İsrail resmen ‘apartheid’ oldu!

“Birleşmiş Milletler”in kurulmasına öncülük eden ABD bugün BM’yi kitleyen, atıl bırakan, yıkıcı bir rol oynuyor. ABD’nin Ortadoğu politikalarıysa her zamankinden daha fazla İsrail yanlısı. İsrail’in işlediği suçları BM’de ABD örtüyor. ABD’nin BM Büyükelçisi Nikki Haley, İsrail Büyükelçisini bile kıskandıracak ölçülerde İsrail için çalışıyor. “Ulusal Güvenlik Konseyi”yse, başta John Bolton olmak üzere kendilerini çekiç, etraflarındaki her şeyi çivi olarak gören şahinlere teslim edildi. Bu şahinler, “dünyanın en büyük askeri gücüyüz. Müzakereyle, diplomasiyle, diyalogla vakit harcamanın gereği yok” zihniyetindeler.

Geçenlerde İsrail’de kamuya ait bir televizyon kanalında gösterilen videoda partisinin üyelerine hitap eden Netanyahu, “İran Nükleer Anlaşması”nı bozması için Trump’ı ikna ettiklerini söylüyor. Ancak Netanyahu, Trump’ı nasıl ikna ettiğini söylemiyor. Trump’ın en cömert siyasi bağışçılarıysa Amerika’daki “İsrail Lobisi”nin en aşırı ucunu temsil ediyorlar. “Kumarhaneler kralı” olarak anılan Sheldon Adelson bu bağışçılardan sadece biri. ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması için Trump’a tazyik eden Adelson elçilik binasının inşası için gerekli finansmanı sağlayabileceğini de söylemişti. Rex Tillerson yönetimindeki Dış İşleri Bakanlığıysa nakil için acele etmiyordu. Adelson’ın finanse ettiği “Amerikan Siyonist Organizasyonu(ZOA)” Tillerson’ın azledilmesi için etkili bir kampanya yürüttü. Tillerson 14 Mart’ta azledildi, Kudüs Elçiliğinin açılış töreniyse 14 Mayıs’ta gerçekleştirildi.

Trump’ın İsrail ve Filistinler arasında nihai bir barış anlaşması sağlamak için yetkilendirdiği isimlerse hem Yahudi asıllı, hem de Batı Şeria’daki yerleşim politikalarının destekleyicileri. Tillerson gittikten sonra, ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın yıllık İnsan Hakları Raporlarında Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze için kullanılan “işgal altındaki topraklar” ibaresi de kaldırıldı. ABD tarafından sürekli sırtı sıvazlanarak şımartılan İsrail’in son hamlesi, “Yahudi Ulus Devlet Yasası”nın çıkarılması oldu. Bu hamleyle Arapça resmî dil olmaktan çıkarıldı. İsrail hükümeti yerleşim politikalarında artık daha da cüretkâr davranacak. Trump’ın çerçevesi hâlâ açıklanmayan sözde büyük barış plânıysa çöp olmuş sayılabilir. Barışa niyeti olmayan İsrail herkesi kandırıyor. İsrail’in tek istediği, Filistinlilerin ebediyen göz önünden kaybolmaları.

1947’de BM, İsrail sınırları içinde kalan Arapların yurttaşlık haklarına sahip olacaklarını açıkça belirtmişti. İsrail’in BM’ye katılmasının temel koşuluydu bu. İsrail’in bağımsızlık bildirisinde de BM’nin gerekliliklerine saygı gösterileceği, inanç, ırk, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bütün yurttaşlara toplumsal ve politik hak eşitliği sağlanacağı, vicdan, inanç, eğitim ve kültür özgürlüğünün eksiksiz biçimde garanti alınacağı vurgulanmıştı. BM bu temel koşulun hiçe sayılması karşısında ne yapacak? Bu yasayla nüfusun yüzde 20’sini teşkil eden Araplar ikinci sınıf vatandaş muamelesi görecekler. Aslında fiiliyatta olan da zaten buydu.

Bir zamanlar Güney Afrika rejimi “apartheid” olarak anılan ırk ayrımı üzerine bina edilmişti.1990’ların başlarında Beyaz Irkçı rejim yıkıldı, şimdiyse yerini İsrail aldı. 1960 yılında BM, “ apartheid”ı insanlığa karşı suç ilan ederek kınamıştı. Uluslararası yaptırımlara ve sivil boykotlara muhatap olan ırkçı rejimin en yakın dostuysa İsrail idi. 1975’de BM Genel Kurulu Siyonizm’in “ırkçılık ve ırk ayrımcılığı” olduğuna dair bir kararı kabul etmişti. Bu karar 1991’de iptal edildi. Ne tesadüf, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton bu iptal kararında da başrol oynamış. İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman Beyaz Saray’da ziyaret ettiği Bolton’a, bu iptal kararındaki rolünü tasvir eden eski bir karikatür hediye etmiş. Bu tip adamların yürüttüğü politikalardan Filistinliler için adil bir barış çıkabilir mi?