Mısırda ilk defa halkın özgür oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilen
3 Temmuz 2013'te
Sisi'nin düzenlediği bir darbeyle görevinden zorla indirilerek hapsedildi. O günden beri Mursi hapiste, birkaç düzmece davadan yargılanıyor ve ayrıca bir idam cezasına çarptırıldı.
Mursi'yi Cumhurbaşkanlığına taşıyan “
” sömürgecilik sonrası oluşan askeri, yarı-askeri veye monarşik otoriter rejimlerin kofluğunu, kokuşmuşluğunu, çürümüşlüğünü bütün bütün gözler önüne serdi. Biribirinden hoşlanmayan, hatta biribirinin rakibi olan Arap rejimleri Arap Baharı'nı aralarında dayanışma sağlayarak geriletebildiler. Mursi'ye yönelik darbe Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin Mısırlı generallerle işbirliğinin sonucuydu.
“
” de kısa süre içinde bütün Avrupa'ya yayılmış ve ancak 1849'da bastırılabildi 1848 devrimleri halkların mevcut düzenlere başkaldırısıydı ve devrimcilerin yenilmelerine rağmen etkileri kalıcıydı. 1848'in ilk kıvılcımı Ocak ayında Sicilya'da çaktı ama asıl patlama Şubat'ta Paris'teydi. Paris'te devrim başka yerlerdeki devrimleri de tetikledi. 18 yıldır tahtta olan Fransa Kralı
hükümdarlıktan ayrıldı ve Cumhuriyet ilan edildi. Mart'ta ise Avusturya'nın kıdemli ve kudretli Başbakanı Metternich görevinden azledildi. Almanya'da
oğlu lehine tahttan resmen çekildi. Pek çok ülke anayasalara ve diğer yurttaş haklarına kavuştu.
'nin ifadesine göre 1848 Devrimleri Avrupa'da yeni dinamikler oluşturdu. Temel siyasi özgürlüklerin verilmesi, basın-yayın hakkı, örgütlenme, toplanma ve konuşma haklarında bir sıçrama yaşanmasını tetikledi. Devrimin başlangıç safhasında rol almamış insanlar, örgütler oluşturmak, gazeteler kurmak, talepler öne sürmek üzere öne çıktılar.
Arap Baharıyla birlikte yığınlar meydanlara “
Halk düzenin devrilmesini istiyor
” sloganıyla çıktılar. Tunus'ta Bin Ali, Mısır'da
, Libya'da
, Yemen'de
iktidarlarını kaybettiler. Bu ülkelerdeki bütün Araplar vatanlarının kaderinde söz sahibi olmak için sokaklardaydılar. “
Arap Baharı-Postkolonyalizmin sonu
” başlıklı kitabında Hamid Dabaşi şöyle diyor:
“
Arap Baharının rüzgarları Arap dünyasının çok ötesine taşındı, hatta Arap dünyası denen alanı dönüştürdü, devrimcileri Arap olarak yürüttükleri kimlik siyasetinin ötesine sürükledi. Tunuslular zulme sadece Arap sıfatıyla başkaldırmadılar. Mısırlılar sadece yolsuzluğa boğulmuş hükümete karşı sadece Arap sıfatıyla ayaklanmadılar. İhanete uğramış cumhuriyetlerin, Avrupa sömürgeciliğinin sona ermesinden bu yana reddettikleri yurttaşlar olarak ayaklandılar. O Tunuslular, Mısırlılar, Yemenliler ve bölgedeki diğer halklar, kendilerini yöneten zorbalara ve kendi halklarının iradesi hilafına o zorbaları iktidarda tutan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın çıkarlarına karşı ayaklandılar. Ulusların postkolonyal (sömürgecilik ötesi) halden böylece sıyrılmaya başlaması, Avrupa sömürgeciliğinin uzayan gölgesinde kalan herkes için gecikmeli bir vaatti
.”
Arap Baharı bir dizi karşı-devrim ve zorbalıkla durdurulmuş olsa da süreç devam ediyor. Kokuşmuş despot rejimler halkların rızasıyla değil, ancak zorbalıkla ayakta kalabildiklerini bir kez daha tescil ettiler. Muhammed Mursi ve arkadaşları içerde ama asıl içerde olanlar diktatörler. Onlar yine kendilerini kendi ihanetlerine hapsettiler. Ve yaşadıkları müddetçe devrimin korkusunu enselerinde hissedecekler.