İsmail Abi Musul"u Aldı, Bağdat"a Doğru İlerliyor

00:0013/06/2014, Friday
G: 12/09/2019, Thursday
Abdurrahim Boynukalın

Irada el Cuburi, Iraklı bir kadın hakları aktivisti. Kendisi aynı zamanda Bağdat Üniversitesi Medya bölümünde akademisyen. Cuburi''nin bundan tam bir buçuk ay önce, "Bağdat''ta sıradan bir günün nasıl geçtiğine" dair dikkat çekici bir makalesi yayınlandı. Iraklı yazar, her gün tecrübe ettiği sıkıntıları El Cezire''ye şu cümlelerle özetliyordu, "okula gönderdiğiniz çocuğunuz akşam eve sağ salim dönebilirse çok şanslısınız ya da işinize, okulunuza giderken öldürülmediyseniz... Bağdat''ta bunların

Irada el Cuburi, Iraklı bir kadın hakları aktivisti. Kendisi aynı zamanda Bağdat Üniversitesi Medya bölümünde akademisyen. Cuburi''nin bundan tam bir buçuk ay önce, "Bağdat''ta sıradan bir günün nasıl geçtiğine" dair dikkat çekici bir makalesi yayınlandı. Iraklı yazar, her gün tecrübe ettiği sıkıntıları El Cezire''ye şu cümlelerle özetliyordu, "okula gönderdiğiniz çocuğunuz akşam eve sağ salim dönebilirse çok şanslısınız ya da işinize, okulunuza giderken öldürülmediyseniz... Bağdat''ta bunların olmaması istisna. Ölüm ve şiddet 2003"ten beri hayatın parçası. Ben 14 yaşındaki kızını yalnız büyüten bir anneyim, bir kadınım, bir yazarım, bir Iraklıyım. Bu benim ülkem."

Bu kadar karmaşanın, siyasal bloğun, etnik ve dini unsurun yanına bir de IŞİD''i ekleyince; artık Irak''ta yaşanan cari krizi bütün boyutlarıyla çözümlemek ve tahlil etmeye çalışmak oldukça meşakkatli bir mesele.

Sondan başlayalım.

Irak Şam İslam Devleti''nin Musul, Tikrit ve Samarra''yı ele geçirip, ülkenin kalbi Bağdat''a doğru adım adım ilerleyişini, önce Suriye''dekine benzer; enerji odaklı bir savaş stratejisi olarak okuma eğilimi vardı. Buna göre; Nusra ile girdiği iktidar savaşında Deyrozzor ve Rakka''yı ele geçirip, bölgeden çıkan petrolü pazarlık kozu olarak kullandığı iddia edilen IŞİD, aynı taktiği Musul üzerinden deneyecekti. Tabii bu durumda Kerkük gibi zengin bir coğrafyayı es geçmesi mümkün değildi.

Ancak beklenen olmadı. IŞİD ve Irak Kürdistanı''ndan karşılıklı "savaşmak istemiyoruz" açıklamaları geldi. Kerkük kırsalında (Abbas, Zab) etkili olan örgüt gerçekten de şehrin merkezine girmedi.

Bunun üzerine; aslında meselenin başrolünde IŞİD''in değil, özellikle Anbar, Musul, Ramadi, Felluce''de etkin olan Sünni aşiretlerin olduğuna dair analizler yoğunluk kazanmaya başladı. Ağırlıklı görüşe göre; bu zamana kadar Maliki''nin ayrımcı ve dışlayıcı politikası sebebiyle patlama noktasına gelmiş ve zaten uzun zamandır silahlı direniş için hazırlıklarını tamamlamış olan olan Sünni aşiretler harekete geçmiş ve Musul''da halk devrimini gerçekleştirmişlerdi.

Geldiğimiz noktada ilk analiz, eksik de olsa bir şekilde geçerliliğini devam ettiriyor. IŞİD Kerkük merkezine girmese dahi; Peşmerge Bakanı Cafer Mustafa''nın uğradığı saldırıdan sonra artık durum iyice belirsiz hal aldı. Kerkük, an itibariyle Tikrit, Musul ve Samarra gibi kolayca ele geçirilebilecek bir hedef değil. IŞİD''in sözcüsünün de tekrar ettiği gibi örgütün esas amacı Bağdat, Necef ve Kerbela''ya ulaşmak. Bu hem IŞİD lideri Bağdadi''nin gücünü ispatlaması,hem de Şiilere karşı olan moral üstünlüğünü pekiştirmesi anlamında oldukça önemli. Hemen yan tarafta bulunan Ramadi ve Felluce''de ise zaten öteden beri ciddi bir mevzii kazanmış durumdalar. Son tahlilde Kerkük, güvenli bir bölge değil. Sadece önem sırasında diğer şehirlerden daha aşağıda gözüküyor, o kadar. Bu da her an değişebilecek bir durum.

