Kontrolü kaybetmenin bedeli..

04:0018/12/2016, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Abdullah Muradoğlu

18. yüzyıl başlarında bir Avrasya gücü olarak “
Osmanlı
” kontrolü kaybetti. Bir daha da toparlanamadı. Batılı güçlerse, “
Rus Çarlığı
”nın genişlemeye yönelik inisiyaklarını iyi kullandılar. Böylece Rusya'nın “
Balkanlar
”a doğru ilerlemesinin kontrollü şekilde önünü açtılar. Osmanlı'nın bütün dikkati Balkanlar'a, Ruslara çevrildi. Tabii bu arada sömürgeci güçler Hint okyanusu ve Afrika kıyılarında kendilerine alan açtılar. Ruslar,
“Türkistan'
ainmeye çalışırlarken, İngilizler Hint kıyılarından itibaren kıtayı kemirmeye devam ettiler.


1700'ler, 1800'ler büyük ölçüde “

Osmanlı-Rus Savaşları

”yla geçti. Bu büyük kandırmaca Rusları da, Osmanlıları da biribiriyle oyalamak, her iki gücün de askeri ve ekonomik olarak zayıflatılarak kontrol altına alınmasını amaçlıyordu. Kapitalist devletler kendilerine geniş bir sömürge alanı açmak için Osmanlılar'la Ruslar'ın birbiriyle savaşmasından istifade ettiler.



Osmanlı'nın kontrolü kaybetmesi emperyalist devletlerin işini kolaylaştırdı. 1700'lerin ikinci yarısında Ruslarla yaptığımız savaşlar sebebiyle 1798'de

Napolyon

kolayca Kahire'ye girdi. 1828-1829'daki Osmanlı-Rus savaşlarının neticesiyse 1830'da Fransa'nın Cezayir'i işgal etmesiydi. Bu arada Batı ve Rus desteğiyle Yunanlılar sözde bağımsızlıklarını kazandılar. Hindistan'ın sömürgeleştirilmesiyse1850'lerde tamamlandı. İngilizler ve Ruslar arasında Afganistan 'tampon' oldu. 1800'lerin sonlarında Rusya Türkistan'ı işgal etmiş bulunuyordu.



1877-1878'deki Rus Harbiyle Balkanlar'da büyük kayıplar verdik. Balkanlar'da Osmanlı'dan kopardıkları her bir ülkenin başına o ülke halkından olmayan krallar, prensler koydular. Doğu Akdeniz'de stratejik bir ada olan Kıbrıs'ı da İngilizlere terk ettik. 1880'lerin hemen başında Tunus Fransa, Mısır ise İngilizler tarafından işgal edildi. Artık son hedefleri artık Osmanlı yönetimi altındaki İslam uygarlığının merkezi bölgeleriydi. “

Birinci Dünya Savaşı

”yla bunu da başardılar. 1800-1900 yılları arasında Asya ve Afrika, emperyalistlerin işgali altına girdi.



1990'ların başlarında “

Sovyetler Birliği

”nin dağılması ve “

Soğuk Sava

ş” döneminin kapanması, 21. Yüzyıl dünyasının yeniden kurgulanmasını gerektiren sonuçlar doğurdu. İslam uygarlığının merkezi havzasında yüzyüze geldiğimiz sorunlar, emperyalist devletlerin kurguladığı “

Büyük Oyun

”un bir yansıması. Selçuklu, Zengi, Eyyubî, Memlûk ve Osmanlı izlerini bir bütün olarak içinde barındıran Halep'te yaşananları bu bağlamda yorumlamalıyız.



Halep'te de İslam uygarlığının görünür aksanları vahşice yok edildi. Ne ki bu korkunç kirli oyunun figüranları arasında yerel bazı güçler de yer alıyor. Halep'in yıkımını 'zafer' olarak gösterenler 'yeni-sömürgeci' devletlerin bu bölgeye kurdukları tuzağı fark etmiyorlar mı?



İslam uygarlığının merkezi havzasını paramparça ederek, 21. Yüzyılın dünya sisteminin inşasında etkin rol oynamasını engellemeyi amaçlayan bir tuzakla yüz yüze olduğumuzu idrak etmeliyiz. İstanbul ve Kayseri'deki terör saldırıları bu tuzağın bir safhası. Kontrolü kaybettiğimizde bizim başımıza, Asya'nın, Afrika'nın, hatta dünyanın başına neler geldiğini son 250 yıl içinde gördük. 19. Yüzyılda Osmanlı '

son kale

'ydi, bugün de Türkiye son kaledir.



Ülkemizi tuzağa çekerek bölgemizi daha da ufalayarak parçalamak istiyorlar. “

Onlar ortak, biz pazar

” olmamak için inadına direnmek, inadına bir olmak zorundayız. Terör saldırıları irademizi kırmak için tezgâhlanıyor. Şehitlerimizin aziz kanlarının yerde kalmaması için yapacağımız ilk iş, moral bütünlüğümüzü korumak ve biribirimize güvenimizi tazelemektir.


#Rus Çarlığı
#Büyük Oyun
#Soğuk Savaş