Anlaşılan, iyi-kötü bazı hatırlatmalarda bulunmamız gerekiyor. Mesut Yılmaz hakkında niçin bunca soruşturma açıldı ve bu soruşturmalar hangi zamana denk düşüyordu?Çakıcı yurt dışından getirildi, Türkbank olayı ortaya çıktı; arkasından da 28 Şubatçıların manivelası CHP, desteğini geri çekince Mesut Yılmaz hükümeti yıkılıverdi ki; birbiri peşi sıra gelsin soruşturma önergeleri, gitsin Yüce Divan tehditleri!.. Yani hayli uzun süren bir hükümet boşluğu döneminde muhalefetle işbirliği içine giren "CHP
Anlaşılan, iyi-kötü bazı hatırlatmalarda bulunmamız gerekiyor. Mesut Yılmaz hakkında niçin bunca soruşturma açıldı ve bu soruşturmalar hangi zamana denk düşüyordu?
Çakıcı yurt dışından getirildi, Türkbank olayı ortaya çıktı; arkasından da 28 Şubatçıların manivelası CHP, desteğini geri çekince Mesut Yılmaz hükümeti yıkılıverdi ki; birbiri peşi sıra gelsin soruşturma önergeleri, gitsin Yüce Divan tehditleri!.. Yani hayli uzun süren bir hükümet boşluğu döneminde muhalefetle işbirliği içine giren "CHP satırı", bu sefer tam tersine dönmüştü ki sormayın.
Ah Demirel!.. Vah Demirel!..
Refah-Yol''un yıkılışı sırasında, özellikle DYP''den yapılan transferlerle, Mesut Yılmaz''ın sağlıksız bir hükümet kuruluşuna önayak oluşu kuşkusuz hatalıydı. Cindoruk''un partisi de gene benzer bir hatanın ürünüydü. Fakat unutmayalım ki bu kombinezonun asıl mimarı, DYP''yi kontrol kabiliyetini kaybeden Demirel değil miydi? 28 Şubat''ın başından itibaren Çiller''i tahrip ve DYP''yi yeni baştan kendi kontrolü altına almak isteyen Demirel değil miydi? Mesut Yılmaz''ın ve ANAP''ın, her türlü taktik güce rağmen, Türk siyasetinin genel dengeleriyle bu çapta oynaması mümkün müydü?
Ama asla unutamayız ki Mesut Yılmaz ve partisi; o kaos ortamında, asıl muhalifi konumunda bulunan Çiller ve DYP''ye yönelik aşırı önyargılarının kurbanı olmuş, kendilerinin icat etmediği bir stratejiye de elsiz-ayaksız yuvarlanıvermişlerdi. Şimdi sormak gerekmiyor mu? ANAP ve Yılmaz; Demirel ve asker destekli bu politikalardan ne elde etmiştir? Elde, avuçta kalan nedir?
Eski okuyucularımızın hatırlamaları gerekir: Bu köşenin yazarının, 1997-1998 yılları boyunca sergilediği tavır hep bu çerçevede olmuş; ANAP''ın DYP''yi tasfiyeye yönelik saplantısının yersizliği devamlı vurgulanmıştır. Hatta daha da ileri gidilerek, Çiller''in tasfiyesi halinde, M. Yılmaz''ın liderliğinin tehlikeye gireceği, ANAP''ın kesinlikle bölüneceği uyarıları yapılmıştır. Yani o günde, bugün de hep aynı görüşleri savunuyoruz.
Bütün Türkiye kamuoyunun, büyük basının ve sermayenin, ciheti askeriyenin; Çiller düşmanlığıyla yatıp kalktığı dönemlerde, hatta İslâmî kesimlerin bile nereden çıktı da bu kadınla hükümet kurduk pişmanlıklarıyla yaka-paça yırttıkları sıralarda dahi tavrımız hep aynı olmuştur.
Çiller ve Yılmaz ayılır mı bir gün?
Öyleyse, gelelim şimdi bamyanın faziletine!..
Dünün en aşırı ''Çillerci''leri, Refah-Yol döneminde, bu kadına tu-kaka edenler değil miydi? Gene bu kesimler, Çiller''i cezalandırmak için, ANAP''lı ve Mesut Yılmaz''cı kesilmeye kalkışmadılar mı? Zira bu ülkede öyle lobiler ve menfaat grupları var ki, onlar için Çiller veya Yılmaz âdeta birer davul yerine konuyor. Tokmak da kendi ellerinde!.. İstediklerini öne çıkarmak, istediklerini kullanmak istiyorlar. Birisi biraz "Hayır!.." demeye görsün!.. Ondan kötüsü yok, öyleyse vur abalıya!..
