Son dönemlerde muhalefet partilerinin hesapsız kitapsız seçim vaatleri Demirelizmi tekrar hortlattı. Seçmenlerin yumuşak karnını keşfeden muhalefet, maalesef iktidarı sıkıştırmak için iyi bir argüman olarak buradan saldırmaya başlamıştır. Demokrasilerde seçim kazanmanın yolu ise daha çok oy almaktan, daha çok oy almak ise seçmen taleplerine doğru veya yanlış demeden cevap vermekten geçmektedir.
Maalesef iktidar ise bu saldırılar karşısında zaman zaman muhalefetin dillendirdiği talepleri kara delikler açma pahasına da olsa yerine getirmek zorunda kalmaktadır. Bu yazımızda sosyal güvenlik sisteminde büyük kara delikler oluşturan konuları açıklamaya çalışacağız.
Muhalefetin seçim beyannamesine baktığımızda ne kadar uçuk vaat varsa görülmektedir. Bunlardan birisi de emeklilere Ramazan ve Kurban bayramlarında birer maaş ikramiye ödenmesidir. Maalesef bu ülke iki anahtar vaadinden dahi ders almamıştır. Her vatandaşa bir ev bir de araba anahtarı vaat eden Demirel’in daha sonra bu vaadini nasıl gerçekleştirdiğini bütün ülke görmüştür. Bu tür vaatlerle ülkeye yıllar kaybettiren muhalefet mantığı prim yaptığı müddetçe yapılacak fazlaca bir şey yoktur.
Mehmet Şimşek’in sözleri yalanlanırcasına ya da sen bu işlerden anlamazsın dercesine, 5510 sayılı Kanunda yapılan bir değişiklikle Sosyal Güvenlik Kurumunca bu Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca gelir ve aylık ödemesi yapılanlara, ödemenin yapılacağı tarihte gelir ve aylık alma şartıyla, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı’nda 1.000’er TL tutarında bayram ikramiyesi ödeneceği belirtilmiştir.
Bu Kanundan sonra muhalefeti tutmak mümkün mü? Hani verilemiyordu? Demek ki istenince verilebiliyormuş. İktidarın emekliye verdiği bayram ikramiyesi en az asgari ücret ya da aldığı maaş kadar olmalıdır, verilen tutar azdır demeye başlanıldı. Hatta emekliye bizim sayemizde bayram ikramiyesi verilmiştir denilmeye dahi başlanılmıştır. Sonuçta ne mi oldu? Mehmet Şimşek haklı çıktı ve her yıl bütçeye 24 milyara yakın ek yük oluşturdu. Ek kaynak bulunarak verilmediği için de ister istemez borçlanmayı ve vergileri arttırıcı etki oluşturmuştur. Demek ki muhalefetin iktidar hırsıyla hesapsız kitapsız vaatlerinin peşine düşme yerine gerçekçi politikalardan ayrılmamak gerekiyormuş.
Maalesef ülkemizde öyle bir muhalefet anlayışı oluşmaya başlamıştır ki adeta Demirelizm tekrar hortlamaya başlamıştır. Onlar için en kolay bulunacak şey kaynak olmaya başlamıştır. İktidar şuna kaynak buluyorsa, bizde şunlardan kısarak emekliye kaynak buluruz söylemi kitleleri hareketlendirmeye yeter olmaya başlamıştır. Hiç kimse de vergilerle sosyal güvenlik sistemi finanse edilemez dememiştir.
Bir anda emekli doktorlara tazminat ödemesi gündeme geldi ve 5434 sayılı Kanunda yapılan kanuni değişiklikle hayata geçirildi. Bu düzenlemenin bütçeye getireceği yük ile başka talepleri tetikleyeceği maalesef dikkate alınmadı.
