Küresel ekonomi kime çalışıyor?

04:0024/01/2016, Pazar
G: 13/09/2019, Cuma
Abdullah Muradoğlu

Hiç şüphe yok ki
'küresel ekonomi'
, varlıkları 2.5 milyar insanın toplam varlığından fazla olan
“62 para babası”
için ya da servetleri dünya nüfusunun yüzde 99'unun servetine eşit olan
“Y
üzde
1”
e çalışıyor. İktisatçılar ise çoğun, zekâlarını küresel sistemi ayakta tutmak için çalıştırıyorlar. Bu tür iktisatçılara göre ekonomi zaten
'olması gerektiği biçimde'
işliyor!


İngiliz yardım kuruluşu

“Oxfam”

ın hazırlayıp Davos'taki “Dünya Ekonomik Forumu”nda dile getirdiği rapora göre, en zenginle fakir arasındaki mesafe giderek büyüyormuş. 2016'da “Yüzde 1”in küresel servetten alacağı pay dünyanın geri kalan yüzde 99'ununkine eşit olacak.



Dünyanın en zengin 62 kişisinin varlığı 2.5 milyar insanın toplam varlığından daha fazlaymış. Dünya ekonomisinin büyüklüğü ise 78 trilyon dolara ulaşmış. Dünya ekonomisi büyüyor büyümesine ama bu büyüklük

“küresel para babaları”

nın servetlerini katlamaktan başka bir işe yaramıyor. Son 15 yıl içinde zengin 62 kişinin varlıkları 500 milyardan 1.76 trilyon dolara çıkmış. Servet yoğunlaşması sürüyor, para artan bir şekilde daha az kişinin elinde toplanıyor.



Oxfam raporuna göre Davos'la ortaklık statüsüne sahip her on şirketten dokuzu, ülkelerinin vergi sistemlerinin dışına çıkıyormuş. Bu şirketlerin,

“vergi cenneti”

tabir edilen ülkelerde ayrı hesapları var imiş. Küresel sistemin boşluklarından, hatta krizlerinden yararlanmakla yetinmiyorlar, üstüne üstlük vergiden kaçarak kirli servetlerine servet katıyorlar. Bencilliğin, kişisel çıkarcılığın, para hırsının, vicdansızlığın geldiği noktayı kavrayabiliyor musunuz?



Oxfam raporu,

“G-20”

zirvelerinde çokça lafı edilen 'yoksullukla mücadele'de arpa boyu yol gidildiğini de gözler önüne seriyor. Oxfam raporuna göre dünya nüfusunun yüzde 20›si yaşamını günlük 1.90 dolar gelir ile sürdürmeye çalışıyor. Bu rakam 1980'lerin sonlarından itibaren neredeyse hiç değişmeden kalırken, servet piramidinin en tepesinde yer alan yüzde 10'luk kesimin gelir düzeyiyse bu zaman diliminde yüzde 46 oranında bir artış göstermiş.



Raporun dikkat çekici tespitlerinden biriyse, dünyadaki her beş milyarderden birinin

'finans sektörü'

nde para kazanıyor olmasıydı. Oxfam geçen yıl, dünyanın en zenginlerinin sadece faizden günde 5 milyon dolar kazandıklarını ortaya çıkarmıştı. Sanki bizim ülkemizde durum çok mu farklıdır. En fazla kâr eden şirketler arasında ilk sıraları bankalar teşkil etmiyor mu?



Ekonominin finansallaşması reel ekonomiyi zayıflatıyor ve ciddi olarak bir

'istihdam sorunu'

dayatıyor. Bu bütün dünya için ciddi bir sorun. Her ilimizde bir üniversite var ama diplomalı işsizlerimizin oranı giderek artıyor. Kamu sektörü dar, talep çok yüksek. Özel sektör ise yetersiz ya da tatmin edici değil. Gençler üniversite eğitiminin kendilerini avutmak veya birkaç yıl oyalamaktan başka bir işe yaramadığına kanaat getirdiklerinde ne olacak?



Yarınlarda bu mesele daha da büyüyecek. Gençlerin karamsarlık ve umutsuzluk eşliğinde biriken tepkilerini kontrol etmek çok daha zorlaşacak. Hamasi söylevler veya altı boş laflarla durumu idare etme sanatı dumura uğradığında toplumsal alt üst oluşlarla yüz yüze gelebiliriz.

Finansal piyasalar”

yerine

“reel ekonomi”

nin daha verimli olmasını sağlayamaz isek, çözülürüz. Etrafımız yangın yerine dönmüş durumdayken, 'olacak olanları' düşünmek bile yeterince ürküntü veriyor. İnsanlık onuruna yakışır nitelikte bir istihdamı gerçekleştirmek zorundayız. Büyük kargaşaların ekonomi kaynaklı olduğunu hatırlatmaya bilmem gerek var mı?




#küresel ekonomi
#Finansal piyasalar
#reel ekonomi
#G-20
#Dünya Ekonomik Forumu