Yeni Şafak

Naim Hoca kimdi?

21:0015/10/1999, Cuma
G: 10/09/2019, Salı
Ahmet Rıdvan

Naim Hoca''ya Allah rahmet eylesin ama, vefatı haberini duyduğum anda içim bir hoş oldu desem yeridir. Sanki Nasreddin Hoca mı ölmüştü, neydi böyle?O anda, "Naim Hoca ölmüş, duydun mu?", diyen dostun yüzüne dikkatle bakıyorum. Bu yüzden, ölümün ezginliğini ve yanıp kavrulan bir ruhun târümâr oluşlarını, daha aramaya kalkışırken birşey oluyor. Naim Hocaya âit bir "nükte", kinâyeli bir söz veya ona mahsûs bir davranış biçimi kendiliğinden araya giriyor ve inanır mısınız, ölüm hislerinin yerini hafiften

Naim Hoca''ya Allah rahmet eylesin ama, vefatı haberini duyduğum anda içim bir hoş oldu desem yeridir. Sanki Nasreddin Hoca mı ölmüştü, neydi böyle?

O anda, "Naim Hoca ölmüş, duydun mu?", diyen dostun yüzüne dikkatle bakıyorum. Bu yüzden, ölümün ezginliğini ve yanıp kavrulan bir ruhun târümâr oluşlarını, daha aramaya kalkışırken birşey oluyor. Naim Hocaya âit bir "nükte", kinâyeli bir söz veya ona mahsûs bir davranış biçimi kendiliğinden araya giriyor ve inanır mısınız, ölüm hislerinin yerini hafiften bir tebessüm kaplamaya başlıyor. Ama gene de biz diyelim: Allah rahmet eylesin ve ne tür taksiratı varsa affetsin!..

Söz sarrafı bir adam

Erzurum''luların bildiği gibi, Naim Hoca, eski ilimleri tahsil etmiş birisi değildi. Fakat yıllarca imamlık yapmış, Erzurum''daki Zeynel Camii''nde, ikindi sularında takipçisi kalabalık vaazlar vermiş. Nükteli, kinayeli bir vaaz uslûbu!.. Anlatacağı şeyleri didaktik havadan kurtarmasını ve onları ince bir hikâye dizgesinde toplamayı gayet iyi biliyor. Ses tonunu yerine göre celâllendiriyor, yerine göre de İslâmın şefkatini, huzurundaki cemaatin üstüne bir yorgan gibi geriyor. Bu vaazlar bazan bir tiradı andırıyor, bazan da hiç beklenmeyen bir anda kubbelere sığmayan kahkaha tufanlarına dönüşüyor. Bugünkü kuru, soğuk ve sathî cami dili ve uslûbunun büsbütün dışında bir tavır.

Anlayacağınız Naim Hoca''da biraz tulûat vardı.

Vaaz ve sohbetini hafif bir "tahkiye"ye dökmesini bilen Naim Hoca''nın bu tarafı kuşkusuz Erzurum''luluğundan ileri gelmelidir.

Bilginin ve kültürün okuyarak değil dinleyerek iktisâb edildiği bir dünyaya götürüyor bütün bunlar bizi. Romanı Aşık Garip, Emrah ile Selvi, Hz. Ali Cenkleri, Dede Korkut ve muhtelif halk masallarından ibaret bir âlem!.. Böyle bir atmosferde yetişen Naim Hoca, eski hikâye anlatıcılarından edindiği refleksleri, nükteleri, dikkat tazeleme tekniklerini kuşkusuz iyi biliyor, iyi kullanıyordu.

N. Hoca: İnzivâdan Evc-i Bâlâya

Hey Naim Hoca!..

Yıllar varki arkandaki Zeynel Camii cemaati, önünde seni coşku ile dinleyen bu vaaz kalabalıkları herhalde sana yetmiyor olmalıydı. Açılmak, kalabalıklara karışmak, daha büyük kalabalıkların önüne düşmek!.. İftarlarda, şehrin bürokrasisi ile aynı sofralarda yemek, gelen giden siyasetçilerin ilgisini çekmek!.. Erzurum üniversitesinden nice profesörleri ya bir masa etrafında toplamak, ya da bir konferans düzeninde onlara saatlerce hitap etmek!..

Hayret!.. İşte herkes, Zeynel Camii''ndeki eski cemaati gibi, Naim Hoca''yı büyük bir hazla dinlemiyor mu? Kimisi onun sözlerindeki bir ince nükteye, kimisi de yüksek bir hayat tecrübesinden beslenen hikmete teslim olmuş, Naim Hoca''yı dinliyor. Boru değil; insanı çekip çeviren, cezbeden bir sohbet bu!.. Çünkü o anda Naim Hoca konuşuyor!.. Ve çevreden gelip geçenler ya onun bir mimiğine, ya ellerini kollarını ustaca kullanarak, daha bir vurgulu hale getirdiği nüktelerine takılıp kalmıyor mu? Anlayacağınız, Naim Hoca''nın bulunduğu her meclis, giderek daha bir kalabalıklaşıyor. Yani Naim Hoca, çenesiyle birlikte hareket eden gür uzun sakalı ve siperliği bulunmayan takkesi ile, her geçen gün, daha bir kamuoyu adamı seviyesine yükseliyordu.

Nihayet onu bir gün, şimdiki Diyanet İşleri Başkanı Ankara''ya taşımasın mı? 1993''den sonra olmalı; Ankara''daki önemli bazı cenaze namazlarında, bazı dinî-siyasî toplantılarda da Naim Hoca''yı görür hale geldik. Ya Diyanet İşleri Başkanının, ya da Çiller''in hemen yanı başında, yani protokolde yeri hazırdı. Bu hal bana, eskiden sayın Demirel''in daraldığı zamanlarda ya İsmail Dümbüllü''yü, ya da Osman Bölükbaşı''yı yanıbaşına aldırmasını hatırlatmıyor değil.

Müzeler yanıyor, ciltler devriliyor

Velhasıl Naim Hoca, kendi sözündeki gücün farkındaydı. Zaten kendisi de iyi anlatmanın, sözlü hikâye nakletmenin, yerine göre ciddi bir muharrirlik muâmelesi gördüğü zamanlardan yâdigar birisiydi. İşte, iki gün önce vefat etmiş olsa bile; nihayetinde 17-18''nci asırlardan günümüze taşınmış bir geçmiş zaman armağanı değil miydi? Hatem Emmi gideli yıllar olmuş!.. Nakkaş İsmail Efendi ki, onu yaz günlerinin birinde yazarak yadetmek istemiştim. Şimdi, o eski Erzurumlu familyasından son örnek de dünyamızdan çekilip gitti.

-Ey Erzurum!.. Bu tarihî/canlı örneklerin yerini kimlerle dolduracaksın?

Burada acı duyarak ifade etmek isterim ki, giden sırf onlarla sınırlı değil!.. Sanki bin yıllık hayatımızı, şifâhî olarak hafızalarında muhafaza etmeyi başarmış koca koca ciltler devriliyor. Müzeler yıkılıyor.


Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.