Üst yönetici atamalarıyla ilgili yaşanan temel sorunlar ve oluşan rahatsızlıklar

04:0012/08/2024, Pazartesi
G: 12/08/2024, Pazartesi
Ahmet Ünlü

Kamu yönetiminde yönetici atamalarıyla ilgili ciddi sorunlar olduğunu üzülerek belirtmemiz gerekiyor. Burada isim vererek kimseyi üzmek gibi bir amacımız yok ve olamaz da. Ancak yaşanan sorunları da görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bu yazımızda konuyu açıklamaya çalışacağız. Liyakatsiz yönetici ataması sistemin kolonlarını kesmek gibidir Kamu kurumlarındaki en temel sorunlardan birisi de liyakatsiz atamalardır. Üst düzey görevlerin asgari şartlarını dahi taşımayan bir yöneticinin önemli bir göreve


Kamu yönetiminde yönetici atamalarıyla ilgili ciddi sorunlar olduğunu üzülerek belirtmemiz gerekiyor. Burada isim vererek kimseyi üzmek gibi bir amacımız yok ve olamaz da. Ancak yaşanan sorunları da görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bu yazımızda konuyu açıklamaya çalışacağız.

Liyakatsiz yönetici ataması sistemin kolonlarını kesmek gibidir

Kamu kurumlarındaki en temel sorunlardan birisi de liyakatsiz atamalardır. Üst düzey görevlerin asgari şartlarını dahi taşımayan bir yöneticinin önemli bir göreve atanması öncelikle adalet duygusunu zedeleyeceği için çalışanların iktidara karşı büyük bir öfke duymasına sebep olmaktadır. Adeta niteliksiz yönetici atamaları bir kurumun taşıyıcı kolonlarının kesilmesi gibidir.

Düşünün ki binlerce çalışanı olan bir kurumda genel müdür olarak atanan kişinin geçmişte hiçbir idari tecrübesi yok. Bu da yetmezmiş gibi bu kişi özel kalem müdürü olarak görevlendirilirse teşkilatın kazan gibi kaynamasının önüne geçemezsiniz. Maalesef son zamanlarda bu uygulama yaygınlaşmaya başladı.

Unutmayalım ki atanan kişilerin her olumsuz hareketi doğrudan iktidar hanesine yazılmakta ve bir müddet sonra da öfkeye dönüşmektedir. Bütün bilimsel eserlerde liyakat, yönetimin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilke olarak vurgulanmaktadır. Liyakatten anlaşılması gerekenin ise muhalif olanların dahi atanan kişilerin yetkinliğine saygı duymasıdır. Bu nedenle bu konu acilen çözüme kavuşturulmalıdır. Aksi takdirde hem devlet aygıtı hem de iktidar ciddi zarar görecek ve güven zedelenecektir.

Bazen liyakat kavramı anlaşılmaz bir şekilde kişiden kişiye değişebilmektedir. Zaten bir kişi önemli bir göreve atandığına göre öyle veya böyle liyakatlidir. Burada temel soru işe göre mi yoksa başka bir şeye mi liyakatlidir.

Basit bir örnekle konuyu açıklamak gerekirse; Memuriyete sınavsız olarak atanan ve memuriyeti süresince hiçbir soruşturma yapmamış bir kişinin büyük bir bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanı yapılması hem Teftiş Kurulundaki müfettişlerce tepkiyle karşılanır hem de binlerce kamu personelinin görev yaptığı bir kurumda Hükümet aleyhine gereksiz tepki oluşturulur. 19 yıldır iktidarda olan bir hükümetin müfettişler arasından Teftiş Kurulu Başkanlığı yapacak yetkin bir kişiyi bulamaması düşünülemez.

Yine hayatında hiçbir sınava girmemiş bir kişinin biranda bakan yardımcısı olarak atanması hem teşkilatta sıkıntı oluşturur hem de çalışanların motivasyonunu yerle bir eder. Bir de bu tür atamalar iktidar havuzunu yavaş yavaş boşaltacaktır.

Bu nedenle hem akla, hem liyakate hem de vicdanlara ters bir atama yapılarak binlerce personelin iktidar aleyhine propaganda yapmasına sebep olunmamalıdır. Bu konuyla ilgili olarak daire başkanı ve üzeri yaklaşık 2000 kadroya atanan personelin, ehil ve objektif bir heyetçe incelemeye tabi tutularak analiz edilmesi ve sonucuna göre hareket edilmesi iktidara çok büyük bir prestij sağlayacaktır. Yapılacak raporlamanın ehil ve objektif bir heyetçe azami 15 günde tamamlanacağını düşünüyoruz.

