6 Ağustos 1945’te “Hiroşima ”ya, 9 Ağustos’taysa “ Nagazaki ”ye Atom bombası atılmasının üzerinden 78 yıl geçti. Christopher Nolan ’ın “ Oppenheimer ” filmi bu korkunç saldırıların yıldönümüne denk düşürüldü. Nolan, “Atom bombasının babası” olarak anılan sözde bilim adamı Julius Robert Oppenheimer üzerinden ‘ uyandırıcı ’ bir anlatı sergiledi. Oppenheimer tarihin akışını değiştirerek, “ Atom Çağı ”nı başlatmıştı. Nolan’ın filmi sadece kanlı geçmişe adanmış bir mersiye değil, nükleer silah yarışının
6 Ağustos 1945’te
”ya, 9 Ağustos’taysa “
”ye Atom bombası atılmasının üzerinden 78 yıl geçti.
’ın “
” filmi bu korkunç saldırıların yıldönümüne denk düşürüldü. Nolan,
olarak anılan sözde bilim adamı
Julius Robert Oppenheimer
üzerinden ‘
’ bir anlatı sergiledi. Oppenheimer tarihin akışını değiştirerek, “
”nı başlatmıştı. Nolan’ın filmi sadece kanlı geçmişe adanmış bir mersiye değil, nükleer silah yarışının hızlandığı yeni döneme de dikkat çekiyor.
Ne ki Amerika’da 78 yıl sonra bile ABD’nin iki Japon şehrine atom bombası atmasını haklı bulan şahinler var. New York merkezli “
” dergisinin yayın yönetmeni
, 24 Temmuz tarihli yazısında Hiroşima ve Nagazaki’ye bomba atılmasının doğru bir karar olduğunu savunuyordu. Amerikan muhafazâkârlarının etkili yayınlarından “National Review” daki yazının başlığı “
Oppenheimer utanılacak hiçbir şey yapmadı
” şeklindeydi.
Lowry ABD Başkanı
’ın Atom bombasının kullanılmasına izin vermesinin- sayıları ne olursa olsun- Amerikalıların hayatını kurtardığını savunuyor. Lowry’ye göre olabilecek en iyi şey, savaşı mümkün olan en kısa sürede sona erdirmekti. Atom bombası savaşı hızlıca sonuca ulaştırmıştı. Lowry “Atom bombası” ile “Yangın Bombası” kullanmak arasında “
” bulunmadığını da savunuyordu. Lowry, “
Japonlar silah bırakmaya hazır idiler. Atom bombası kullanmaya gerek yoktu
” şeklindeki görüşler ise bir
anlatısı olarak niteliyor. Lowry yazısını “
Teşekkürler, Dr. Oppenheimer
” diyerek bitiriyordu.
Aslında Lowry’nin yazısı, ‘benzer gerekçeler’in teşekkül etmesi durumunda ABD’nin yine nükleer silahlara başvurabileceğini ima ediyor. Gerekçelerin yerinde olup olmasının bir önemi yok. 2003’te”
”nde öne sürülen gerekçelerin uydurma olduğunun anlaşılması ABD’ye hiçbir hukukî sorumluluk getirmemişti. Amerikalılar Japonlar’ın silah bırakmaya hazır olduklarını biliyorlardı. İcat ettikleri yıkım bombasını kullanmaya hevesli olan Amerikan şahinleri Japonlarla müzakere edilmesi yönündeki tüm girişimleri baltalamışlardı.
Amerikalılar Atom bombasını ilk olarak 16 Temmuz 1945’de ABD’nin New Mexico Eyaletindeki bir çöl sahasında test etmişlerdi. Gizlice sürdürülen “
”, radyo-aktif serpinti tehlikesine rağmen yöre halkına hiçbir uyarı yapılmadan gerçekleştirildi. Nükleer serpintilere maruz kalan halkın önemli bir kesimiyse “
Beyaz olmayan Amerikalılar
” ve “
”den oluşuyordu. Amerikan medyası ise bu sıra dışı patlamayı sıradan bir cephanelik patlaması olarak okurlara yansıttı. Bu medyanın 2003’te Irak için neler yazdıklarını hatırlayın!
“Trinity Testi”nden sonraki haftalarda yöre çiftçileri sığırlarında yanıklar ve tüy dökülmelerine tanık oldular. Ancak bu yönde yapılan sağlık araştırmaları büyük bir gizlilik içinde yürütüldü. Çok sonraları yapılan bilimsel araştırmalara göre “Trinity Testi”nden kaynaklanan radyoaktif serpinti 46 eyaletin yanı sıra Kanada ve Meksika’ya ulaşmıştı. Ne kadar insanın serpintiye maruz kalarak kansere veya diğer başka hastalıklara maruz kaldıklarıysa hâlâ bilinmiyor.
Amerikalı gazeteci
Lesley M. M. Blume,”New York Times”
gazetesinde 20 Temmuz’da yayınlanan yazısında “
”nin etkilerine ilişkin ilginç bilgiler veriyor. Blume, 2020’de “Hiroşima’nın 75. Yıl dönümü”nde,
“Serpinti: Hiroşima’nın Örtbas Edilmesi ve Bunu Dünyaya Açıklayan Muhabir”
başlığıyla yayınlanan kitabında da Japonya’da 1945’de ölümcül nükleer serpintiye maruz kalanlarla ilgili olarak saklı tutulan gerçekleri ifşâ etmişti.
Blume “New York Times”daki yazısının nükleer denemeden zarar görenlerin tazminat talep etmeleri için yardımcı olacağına dikkat çekiyordu. Blume yazısını New Jersey’deki “
Stevens Teknoloji Enstitüsü
”nden nükleer tarihçisi
’ın şu sözleriyle bitiriyordu:
“Amerika’nın kendini ne ölçüde bombaladığı bugün bile çoğu Amerikalı, özellikle de genç Amerikalılar tarafından tam olarak anlaşılabilmiş değil”
’ın filmi Amerikalılar’ı uyandırır mı, emin değilim. ABD’nin nükleer müttefikleri ve nükleer rakipleri arasında hâlâ çılgınca bir yarış söz konusu. “İklim Değişikliği’nin dünyamızın geleceğini tehdit ettiği bir süreçte bu yarış, çok ürkütücü. Dünya küresel ısınmada”
”ni geçmeden nükleer bir yıkımın eşiğine yaklaşmış olabilir.
#Oppenheimer
#Christopher Nolan
#Abdullah Muradoğlu