Hamas’ın yeni deklarasyonu…

04:007/05/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Abdullah Muradoğlu

''Osmanlı Devleti
”nin “
Birinci Dünya Savaşı
”nı kaybetmesiyle birlikte Filistin toprakları İngiliz manda yönetimi altına girdi. Filistin kurtuluş hareketinin tarihi bizim Anadolu'da başlattığımız “
Milli Mücadele
” ile aynı döneme denk düşüyor. Filistinliler manda yönetimine 1919'da gerçekleşen bir halk ayaklanmasıyla karşılık verdiler. İsyanlar 1922, 1928, 1933, 1936 ve 1938 yıllarında da vuku buldu. İngilizler bu ayaklanmaları güçlükle bastırabildiler.


1948'de Filistin toprakları üzerinde İsrail devleti kuruldu. Ardından

“Arap-İsrail savaşı

” başladı. İsrail ordusu işgal ettiği toprakları daha da genişletti. Yurtlarından zorla çıkarılan yüzbinlerce Filistinli Lübnan, Mısır, Kuveyt, Suriye ve Ürdün gibi çeşitli ülkelerde sürgün hayatı yaşamaya başladı. “

Vatansız Filistinli

” tabiri bu sürgün döneminin bir ürünüydü.



Yaser
Arafat

liderliğindeki

“El-Fetih

”, Filistinli sürgünlerin ilk kuşak gençleri tarafından kuruldu.

“Soğuk Savaş

” döneminin şartları altında kurulan örgütler ideolojik olarak 'Sol'da yer aldılar. Filistin'in özgürlüğe kavuşması için silahlı mücadele veren bu örgütler 1964'te “

Filistin Kurtuluş Örgütü

” çatısı altında yer aldılar. Arafat bu çatı örgütün de başkanı oldu.



1967'deki “Arap-İsrail savaşı”nın kaybedilmesi Arap dünyası ve Filistinliler için büyük bir hâyâl kırıklığı oldu.

“Arap talihsizliği”

olarak hafızalara kazınan bu süreçte Filistinli örgütler Arap başkentlerinden umutlarını yitirdiler. Bu süreç 1982'de Lübnan'ın İsrail tarafından işgal edilmesiyle sonuçlandı. İşgalin diğer bir sonucuysa, FKÖ'nün Lübnan'dan çıkarılmasıydı.



1980'lerin sonlarında

“Birinci İntifada

”yı başlatan gençler daha kararlı ve daha tavizsiz mücadele öneren yeni bir hareket beklentisi içindeydiler. Beklentiye “

Hamas

” cevap verdi.

Hamas'ın dikkat çekici özelliği mücadeleye İslamî bir form kazandırmış olmasıydı. Hamas'ın kurucuları Arap dünyasının en geniş hareketi olan “

Müslüman Kardeşler

”le iltisaklıydılar.



“Sovyetler Birliği

”nin dağılması ve “

Soğuk Savaş

” döneminin kapanmasıyla 'Marksist Sol'un çeşitli renklerini taşıyan örgütler güç kaybetti. FKÖ'nün İsrail'le uzlaşmasının pek birşey kazandırmaması Hamas'ın cazibesini daha da artırdı. “

Batı Şeria

” ve “

Gazze

”de iki ayrı siyasi temsil öne çıktı. Bir zamanlar 'terörist' ilan edilen “FKÖ” Filistin meselesinin çözümünde 'meşru taraf' kabul edilirken, bu kez 'terörist' muamelesi gören “Hamas” oldu.



“Hamas”la anlaşmadan Filistin meselesi çözüme kavuşamaz. Diğer taraftan Filistinliler siyasi bölünmüşlükten de mustaripler. Gazze uzun yıllardır insanlık dışı bir ambargo altında ayakta durmaya çalışıyor. Gazze'nin nefes almaya ihtiyacı var.

Halid Meşal

tarafından açıklanan deklarasyonu biraz da bu açıdan yorumlamak lazım. Deklarasyonda “1967 sınırları” fiili ve siyasi gerçeklik olarak kabul ediliyor. Öte yandan 'milli' bir çerçeve olarak “FKÖ”nün daha demokratik temeller üzerinde, daha geniş bir katılımla yeniden yapılandırılması isteniliyor. Deklarasyonda '

Siyonist rejim'

ile '

Musevi halk

' arasında yapılan ayrım da dikkat çekiciydi.



Hamas deklarasyonu

” Filistin direnişini yeni bir siyasi boyuta taşıyor. Direniş tarihi üç büyük süreçten geçti: 1919'dan-1950'lere, 1950'lerden 1980'lerin sonlarına, 1990'lardan 2010'lara.. Bütün bu süreçlerin-dünyanın ve bölgenin bugünkü koşullarının dikkate alınarak-dört başı mamur muhasebe edilerek yeni bir yol haritasının belirlenmesi gerekiyor. Gönlümüz Filistinli kardeşlerimizin tek çatı altında birleşerek, sonuç alıcı siyasi temsile kavuşmalarından yana. Filistinlerin üzerinde birleştikleri yeni “yol haritası”nın ise başımızın üstünde yeri var.


#Hamas
#Deklarasyon
#Osmanlı