı şekilde, benzer durumlar zaman zaman belediyeler tarafından verilen ilanlarda da yaşanmaktadır. Ancak, belediyelerin verdiği ilanların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü tarafından kontrol sürecinden geçirilmesi sorunların bir nebze önüne geçmektedir. Bu noktada, başta bilim yuvası olması gereken üniversitelerimize adaletli ve hakkaniyetli girişin sağlanması için akademik basamağın ilk ayağı olan araştırma görevlisi kadroları ile öğretim görevlisi kadrolarında kontrol ve denetimi YÖK’e bağlı olan ama ÖSYM aracılığıyla yerleştirmesi yapılacak olan merkezi yerleştirme sistemi kurulabilir. Bununla birlikte, kamudaki tüm kişiye özel alımlar noktasında farkındalık oluşturularak bu yönde büyüyen sorunlara dikkat çekmek amacıyla bir Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile sorun çözülebilir.
Bir dönem Amerika’da uygulanan yağma sistemi (spoil system) ile liyakat ve kariyer bir kenara bırakılarak eş, dost, akraba ve siyasi partiye sadakate göre memur olunabiliyordu. Bu durum devlette yolsuzluklara, iş bilmeyen kişilerin işe girmesine ve her bir seçimden sonra bütün memurların yenileriyle değişmesine yol açıyordu. Amerika, çözüm olarak öncelikle herkese memur olmak için eşit fırsatlar sağladı ve kamu görevlerine alınmada siyasi görüşü dikkate alınmaksızın en liyakatlilerin seçilmesi zorunluluğunu getirdi. Sonrasında siyasetçilerin iki dudağının ucunda olan bir memurluktan uzaklaşılarak memurların iş güvencesi ve tarafsızlığını sağlayacak ve güçlendirecek düzenlemeler gerçekleştirildi. Kamu çalışanlarının tarafsızlığı ve iş güvenliğinin sağlanması ile siyasi baskılardan korunmasını sağlamak için Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde oluşturulan özel statülü kurumların veya başka kontrol mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor. Bir dost olarak ben uyarımı yaptım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.