Yıllardır hizmet süresini tamamladığı halde mevzuatla belirlenen yaş şartını yerine getiremediği için emekli olamayanlar her ortamda sesini duyurmaya çalışmaktadır. Ancak, şu ana kadar bu soruna çözüm bulunamadı. Bugünkü yazımızda siyasiler tarafından istismar edilen bu sorunun çözülüp çözülemeyeceğini detaylarıyla açıklamaya çalışacağız.
Muharrem İNCE’nin meydanlarda “Emeklilikte yaşa takılanlar, 30 sene prim ödemişsin. Sen gereğini yapmışsın. Şimdi devlet gereğini yapacak” ifadesiyle yaşa takıldığı için emekli olamayanlar tekrar heyecana kapıldı. Acaba süper emeklilik tekrar gelecek miydi?
5510 sayılı Kanun’la yapılmaya çalışılan Sosyal Güvenlik Reformu öncesinde, sosyal güvenlik sisteminde en kritik değişiklik 4447 sayılı Kanun’la yapılmıştı. 4447 sayılı Kanun öncesinde sosyal güvenlik mevzuatında emeklilik aylığı bağlatabilmek için asgari yaş haddi KILIÇDAROĞLU’nun SSK Genel Müdürlüğü döneminde kaldırılmıştı. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan bu değişiklik sonrasında oluşan kambur hala giderilememiş, uzun yıllar da kambur olmaya devam edecektir. Yani yapılan değişiklikle emekliliğe hak kazanabilmek için tek şart prim ödeme gün sayısıydı. Somut olarak açıklamak gerekirse, sosyal güvenlik sistemine 18 yaşında giriş yapan bir kişi kesintisiz olarak kadın ise 38 yaşında erkek ise 43 yaşında emekli olabilmekteydi. İşte buna süper emeklilik denilmekteydi. Hala ülke bunun faturasını ödüyor.
Bu sistem KILIÇDAROĞLU zamanında yürürlüğe sokulmuş ama KILIÇDAROĞLU’nun her defasında ben bürokrattım, siyasi irade böyle bir karar verdi ben de bunu uyguladım diye savunması İNCE’nin beyanatlarıyla adeta suya düştü. İNCE’nin yaşa takıldıkları için emekli olamayanların oyuna talip olmak için önerdiği sistem, sosyal güvenlik sistemindeki dengeleri alt üst ettiği için 1999 yılında yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’la kademeli olarak kısmen düzeltilebilmiş, 5510 sayılı Kanun’la ise tamamen değiştirilmişti.
Öncelikle ülke olarak 40-45 yaşlarında prim gün sayısını doldurdukları için emekli olamayanlara acıyarak emekli maaşı bağlayarak sosyal güvenlik sistemini çökertecek miyiz yoksa dünyanın izlediği sistemde devam mı edeceğiz? CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının bu konuya açıklık getirmesi gerekmektedir. Oy uğruna sosyal güvenlik sisteminin köküne kibrit suyu dökecek açıklamalar yapmak en hafifinden ayıptır.
İNCE, yapmış olduğu açıklamalarda yaşa takılanlarla ilgili ya olayın farkında değil ya da CHP’nin seçim bildirgesini baştan sona okumamış. Çünkü, CHP’nin seçim bildirgesi adeta İNCE’yi yalanlıyor. Bildirgede aynen şu ifadelere yer verilmiştir; “Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetini gidereceğiz. Prim ödemeksizin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlayacağız.” Yani CHP, seçim bildirgesinde prim ödeme süresini tamamladıkları halde emekli olamayanların emekliliğini sağlayacağını söylemiyor. Sadece bunların prim ödemeksizin sağlık hizmetinden yararlanmalarının sağlanacağını ifade ediyor. İNCE ise meydanlarda “Emeklilikte yaşa takılanlar, 30 sene prim ödemişsin. Sen gereğini yapmışsın. Şimdi devlet gereğini yapacak” diyor.
Şimdi, CHP adayı İNCE’ye mi inanalım yoksa CHP’nin seçim bildirgesindeki resmi açıklamasına mı? Bu konuda CHP’nin açıklama yapması gerekiyor. Yaşa takıldığı için emeklilik hakkını kazanamayanlara emeklilik hakkı verilecek mi yoksa bunlar oy uğruna oyuna mı getiriliyor?