Sünni aşiretlerin başrolde olması ise abartılı bir analiz. Irak Şam İslam Devleti, düşmanlarının beceriksizleri ve kararsızlıkları arasında ciddi tecrübeler kazanmış bir örgüt. Hiçbir programının olmadığı, önüne geleni kesip, katlettiği ve siyaset gütmeden gittiği her yeri istila ettiğine dair zihinlere yerleşen algı; durumu anlamamızı zorlaştırıyor. Karşımızda uzun yıllardır birçok coğrafyada savaşmış, oldukça pragmatik, hedefi doğrultusunda ilerlerken geçici anlaşmalar yapmaktan geri kalmayan ve bütün boşlukları menfaati lehine değerlendirmeyi becerebilen stratejik bir akıl var. O akıl; uzun zamandır birleşme noktasında yetersiz kalmış Sünni aşiretleri ve Saddam zamanındaki Baas subaylarını da cephesine katarak yoluna devam ediyor.

Maliki''nin askerlerine "silah bırak" emri vererek, "artık bu teröristlerle uğraşamıyorum" soslu bir mesajla, uluslararası müdahaleyi kendi topraklarına çağırması ise zayıf ihtimal. Ninova eyaleti 3.5 milyon nüfuslu bir coğrafya. Değil Bağdat merkezi hükümetinin, dünyadaki hiçbir düzenli organizasyonun ne yapacağı belli olmayan, güçlü bir silahlı yapılanmaya bu kadar önemli bir yeri bırakarak, sonucunu kestiremeceği risklere girmesi pek olağan gözükmüyor.

Bu kadar hassas dengeler söz konusuyken, bizim yaptığımız gibi bölgeyi bilen insanlara danışarak olan biteni öğrenmeye çalışmak yerine; Aksaray kebapçısı Ciğeristan''daki İsmail abinin IŞİD''i komuta ettiğini iddia etmeyi sürdürmek de başka bir tercih. Kara mizah filmlerine konu olacak cahilliklerini sadece içinde Bilal Erdoğan olduğu için o meşhur fotoğraf üzerinden ısrarla devam ettiren Türkiye muhalefetinin, son olaylardan sorumlu olarak hükümeti işaret etmeleri de; bu kolaycılıklarının doğal bir sonucu. Suriye''de savaş başladığından beri, ağır silahların bir şekilde direnişçilere ulaştırılması gerektiğini söylediğimizde, bizleri ''savaş çığırtkanlığı'' ile suçlayanlar; şimdi ortaya çıkan canavara bakıp ıslık çalıyorlar.

Konsolosluğun neden tahliye edilmediği üzerinden yapılan eleştiriler de bir o kadar anlamsız.. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, gerekli açıklamayı zaten yapmıştı. Biz yine de anlamayanlar için tekrar edelim; konsolosluğun tahliyesi Cuma gününden beri gündemdeydi. Ancak Musul''daki görevlilerle yapılan istişareler sonucu binada kalınmasına dair karar alındı. Söz konusu bir-iki kişi değil, tam 44 personel. Bu insanların zırhlı bir araçla hiçbir sıkıntı yaşamadan, Türkiye''ye ulaşması mümkün değildi. Havadan tahliye düşünüldüğünde de aynı riskler söz konusuydu. En sonunda binanın dışına çıkıldığı anda oraya çıkacak sıkıntılı durumlardan emin olunamadığı için görevlilerin yerinde kalmasına karar verildi.

Irak''ta artık çözülmesi zor bir denklem var. NATO''nun, Batı ülkelerinin tamamının, İran''ın, hatta PYD ve peşmergelerle beraber Türkiye''nin, IŞİD''e karşı pozisyonu aynı. Bu iyi bir şey mi emin değiliz. Cephenin bu kadar geniş olması, aynı zamanda karar alma süreçlerinin karmakarışık bir hal almasını beraberinde getiriyor. Suriye''de geçen dört yıldan anladığımız bu.

Rasmussen''in "Irak''ta işimiz yok, girmeyi düşünmüyoruz" açıklamasıyla beraber, ABD Başkanı B. Obama''nın "bütün ihtimalleri masada tutuyorum" minvalli beyanı arka arkaya okunduğunda çekincemiz doğrulanmış oluyor.

Her gün yeni belirsizliklere gebe olan süreç, "ABD ve AB kendi istihbarat oyunlarının cezasını çekiyor" diyen Lavrov''u mu haklı çıkaracak, yoksa uluslararası siyasal karar vericiler uzun zaman sonra ilk defa bir krizi düzgün yöneterek hepimizi şaşırtmayı mı başaracak hep beraber göreceğiz.