Joe Biden 2020’de 81 milyon oy almıştı. Kamala Harris ’in 5 Kasım’da aldığı oy son rakamlara göre kabaca 70 milyon. Trump’ın 2024’te aldığı oy ise aşağı yukarı 2020’de aldığı oy kadardı. Trump ve Cumhuriyetçiler Beyaz Saray’ın yanı sıra ABD Kongresi’nin iki kanadını kazandılar. Demokratlar için en sarsıcı sonuç seçimin kaderini tayin edecek olan 7 salıncak eyaleti kaybetmeleriydi. Demokratlar yedi eyaletten “ Mavi Duvar ” olarak anılan Pensilvanya, Michigan ve Wisconsin’i kazanacaklarından emin
2020’de 81 milyon oy almıştı.
’in 5 Kasım’da aldığı oy son rakamlara göre kabaca 70 milyon. Trump’ın 2024’te aldığı oy ise aşağı yukarı 2020’de aldığı oy kadardı. Trump ve Cumhuriyetçiler Beyaz Saray’ın yanı sıra ABD Kongresi’nin iki kanadını kazandılar.
Demokratlar için en sarsıcı sonuç seçimin kaderini tayin edecek olan 7 salıncak eyaleti kaybetmeleriydi. Demokratlar yedi eyaletten “
” olarak anılan Pensilvanya, Michigan ve Wisconsin’i kazanacaklarından emin görünüyorlardı. Bu üç eyaleti almaları Harris’in Başkanlığını kesinleştirecekti. Trump Demokratlar’ın Mavi Duvarını paramparça etti.
Ekonomi ve göç seçimlerin kaderinde çok etkili oldu. Ancak İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırımı kolaylaştırıcı rol oynayan Biden-Harris Yönetiminin Arap-Amerikan nüfusun yoğun olduğu eyaletlerde bedel ödeyeceği aşikar idi. 1968’de dönemin ABD Başkan Yardımcısı
Hubert Humphrey “Vietnam Savaşı
”na tepkiler sebebiyle seçimleri kaybetmişti. Humphrey, ABD Başkanı
’ın çekilmesi üzerine Demokratlar’ın Başkan adayı olmuştu.
Çoğunlukla Demokratlar’a oy veren Arap-Amerikalılar ve İsrail’e koşulsuz desteğe itiraz eden gençler Biden Yönetimini defalarca uyarmıştı.
ve Trump karşıtı Cumhuriyetçilerle kayıplarını telafi edebileceğini zanneden Harris bu uyarıları kaale almadı. Harris oy farklarının çok dar olduğu salıncak eyaletlerde küçük kayıpların seçim kaybettirebileceğini düşünmedi.
Uyarılara burun kıvırma Demokratlara çok pahalıya mal oldu. Arap -Amerikalıların bir kısmı sandıklara gitmedi, bir kısmıysa Harris’i cezalandırmak için Trump’a oy verdi. Çok daha büyük bir kısmıysa Yeşil Parti adayı
’a oy verdi. Biden 2020’de Arap-Amerikalıların en yoğun olduğu Michigan eyaletini 154 bin oy farkıyla kazanmıştı. Bu kez Trump kabaca 78 bin oy farkıyla Harris’i geçti. Yeşil Parti ve diğer adaylara verilen oyların toplamıysa 100 bini geçti.
Arap –Amerikalılar ve İsrail’e sorgusuz sualsiz desteğe itiraz eden seçmenler önce Biden’a, Biden çekildikten sonra da Harris’e seslerini duyurdular. Bu sesler Amerikan üniversitelerinde büyük bir protesto dalgası olarak da kendisini gösterdi. Bu şikâyet dalgasına Harris’in verdiği cevapsa İsrail’e destek politikasından sapma olmayacağıydı. Michigan’da elde edilen sonuçlar Biden-Harris Yönetimi’nin İsrail’e verdiği desteğe duyulan öfkenin boyutunu gösteriyor.
Şöyle düşünün, bir şirketin sadık müşterileri o şirketin ürünlerinden memnun olmadıklarını duyuruyorlar. Müşterilerinin sadakatlerine güvenen şirket bu uyarıları kulak arkası ediyor. Şikâyetler protestoya dönüştüğünde şirket yönetimi “
sizi anlıyoruz ama aynı ürüne devam edeceği
z” dediğinde müşteriler için geriye tek bir çıkış yolu kalıyor. Bu yol şirketten kaçıştır.
Kamala Harris seçmenlerinden aptalca bir sadakat bekliyordu. Oysa siyaset “çıkış-
” maliyetinin çok yüksek olduğu ve “Ses”in neredeyse tek çözüm olduğu bir alan. “Çıkış tehdidi”ni küçümseyen Harris, Demokratlar’ı asacak ipi Trump’ın eline bizzat vermiş oldu.
“Çıkış, Ses ve Sadakat: Firmalarda, Örgütlerde ve Devletlerde Düşüşe Verilen Tepkiler” başlıklı meşhur kitabında “Çıkış” mümkün olduğunda “Ses”in çok etkili olduğunu savunuyordu. Hirschman ayrıca, “Ses”in rolünün, kuruluşların gerçekte nasıl çalıştığını anlamak için de önemli olduğuna dikkat çekiyordu. “
Düşüşten önce kibir gelir
” misalince Kamala Harris ve Demokrat Parti seçmenlerden gelen sese kulaklarını kapadı.
Demokratlar çantada keklik gördükleri genç seçmenlerde, Latin ve Siyahî seçmenlerde de büyük kayıplar yaşadılar. 2020’de Biden, Siyah seçmenlerin yüzde 92’sinin, Latinler’inse yüzde 65’inin oylarını almıştı. Trump 2024’te Siyahîlerin yüzde 32’sinin, Latinlerinse yüzde 46’sının oylarını kazandı. Trump tüm ırksal ve etnik gruplarda önemli kazanımlar sağladı.
Dikkat çeken diğer gelişmeyse Amerikan işçi sınıfının Demokrat Parti’den uzaklaşmasıydı. Bu seçimlerdeyse işçi sınıfının Trumpçı Sağ’a doğru büküldüğü görüldü. Demokratlar Beyaz- Amerikan işçi sınıfını zaten kaybetmişti. Şimdiyse Latin ve Siyahî işçileri de kaybediyor.
Kazananın neden kazandığı kadar, kaybedenin neden kaybettiği de çok önemli. Demokrat Parti bir otopsi yaparak neden kaybettiğini anlamaya mı çalışacak mı yoksa suçu “çıkış-kaçış” yapan seçmenlerinin üzerine mi yıkacak? Demokratlar’ı bekleyen en acil sorun ise partinin farklı kanatları arasındaki iç çatışmadır. Soru şu: “
’ Demokratlar’ı tedavi mi edecek yoksa kanatlar arasındaki zoraki koalisyonun dağılmasına mı sebebiyet verecek?
#abd
#siyaset
#Abdullah Muradoğlu