Sosyal güvenlik sistemini sosyal yardımlardan ayıran en temel unsur karşılıklılık ilkesine dayanmasıdır. Eğer popülist politikalardan uzaklaşır ve sosyal güvenlik sistemindeki aktüeryal dengeleri bozarsak ülke geleceğine en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Yani emeklilik sistemi siyasi söylemlere alet edilmemelidir.
Bu bağlamda dünyadaki gelişmiş ülkeler, sendikaların dirençlerine rağmen emeklilikteki asgari yaş hadlerini sürekli olarak arttırmaya çalışmaktadır. Çünkü, iyileşen yaşam ve sağlık şartları ortalama yaşam beklentisini arttırmıştır. Bu durum ise sosyal güvenlik sistemlerinin en büyük harcama kalemlerini oluşturan sağlık harcamaları ile emekli aylıklarını karşılayamaz hale getirmektedir. Ülkemizdeki sosyal güvenlik sisteminin açıklarındaki en büyük harcama kalemleri sağlık harcamaları ve emekli maaşlarıdır.
Sonuç olarak, bu aşamadan sonra hiçbir iktidar sosyal güvenlik sisteminin altını üstüne getirecek bir projeyi hayata geçirerek emeklilikte esas alınan asgari yaş haddini kaldıramaz. Eskiden olsa bu tür beyanlar işe yarardı ama bu zamanda bu işten siyasetçilere ekmek çıkmaz. Dolayısıyla CHP’nin seçim bildirgesindeki emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili resmi ifadelerinin İNCE’nin kulağına üflenmesi gerekiyor.
Bu köşede yıllardır gündeme getirmiş olduğumuz eleştiriler neticesinde kamu kurumlarının elindeki sosyal tesislerdeki ayrımcılık 31 Mayıs 2018 tarihinde kısmen kaldırıldı. Bir taraftan önerimizin mevzuat haline getirilmesine seviniyoruz, bir taraftan ise yıllar sonra anlaşılmanın burukluğunu yaşıyoruz. Kaldı ki bu konuyu sürekli gündeme tutmamıza rağmen ancak kısmen de olsa yeni çözülebildi.
Yıllar önce bu konuda şu ifadelere yer vermiştik; “Sayın Başbakan, Maliye Bakanlığı’na sosyal tesislerle ilgili bir çalışma başlatması yönünde talimat vermişti. Bize göre bu işe, öncelikle 2008/5 sayılı Başbakanlık Genelgesi doğrultusunda sosyal tesislerdeki ayrımcılıkların kaldırılmasıyla başlanmalıdır. Çünkü, her kamu kurumu genelgeyi bir tarafa bırakarak elindeki sosyal tesislerle ilgili kendi çalışanı için Maliye Bakanlığı destekli çeşitli ayrıcalıklar sağlamaktadır. Ancak, bu ayrıcalık Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan tebliğle meşru hale getirilerek zorunlu ayrımcılığa dönüştürülürse bu durumun doğru olduğunu kabul etmek doğru bir yaklaşım olmasa gerektir.”
Ayrıca, yazıda ayrımcılıklar detaylı bir şekilde açıklanmıştı. Yapılan yeni düzenlemeye göre kamu personelleri arasındaki ayrımcılık kaldırıldı ama vatandaşlar açısından ayrımcılık halen yerini koruyor.
Vatandaşlara nasıl bir ayrımcılık yapıldığını açıklamak gerekirse; Bir vatandaş kamuya ait herhangi bir eğitim ve dinlenme tesisleri ile misafirhanelerden yararlanmak isterse kamu personeli için belirlenen tarifeden % 50 daha fazla ücret ödemek zorundadır. Bir kamu kurumunun uhdesinde bulunan sosyal tesis, kamu çalışanlarının değildir. Ancak, sosyal tesisin kamu personelinin malı gibi bir algı oluşturularak mevzuat düzenlenmesi yapılması, sade vatandaşlara ise sosyal tesislere gelme dercesine ikinci sınıf muamelesi yapılması doğru değildir ve bu durum mevzuatla meşrulaştırılamaz. Tek kelimeyle vatandaşa yapılan ayrımcılık kaldırılmalıdır. Bakalım bu sefer yazımız kaç yıl sonra anlaşılacak?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.