Bu oyunu ancak muhalefet zamanlarında farkedebilen Türkiye liderleri; bazan basının, bazan iç-dış lobilerin, bazan da istihbaratçı karanlık çevrelerin muzayakalı telkinlerine, nedense kapılmadan yapamıyorlar.
Bu tür kayıkçı kavgalarından medet uman ve asla alnının terini yemeye alışmamış bir sınıf da var ki, İslâmi-muhafazakâr çevrelerle sosyal demokrat muhitlerin hararetini yükseltmek için durmaksızın cazgırlık yapmakla meşguller. Ne liderleri, ne toplumu, ne de bu partilerin ihtiyacını duyduğu bir sağduyu daveti üretmiyorlar. Tek istedikleri ortalık karışsın, işte o kadar!..
Bu bakımdan, ne Çiller''e yönelik örtülü ödenek yolsuzluklarının; ne de Yılmaz''a dönük çoğu ipe-sapa gelmez iddiaların, sağduyudan yola çıkan bir tarafı bulunmaktadır. Buralarda yolsuzluk olmamıştır demek değil muradım. Zira Türk siyasetinin aracılık ettiği yolsuzluklardan geçilmiyor. Ama bu transferlerin en ziyade, Çiller ve Yılmaz''ın kuyusunu kazmaya çalışan kesimlere dönük olduğunu nasıl olur da unuturuz?
1998''in sonbaharı ve kışı
Şimdi bir bir hatırlayalım isterseniz:
1998 Mart''ında, Gürcistan dönüşü Yılmaz''la, asıl 28 Şubatçı kadro ciddi bir çatışma içine girmişti. Hükümetim yıkılacak korkusuna kapılan M. Yılmaz, bildiğimiz gibi alttan aldı. Fakat unutmayalım ki 98 Ağustos''unda, 28 Şubat''ın asıl kadrolarından intikamını da aldı ve onları emekliye sevketti. Teoman Koman kolay mı gitti sanıyorsunuz siz? Hele Güven Erkaya?
İşte asıl bundan sonra, yani sayın Kıvrıkoğlu''nun Genelkurmay Başkanlığı''na getirilmesinden sonradır ki, ciddi denge değişiklikleri hasıl oldu. Nelerdi bunlar? Herşeyden evvel, iptal edilmiş olan İran Doğal Gaz Hattı anlaşması bu dönemde yenilendi. Mavi Akım da aynı döneme denk gelir. O zamanlar herkesin karşı çıktığı Suriye''ye tazyik politikaları ve APO''nun bu ülkeden çıkarılma gayretleri de aynı şekilde!.. Çakıcı da bu dönemde getirildi. Artı, Korkmaz Yiğit''in oyununun bozulması ve teşhiri de!..
Toparlayalım isterseniz: Bu gidişi kötü gören bir devre harekete geçti ve CHP''nin hükümete olan desteğini geri çektirdi. Bu marifet, kim ne derse desin, asıl birinci 28 Şubatçıların marifetiydi. Çünkü onlar hükümetten ve yeni askeri dönemden bir rövanş peşindeydiler. CHP''yi bunun için harekete geçirdiler.
Onların hükümeti yıkarak, Yalım Erez''in başbakanlığında yeni bir atak yapmak istediğini nasıl olur da unuturuz?
Siyasetin boğazındaki kılçık
Öyleyse sadede gelelim: Yılmaz hükümetinin yıkıldığı 1998 Aralığında; DYP-RP muhalefetinin hükümete yönelik haklı tepkisinden de istifade ile, ve özellikle 28 Şubatçı kesimlerin CHP''yi de kurmaları ile; o boşluk döneminde, yerden mısır patlar gibi, gensoru önergelerinden geçilmez oldu.
Refah-Yol yıkılırken Mesut Yılmaz''ın içine yuvarlandığı bir girdaba; şimdi de doğrudan muhalefet yuvarlanıyordu. Hem de 28 Şubatçıların kurucusu olduğu bir oyunun farkına varmayarak!..
Şimdi Türk siyaseti, boğazına tıkanmış bu kılçığı çıkarmakla meşgûl!..