“Anti-semitik olmadan anti-siyonist olmak”

Geçen haftanın gündemiydi. “Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlarla dost olabilirler mi?” Birkaç cümle de ben etmiştim..

Gereksizdi.

Tuhaf olan Osmanlı bakiyesi bir ülkede böyle bir sorunun sorulması..

Hıristiyanlar, Yahudilere “Kırk satır mı, kırk katır mı” derken, Osmanlı ne yapmıştı?

Sinesini açmıştı.

Yahudileri gaz odalarına gönderenler de Müslümanlar değildi.

O halde bu sorular neden soruluyor?

Laf olsun torba dolsun mu?

Avrupa seyrederken, diplomatlarımız harıl harıl teşkilat yapıyordu.

Paris Büyükelçimiz Behiç Erkin onbin Yahudiyi kurtarmıştı.

Schindler''in kurtardığı Yahudi sayısı, bin ikiyüzdür..

Necdet Kent ve Selahattin Ülkümen''i de anmalıyız.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında bizde de bir takım Almanperestler işi azıtmaya çalışmışlardı.

Mareşal Fevzi Çakmak engel oldu derler.

Biz kendi hikayelerimizi anlatmayı beceremiyoruz galiba.

İranlı yönetmen Hasan Fethi, “Sıfır Derece Dönüş” diye bir televizyon dizisi çekmiş.

Zaman''ın haberine göre izlenme rekoru kırıyormuş.

Senaryo, çok sayıda Yahudi''yi kurtaran İranlı bir diplomatın hayatından uyarlanmış.

İranlı diplomat ile bir Yahudi kadının aşkı da anlatılıyormuş.

Cumhurbaşkanının “İsrail haritadan silinmeli” dediği bir ülkeden söz ediyoruz.

Hasan Fethi, “anti-semitik olmadan anti-siyonist olmak mümkün” demiş.

Elbette mümkün.

Bir arada yaşamayı öğrenmesi gereken Batı''dır.

11 Eylül''den sonra daha iyi anlaşıldı bu.

Engizisyon Avrupası''nda ve Hitler Avrupası''nda Yahudi nefretinin nedeni nedir?

Çünkü kültürlerinde farklılıklara hoşgörü yoktur.

Endülüs Müslümanlarına da “Ya din değiştir, ya terk et, ya da öl” demişlerdi.

Yahudilere karşı Müslüman antipatisi, vatansız bırakılan Filistinlilere sahip çıkma duygusundan kaynaklanır.

Yani İsrail ve Siyonizm yüzünden.

Musevilerle bir dertleri yok Müslümanların.

Antisemitizm, Avrupa kaynaklıdır.

Münferit vakalar her yerde olur.

Bizde de oluyor.

Ama kültürümüzde kökü yok.

Bu böyle biline.

YÖK, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül''e üç isimlik liste göndermiş.

Cumhurbaşkanı da, üç isimden birini Rektör olarak atamış. Uygulama böyle. Ancaaak, listedeki isimlerden biriyle ilgili bir bilgi notu var ki, skandalın daniskası. O aday kişinin eşi kara çarşaflıymış. Üstelik fakülteye gelip gidip hocaları tehdit edermiş. Cumhurbaşkanı bu nottan fena halde huylanmış. “Bir bakın, araştırın, nedir işin gerçeği?” diye talimat vermiş.

Araştırılmış, soruşturulmuş. Adam bekar çıkmış. Yani dul falan değil, hiç evlenmemiş. Eskilerin deyimiyle ''kız oğlan kız''. İsmi de ortaya çıktı, Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Fazıl Tekin. YÖK açıklama yapmış.. “İhbar notunu biz göndermedik” demiş. Peki kim sokuşturdu o notu araya?

Cumhurbaşkanı bilgi notuna göre atama yapsaydı ne olacaktı?

Akademik kariyerinin tepesine çıkmayı hak etmiş bir bilim adamı mağdur edilecekti.

YÖK kurulalı 25 yıl oluyor. Acaba kaç bilim adamı uyduruk kaydırık ihbarlarla mağdur edildi? Ölçeği geniş tutalım. Şimdiye kadar bu tür notlar yüzünden kaç bürokratın ataması Çankaya''dan döndü? Kaç bürokratın istikbali heba edildi?

Peki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını yanıltmaya cüret eden adamlardan hesap sorulmayacak mı? Kasten, taammüden işlenmiş bir cürüm var ortada. Cumhurbaşkanı, bu notu iliştirenler, bu cürümü işleyenler hakkında soruşturma açtırmış mı? Merak ediyorum.