Sur'da hendekler kazılırken, Cizre'de sokaklara barikatlar kurulurken Selahattin Demirtaş'ın sesi soluğu çıkmıyordu.
Bir süre ABD'deydi.
Döndü ve konuşmaya başladı.
“
” dedi.
Direniş dediği ne?
Sur'da, Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de 200 bin Kürt evlerini terk etmiş. İşyerleri kapanmış, esnaf iflas etmiş. 6 ay önce dağlarında barış çiçeklerinin açtığı bölge Lübnan ve Suriye görüntülerine teslim olmuş.
6-8 Ekim'de de ortaya çıkmıştı Selahattin Demirtaş, halka sokaklara dökülmeleri yönünde çağrı yapmıştı.
Aralarında Yasin Börü'nün de yer aldığı 53 kişinin vahşi yöntemlerle katledilmesinden söz ediyorum.
53 kişinin ölümüne neden olan çağrıyı yapan kişi normalde insan içine çıkamazdı ama bizim ülkede eline saz verilip, barış türküleri söyletildi.
Bir kez olsun hendekler kapatılsın, barikatlar kaldırılsın diye çağrı yapmadı. Ama ”
Halkta şöyle bir kararlılık var. Bütün şehri de yaksalar, hepimizi de öldürseler biz de bu hendekleri kapatmayacağız
” demeyi biliyor. Cemil Bayık da aynı şeyi söylüyor, ”
Hendekler PKK'nın yeni mevzileri
” diyor. Kandil'de PKK'yı yöneten Cemil Bayık ile Ankara'da HDP'yi yöneten Demirtaş'ın yaklaşımı arasında fark var mı?
Bulduğu birkaç parça eşyayla, yalınayak başı açık yollara düşen insanlar halk değil mi? Onlar Kürt değil mi?
Demirtaş'a Türkiyelileşme adına aldığın yüzde 13 oyun sorumluluğunu taşı demiyorum. Hendek siyaseti sizin alanınızı daraltıyor, demokratik siyaset zeminini ortadan kaldırıyor da demeyeceğim. İkide bir diline doladığı çözüm sürecini değersizleştirmek için yaptığı açıklamaları da hatırlatmayacağım.
Demirtaş bir karar vermeli.
Siyaset mi yapacak, terör kışkırtıcılığı mı?
HDP Eş Genel Başkanı olarak siyaset yapan Selahattin Demirtaş mı olacak, yoksa Kandil'deki Nurettin Demirtaş'ın yanına mı gidecek?
Ankara patlaması oldu. Cansız bedenler Ankara Garı'nın önünde yatarken Demirtaş çıktı, ”
” dedi. Diyarbakır'da Dört Ayaklı Minare'nin önünde Tahir Elçi öldürüldü. Elçi'nin kanı yerden kalkmadan Selahattin Demirtaş çıktı, ”
Tahir Elçi'yi öldüren silah polis kurşunundan çıktı
” diye konuştu.
Cemil Bayık'ın, şehir savaşlarını başlatan ”
Silahlanın, tüneller kazın
” çağrısını yaptığı 20 Temmuz tarihinden bu yana, Selahattin Demirtaş, hendek siyasetine karşı bir duruş sergiledi mi? Tam aksine. Türkiyelileşmeyi bir kenara koyup, hendek siyasetinin sözcülüğüne soyundu.
Demirtaş, 26 Aralık'ta çok önemli kararlar alınacağını açıkladı. Ne yapacaklar? Ölenler 500'ü aştı. Şehirlerimizde savaş manzaraları yaşanıyor. Çare silah değil, siyaset mi diyecek? Tam aksine. “Özyönetim ve özerklik konusunda önemli kararlar alınacak” diyor.
İlk kez böyle bir karar alınmıyor.
14 Temmuz 2011 tarihinde DTK, “
” ilan etmişti.
Aysel Tuğluk'un, “
” kararını açıkladığı gün, 13 askerimiz Silvan'da şehit edilmişti.
