EYT olarak kendini tanımlayan “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” sayesinde gözler Sosyal Güvenlik Sistemi'ne çevrildi. Sosyal Güvenlik Sistemi'nin gerçekten güvende olup olmadığını verilerle izah ederek ciddi tedbirler alınmazsa bizleri nasıl bir gelecek beklediğini açıklamaya çalışacağız.2020 yılı Yıllık Programında sosyal güvenlikle ilgili neler yer alıyor?Bu ülke sosyal güvenlik sistemindeki kara delikleri tıkamak için 2008 yılında Sosyal Güvenlik Reformu yapmış ve olabildiğince de bu reformun arkasında
EYT olarak kendini tanımlayan “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” sayesinde gözler Sosyal Güvenlik Sistemi'ne çevrildi. Sosyal Güvenlik Sistemi'nin gerçekten güvende olup olmadığını verilerle izah ederek ciddi tedbirler alınmazsa bizleri nasıl bir gelecek beklediğini açıklamaya çalışacağız.
Bu ülke sosyal güvenlik sistemindeki kara delikleri tıkamak için 2008 yılında Sosyal Güvenlik Reformu yapmış ve olabildiğince de bu reformun arkasında durmaya çalışmaktadır. 5510 sayılı Kanun’la yapılmaya çalışılan Sosyal Güvenlik Reformu öncesinde, sosyal güvenlik sisteminde en kritik değişiklik 4447 sayılı Kanun’la yapılmıştı.
4447 sayılı Kanun öncesinde sosyal güvenlik mevzuatında emeklilik aylığı bağlatabilmek için asgari yaş haddi Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü döneminde Demirel hükümeti tarafından kaldırılmıştı. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan bu değişiklik sonrasında oluşan kambur hala giderilememiş, uzun yıllar da kambur olmaya devam edecektir.
Siyasiler ardı ardına her şeye kaynak nasıl bulunuyorsa EYT’lilere de kaynak bulunabilir diye habire mavi boncuk dağıtıyorlar ama mavi boncuk dağıtanların tamamının EYT’lilere sağlanacak kaynağın vergi gelirlerinden sağlanacağını herhalde bilmeleri gerekiyor. Çünkü, SGK gelirlerinin durumunu bilemeyecek kadar cahil kimse yok. İyi de benim vergilerimi bu şekilde harcama yetkisini nereden alıyorsun? Sosyal yardım dağıtmıyorsun ki.
Acaba, Sosyal Güvenlik Sistemi kendi kendini idare edebiliyor mu? Maalesef aşağıda yer alan verilerde de görüleceği üzere acilen gerekli tedbirler alınmazsa sistemin ciddi sıkıntılar içerisine gereceğini söylemek kehanet olmayacaktır.
Bu çerçevede, programa göre sosyal güvenlik kuruluşlarına yönelik bütçe transferlerinin GSYH’ya oranının bir önceki yıla göre 0,5 puan artarak yüzde 4,5 seviyesine yükselmesi beklenmektedir. 2019 yılında bütçeden SGK’ya faturalı ödemeler, ek karşılıklar, devlet katkısı, emeklilere yapılan ek ödeme, prim teşviklerinden kaynaklanan transferler ile prim ödeme gücü olmayanların GSS primleri dâhil olmak üzere 192 milyar TL transfer yapılacağı tahmin edilmektedir.
2020 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirlerinin 460 milyar TL, toplam giderlerinin 510,1 milyar TL ve gelir-gider açığının 50,1 milyar TL olması öngörülmüştür. GSYH’ya oran olarak, gelirlerin yüzde 9,4; giderlerin yüzde 10,5 ve açığın yüzde 1 olması hedeflenmiştir. 2020 yılında SGK’ya faturalı ödemeler, ek karşılıklar, emeklilere yapılan ek ödeme, devlet katkısı, prim teşviklerinden kaynaklanan transferler ile prim ödeme gücü olmayanların GSS primi de dâhil olmak üzere toplam 218,8 milyar TL tutarında ve GSYH’nın yüzde 4,5’i oranında bütçe transferi yapılması öngörülmektedir.
Bu rakamın oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz. Bırakın EYT’lilere emekli maaşı bağlanmasını mevcut halde dahi eğer hemen ve acil tedbirler alınmazsa ülkeyi çok ciddi sorunlar beklediğini ifade etmek isteriz.
