Bir dış tazyik: Irak,ECO ve Türkmen gazı

00:0011/06/2000, الأحد
G: 12/09/2019, الخميس
Ahmet Rıdvan

Son yazılarımızda üzerine ciddiyetle eğildiğimiz hükümet krizinin tesadüfî bir gelişme olmadığını; bütün bunların ECO Zirvesi, Uğur Mumcu suikastının düzmece failleri ve Behbehâni spekülasyonlarıyla yakın bir ilişkisi bulunduğunu düşünmeniz gerekiyor. Daha da önemlisi Cumhurbaşkanının, İran''daki zirve toplantısına katılması!.. Hele hele Türkmen doğalgazı!..Bütün bunları bir arada mütâlea ettiğimizde, Türkiye''nin son bir ay içinde, dış kaynaklı ciddi bazı destabilizasyonlara maruz kaldığını ister

Son yazılarımızda üzerine ciddiyetle eğildiğimiz hükümet krizinin tesadüfî bir gelişme olmadığını; bütün bunların ECO Zirvesi, Uğur Mumcu suikastının düzmece failleri ve Behbehâni spekülasyonlarıyla yakın bir ilişkisi bulunduğunu düşünmeniz gerekiyor. Daha da önemlisi Cumhurbaşkanının, İran''daki zirve toplantısına katılması!.. Hele hele Türkmen doğalgazı!..

Bütün bunları bir arada mütâlea ettiğimizde, Türkiye''nin son bir ay içinde, dış kaynaklı ciddi bazı destabilizasyonlara maruz kaldığını ister istemez düşünmek durumundayız.

Ama ne yazık ki, Türkiye''nin ve mensubu olduğumuz toplumun genel menfaatlerinden uzak bir siyasete kendisini kaptıran çevrelerse; siyaset nâmına partilerin ayak çelmelemeleriyle, partiler arasında zaten var olan bir düşmanlığı daha da artırmak yolunda cazgırlık işiyle meşgul oluyorlar. Bunların yaptığı, zaten leyleğin ömrünü hatırlatıyor insana. Onun kuyusunu kazmak, bunun nefsini azdırmak!.. İstiyorlar ki, Türkiye bunlarla meşgûl olsun; en hayatî meselelerini dahi konuşmaya fırsat bulamasın!.. Bir sürü dedi-kodu, başı sonu gelmez bir kin ve nefret ticareti, bir parçacık da batı patentli yükselen değerler karmaşası!.. İşte o kadar!.. Fikir nâmına, siyaset nâmına yıllardır üretilen malzemenin davasını düşün, geriye ne kaldığını ancak o zaman farkedersiniz.

Türkiye''ye İran ve Irak tecridi

Yazının başında, "son bir aydır" ifadesini kullanmamız, elbette tesadüfî değil. Cumhurbaşkanlığı seçimini, sancılı süreçlerden geçerek de olsa başarı ile atlatan Türkiye, orta yerde görünür bir sebep de yokken, âni bazı gelişmelerle yüz yüze kaldı. Bunlardan birincisi Rusya''nın Türkmenistan''la doğalgaz anlaşması imzalamasıdır. ABD-İngiliz-Musevî şirketler konsorsiyomu, ne olduysa oldu, Türkmen doğalgazını Hazar üzerinden Türkiye''ye ulaştırmaktan vazgeçiverdi. Daha doğrusu bu işte hevessizlik gösterdiler. Buna bozulan Türkmen-başı da Ruslar''la anlaştı. Garibin zaten başka çaresi de yoktu. Yoktu da, gene de önemli bir gerçeğe parmak bastı: Siz de o zaman gazı İran üzerinden taşıyın dedi. Zaten üç yıldır biz de, bu hattın daha gerçekçi ve makul olduğunu söyleyip durmuyor muyuz?

O zaman Türkiye''ye düşen görev ve tarihî fırsat da, işte kendiliğinden önümüze çıkmış oldu.