Bu nedenle yapılan en büyük eleştiri kaynaklarının başında ehliyetsiz ve liyakatsiz atamaların geldiğini söyleyebiliriz. Tedbir alınmazsa ne mi olur diye soracak olursanız, elbette dünya yıkılmaz sadece Sünnetullah gereğini yapar.

Bırakın niteliksiz atamayı acilen nitelikli personel avcılığı yapılmalıdır

Gelişmiş ülkelerin başarılı firmalarının üst yönetimi hakkında küçük bir araştırma yapıldığında ciddi birikim sahibi insanlar olduklarını ve hatır gönül dışında atandıklarını görürüz. Çünkü özel sektörde hatır gönül unsuru en az geçerli araçtır. Aksi davranışların sonucu başarısızlık ve iflastır. Nitekim bu konuda çok sayıda örnek gösterilebilir.

Yine nitelikli yöneticilerin firmalara katkı sağladıkları sürece görev başında kaldıkları gerçeğinin de unutulmaması gerekiyor. Bu bağlamda iyi yöneticilerin çok yüksek ücretlerle transfer olduklarına şahit olunmaktadır. Bir dönemde kamudan nitelikli personellerin özel sektör firmalarınca transfer edildiğine şahit olunmuştur.

Yine kurumsallaşmış firmalar üst yönetici arayışlarını eş dost vasıtasıyla temin etmezler. Bu alanda faaliyet gösteren ve yüksek ücretler isteyen beyin avcısı firmalar vardır. Siz aradığınız özellikleri ve verebileceğiniz ücreti belirlersiniz, beyin avcısı firmalar sizleri bu kişilerle bir araya getirir ve anlaşma sağlanırsa el sıkışılır ve görev başı yapılır. Böyle bir yöntemi maalesef kamu yönetiminde bulmak mümkün değildir.

Halbuki kamu yönetiminde üstün özelliklere sahip birçok kişi kurumların kıyısında köşesinde kalmıştır ve tespit edilmeyi beklemektedir. Mutlak surette bir kurumun nitelikli yönetici adaylarını belirleme görevini üstlenmesi gerekmektedir. Bu konuda özel sektör firmalarından da hizmet satın alma yöntemiyle bir başlangıç yapılabilir. Bu konuda en önemli görev kurumların insan kaynakları birimlerine düşmektedir.

Böyle bir yönteme ihtimal veriyor musunuz diye soracak olursanız hala ümidimi yitirmediğimi belirtmek isterim. Bizde ümitsizlik diye bir şey olamaz.

Kamu personeli sorunlarını iletmek için muhatap bulamıyor

Daha önceki yazılarımızda kamu personel sistemindeki dağınıklıktan bahsetmiştim. “Personel ve teşkilat konularında dokuz kafadan dokuz ses çıkıyor” başlıklı yazımda konuyu bütün boyutlarıyla ele alarak çözüm önerisini de sunmuştum. Ancak gelinen noktada bu dağınıklığın sorun oluşturup oluşturmadığını bilenlerin olduğundan emin olamıyoruz. Yoksa böyle bir sorunu görüp te sessiz kalmak mümkün değildir.

Bu dağınıklık ister istemez kamu personel sorunlarının muhatap bulmasında da kendini göstermektedir.

Bu bağlamda kamu mühendisleri başta olmak üzere kamu şefleri ve yardımcı hizmetler sınıfı personeli sorunlarını iletmek için muhatap bulamadıklarından dertliler. Sendikalar ise kendi alemlerinde ve gündemlerinde yaşayıp gidiyorlar. Halbuki personel sorunlarından makul olanlar ve basit düzenlemelerle çözüm üretilebilecekler çözülerek personelin nefes almaları sağlanmalıdır. Şefler de haklı olarak hemşire 3600 ek göstergeden yararlanıyorsa biz hiyerarşik olarak onlardan daha üsteyiz diye talebinde ısrar ediyor. Kaldı ki bu konuda verilen sözlerde orta yerde duruyor.

Yaşadıkları sorunlarla kıvranıp duran personel bir kenarda dururken bir kısım personelin pat diye özlük haklarında iyileştirme yapılınca ister istemez personeller arasında huzursuzluk çıkabilmektedir. Demek ki kaynak varmış serzenişleri ister istemez gündeme gelmektedir.

#Ekonomi
#Teftiş Kurulu Başkanlığı
#Ahmet Ünlü