Yapılan düzenleme ile tabip veya diş tabibi kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan tabip ve diş tabiplerinden ilgili mevzuatına göre uzman olanlara (17.000) gösterge rakamının, uzman olmayanlara (13.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu düzenleme ile biranda doktor emekli maaşlarına 2.353 TL ila 1.800 TL arasında artış yapılmıştır. Bu düzenleme karşısında diğer düşük ücretli emeklilerin maaş artış talepleri tavan yapmıştır. Demek ki istenildiği zaman emekli maaşları artışına kaynak bulunuluyormuş denilmeye başlanmıştır. Hatta doktorlara kaynak bulunduğuna göre intibak için de kaynak bulunabilir denilmeye başlanmıştır.
Her işte olduğu gibi kısa vadeli bakış açılarının getirdiği acı gerçekler karşımıza çıkmıştır. Makul olmadığı halde yapılan her düzenlemeler başka sorunlara kaynak oluşturmaktadır.
5335 sayılı Kanunda yapılan küçük bir değişiklikle Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmeksizin çalıştırılma veya görev yapma hakkı verilenlerden Cumhurbaşkanı tarafından atanan veya görevlendirilenlerin emekli maaşı kesilmeksizin çalışabilecekleri hüküm altına alındıktan sonra Bakan yardımcılarının emekli maaşları kesilmeden çalışmalarına imkan sağlanmıştır.
Bu düzenleme sonrasında bakan yardımcısı olarak atananlar hem görev maaşı almakta hem de emekli maaşı almaktadır. Denilebilir ki bunların sayısı oldukça az olduğu için bütçeye çok fazla yük getirmez. Belki doğru ama, toplumdaki adalet duygusunu yerle bir eden bu tür düzenlemeler maalesef başka talepleri tetiklemektedir. Yüksek maaş alan bu gruptaki çalışanların bir de emekli maaşlarının kesilmemesi düşük emekli maaşı alan emeklileri farklı arayışlara sevk etmektedir. “Onlara varda bize yok mu?” söylemleri tavan yapmıştır.
Muhalefet partileri ise bu tür uygulamaları merkeze alarak başka taleplere zemin oluşturmakta ve iktidarı çıkmaza sokacak hamleler yapmaktadır.
Emeklilere elbette hakettikleri her şey verilmelidir. Ancak, emekli maaşlarının birkaç gün öncesinden bankaya yatırılması karşılığında promosyon verilmesinin ülkeye maliyetinin de iyi hesaplanması gerekmektedir. Milyarlarca TL’ye ulaşan emekli maaşlarının birkaç gün önceden bankalara yatırılması ve bankaların da bu parayı kullanması karşılığında emeklilere promosyon ödemesinde bulunması üzerinde durulması gerekmektedir.
İster özel, isterse kamu bankası olsun bunların emeklilere karşılıksız banka promosyonu vermesi işin tabiatına aykırıdır. Öyleyse kamuya yük oluşturan uygulamalara niçin zemin oluşturulur? İnanın normal mantıkla bu tür karışık işleri çözmek mümkün değildir.
Bazı memurlara verilmek istenen 3.600 ek göstergenin kaynağı da muhalefettir. Ülkeye yeni kaynaklar gösterme ve çözüm önerileri sunma yerine gördüğü her yarayı kaşıyarak kanatmaktan zevk alan ve nemalanmaya çalışan muhalefet 3.600 ek göstergeyi de sonuna kadar kullanmıştır. İşin nereye varacağı ise doğrusu kimseyi ilgilendirmemektedir. 3.600 ek gösterge uygulamasının hayata geçmesi halinde nasıl bir çıkmaza girileceğini müstakil yazılarda gündeme getirmiştik.
Sonuç olarak yapılan her yanlış beraberinde başka yanlışları getirmekte ve ülke olarak büyük faturalar ödenmektedir. 3600 ek göstergede dahi yanlıştan dönülmesinin erdem olduğunun farkına varılmalıdır. Aksi takdirde yanlışta ısrar başka yanlışları getirecektir ve oluşan delik kapanmaz hale gelecektir. Artık stratejik ve uzun vadeli düşünmeyi öğrenerek duvara çarpmadan tedbir almayı öğrenmemiz gerekiyor. Yoksa çok geç olabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.