Ama hayır!.. ABD-Musevî lobileri buna fırsat tanımak isterler miydi? Hele bir de, ECO Zirvesi dolayısıyla Tahran''da, İran-Türkiye-Türkmenistan kendi aralarında bu işi kotarırlarsa!.. İşte hem Trans-Hazar projesini kendileri dinamitliyor, hem de Türkmen doğalgazının daha büyük hacimlerde, İran üzerinden Türkiye''ye ulaşmasına mâni olmak istiyorlardı. Hadisenin bütün özü bu!.. Anlayacağınız bununla ilişkili olarak başladı Uğur Mumcu seremonileri. Biz de bunun için yazdık, Sayın Tantan''ın oyuna getirildiğini. İstanbul Emniyeti''yle ilgili olduğu iddia edilen bu seremonilerin, bütün amacı, yukarıdaki muhtemel gelişmenin sabotesinden başka değil. Zira mesele, sırf Cumhurbaşkanı''nın İran''a gitmesini engellemekle sınırlı olamazdı.

Türkiye oyunu farketti ama!..

Ama Türkiye bu oyunu çok çabuk farketti ve savcıları konuşturarak oyunu bozmak istedi. Tantan''ı da zaten bunun için susturdular, farketmiyor musunuz? Son Milli Güvenlik Kurulu''nda bu gelişmenin, yani Uğur Mumcu faillerinin yakalanmasına ilişkin spekülasyonların, Türkiye''nin dış menfaatlerine zarar verecek boyutlara ulaştığı gerçeği bir kere daha gözler önüne bunun için serildi.

Bu olumlu havadan telâşa kapılan ABD CİA''sı ve bir Musevî televizyonu, kaşla göz arasında, Behbehâni vakasını gündeme getiriverdi. ABD politika yapıcıları demek istiyorlardı ki; Bahçeli''nin DYP ve FP''yi, Yılmaz''la Çiller''in birbirini siyasal tecridinde olduğu gibi, İran''la Türkiye''yi de birbirinden alabildiğine tecrid etmek, ilişkilerini Şah döneminde olduğu gibi düşmanlık temeline oturtmak istiyorlardı. Yani bir nevi tehditti bütün bu gelişmeler Türkiye''ye!.. Ağza asla alınmayan; dolaylı, yani hadiselerin diliyle ortaya konulan bir tehdit denemesi anlayacağınız.

Hükümet krizi de, bütün bu hadiselerin tuz ve biberinden başka birşey değildi. Durduk yerde MHP''yi dürten ve arkalayan mihraklara iyi dikkat edin siz, o adresleri yakalamak asla zor olmasa gerektir.

ABD''yi tatmin-İran''ı tatmin

Özetleyelim isterseniz: Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye ne yaptı? Muhakkak ki büyük ve köklü bir adım atılamadı. Ama hiçbir şey de yapılmamış da sayılmaz.

Malûm, Cumhurbaşkanı İran''a gönderilmedi. Böylece hem ABD, hem İsrail tatmin edilmiş oldu. Fakat bunun için, Sayın Sezer''in önce Orta Asya''ya, sonra ABD''ye ilk ziyaretini yapacağı ilân edilerek farklı bir mantık geliştirilmek istendi. Fakat nafile!.. Burada bir-sıfırlık bir mağlûbiyet kokusu sezilmiyor mu?

Ne var ki şunları da unutamayız: ECO Zirvesi arefesinde Türkiye; hem Karakuş''un düzmece karakterini ilân ederek, hem de Behbehâni konusunda MİT ve Emniyet''in ısrarlı açıklamalarıyla ABD gibi düşünmediğini ifade ederek, ne yapmak istedi dersiniz? Sizden kuşkulandık ama işte görüyorsunuz, ABD ve İsrail gibi size karşı önyargılı da değiliz. Zor durumdayız, lûtfen bizi yanlış anlamayın vs. Yani son açıklamalarla Türkiye, İran''ı da tatmin etmekten geri kalmak istemedi. Bunun dahi önemli bir direnç olduğunu, gene de kaydetmek gerekiyor.

Bu arada Türkiye birşey daha yaptı. Dışişleri''nin önemli bir yetkilisini, ABD karşı çıksa da Saddam Hüseyin''e gönderdi. Sanıyorum bazı önemli gelişmeler var. İsterseniz size küçük bir ışık: Barzani ve Talabani yakında Ankara''ya gelebilirler. Türkiye için önemli bir adımdır bu.