Çalışma hayatındaki sigortalı eleman sayısının artmaması halinde bütçenin bu rakamların altından kalkması çok zor görünüyor. Mevcut sistem 4 çalışana 1 emekli denklemi kurulursa ancak sorunsuz işleyebiliyor. Sosyal sigorta sisteminde finansal sürdürülebilirlik açısından önemli bir gösterge olan aktif/pasif oranı 2017 yılında 1,95 iken 2018 yılında bu oran 1,86 olarak gerçekleşmiştir. Çırak, stajyer ve kursiyerler hariç tutulduğunda ise bu oran 1,82 seviyesinden 1,73’e gerilemiştir. 2019 yılı Ağustos ayı itibarıyla ise aktif/pasif oranı 1,77’dir. Bu haliyle sistemin sürdürülebilirliği oldukça zordur. Batılı gelişmiş ekonomilerdeki sosyal güvenlik sistemlerinin dahi ciddi sıkıntılar içerisinde olduğu düşünüldüğünde aktif/pasif oranı 1,77 olan bir sosyal güvenlik sisteminin acilen tedbirler dışında çıkış yolunun olmadığını düşünüyoruz.
Aktif/pasif oranları;
1- 4/c sigortalılarda; 2016 yılında 1,56, 2017 yılında 1,52, 2018 yılında ise 1,48,
2- 4/b sigortalılarda; 2016 yılında 1,16, 2017 yılında 1,21, 2018 yılında ise 1,20,
3- 4/a sigortalılarda; 2016 yılında 2,28, 2017 yılında 2,33, 2018 yılında ise 2,19,
olarak gerçekleşmiştir.
Stajyer ve kursiyer çıkarıldığında toplam aktif/pasif oranı ise; 2016 yılında 1,77, 2017 yılında 1,82, 2018 yılında ise 1,73 olarak gerçekleşmiştir. Bu durumun endişe verici olduğunu ifade etmek isteriz. Bu oranlarla bırakın ülkemizi, hiçbir Batılı gelişmiş ülke sosyal güvenlik sistemini yürütemez.
SGK giderlerinin en büyük kalemi emekli maaşları olup, onu sağlık giderleri takip etmektedir. 2017 yılında77 milyar 687 milyon sağlık gideri 2018 yılında 91 milyar 566 milyon, 2019 yılında ise 110 milyar 3 milyon TL olacaktır. Sağlık giderlerindeki 2018 yılı ile 2019 yılı arasındaki artış oranı % 20,13 olup, bu rakamın oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz. Aynı şekilde emekli maaşı ödemelerindeki artış yüzdesi ise % 21,83 tür. Oranın yüksekliğinin ise her yıl sisteme ilave olarak giren emeklilerden kaynaklandığını ifade etmek isteriz. Aynı artış hızını prim tahsilatında göremiyoruz. 2018 yılında 258 milyar 919 milyon olan prim tahsilatı 2019 yılında 297 milyar 602 milyon TL olarak gerçekleşecektir. Buradaki artış oranı ise % 14,94’tür.
2016 yılındaki emekli sayısı 11.140.498 iken 2018 yılında bu rakam 11.960.837 olmuş ve emekli sayısındaki artış 820.339 olmuştur. Emekli sayısındaki bu artış göz önüne alındığında emekli aylığı ödemeleri ile bunlara ve mevcut sigortalılara yapılacak sağlık ödemelerini SGK’nın öz kaynakları olan sigorta primlerinden karşılaması imkansızdır. İşte bunun sonucunda sigortacılığın mantığına aykırı bir şekilde SGK açıkları halen olduğu gibi vergilerle finanse edilecektir.
Bunun içindir ki SGK açıklarını arttıracak kararların çok hızlı bir şekilde alınmasının bu tür olumsuzlukları olduğu için bu kararlar üzerinde uzun boylu analizler yapılması gerekmektedir. Emeklilere yapılan bayram ikramiyesi bunlardan birisidir. Yine daire başkanlarının ek göstergelerinin 3600 olarak düzenlenmesi ile doktorların emekli aylıklarında yapılan ilave ödemeler de bu kapsamdadır. Emekli aylıklarının kaynağı ödenen sigorta primi olması gerekirken 3000 ek gösterge üzerinden emekli kesinti yapılıp, 3600 ek gösterge üzerinden emekli maaşı ödenirse ve bu da vergi olarak vatandaşın üzerine yüklenirse ortada sistem diye bir şey kalmaz.
Bu açıklamalardan sonra bir de 3600 ek gösterge uygulaması hayata geçirilirse işte o zaman SGK açıklarını kontrol etmek imkânsız hale gelecektir. Bırakın EYT ve 3600 ek göstergeyi mevcut halde dahi eğer gerekli tedbirler alınmakta gecikilirse aspirinle geçirilebilecek bir hastalık gibi ancak uzuv kaybıyla sonuçlanabilecektir. Daha da gecikme halinde ise uzuv kaybı artarak devam edecek ve vücut bütünlüğü tehlikeye girecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim kaybetsek dahi bu iş olmaz feryadı üzerinde daha fazla kafa yorulması gerekiyor.