Sonuç ne oldu? Kan aktı.
Cemil Bayık'ın, ”
” talimatı vermesiyle birlikte yeni bir sürece girildi. Karayılan yeni süreci, ”
” diye tanımlıyor.
2012 yılını da “final yılı” ilan etmişti Karayılan. Ne oldu? Hezimete uğradılar. Şimdi de aynı olacak.
Ama bu kez strateji farklı.
Kandil'in, “
” için düğmeye basmasının altında yatan başka nedenler var.
PKK, Lice, Silvan, Varto, Kulp, Doğubayazıt, Yüksekova, Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit ve Sur'da şehir savaşları stratejisini hayata geçiriyor.
Suriye ve Irak'ta çok yoğun bir çatışma süreci içinde olmadığına göre ne yapar? Bu ilçelere ağırlık verir.
PKK ne yapıyor? Sadece bu çatışmaları yönetecek kadrolarla takviye etmekle yetiniyor.
Hendek ve barikat savaşını başlatan çekirdek kadronun 300 kişi olduğu, bunun 200'ünün Türkiye'deki dağ kadrosundan, 100'ünün Kobani'den geldiği tahmin ediliyor. PKK, 1992 tarihinde dahi Şırnak ve Cizre'ye 300- 400 kişilik kalabalık gruplar halinde saldırmıştı. Bu sefer daha güçlü bir şekilde saldırabilir.
Ama Türkiye'nin dışındaki kamplardan ya da Kobani'den yardım gelmiyor. Kandil'dekileri bir yana bıraktım PYD'nin içinde 7-8 bin PKK'lı var. Bunlar şehir savaşlarında deneyim kazanmışlar.
Kandil savaşın diyor ama takviye göndermiyor?
“
Gidin kendinizi patlatın zaten öleceksiniz bari bir b.ka yarayın
” ifadesi çok önemli.
Sur'da, Cizre'de, Silopi'de operasyon başlatılmadan önce arka kapı diplomasisi işletildi. Elebaşları teslim edilsin, diğerleri şehri terk etsin diye. “
” dediler. O nedenle büyük operasyon dün başlatıldı. Görüldü ki, şehir savaşlarının düğmesine basan Kandil bir ihale almış.
ABD ile Rusya, Irak ve Suriye'yi şekillendirirken, PKK'ya Türkiye'yi içeri ile meşgul etme ve oyalama görevi verilmiş.
Öcalan, PKK'ya hamilik yapan Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ı işaret ederek, “
Büyük bir ülkenin devlet başkanı PKK'yı kurduğumda Türkiye'yi meşgul etmelisin
” demişti.
Kandil'e, Türkiye'yi oyalaması için bir görev verilmiş. Amaç Türkiye'yi Suriye ve Irak'ın şekillendirileceği masadan uzak tutmak. Bunun karşılığında Suriye masası kurulduğunda PYD'ye de bir yer açacaklar. Bunu sadece Rusya ya da İran yapıyor diye düşünüyorsanız yanılırsınız. ABD'nin tavrı da bu noktada güven vermiyor.
Başkan Obama ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşme, Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın açıklamaları bu işbirliğini ortaya koyuyor.
Antalya'da biz Suriye haritasından Cerablus'u gösterince Putin, ”Amerikalılar orayı Kürtlere vermeyi planlıyor” demişti.
Kandil, Türkiye'yi oylama görevini yaparken, şehir savaşlarına sürdüğü YDG-H
'
Kandil bu militanları ölüme gönderdi.
“Teslim olmak yok kendinizi patlatın gerekirse” talimatını vermeye devam edecekler.
Sadece PKK ya da YDG-H değil, PKK'nın tüm bileşenleri, Türkiye'yi bunaltmak için harekete geçecekler.
Peki burada Selahattin Demirtaş'a düşen görev ne?
Öcalan ne demişti? ”
Ben bu toprakların ürünüyüm ama Selahattin uluslararası proje!
”
Demirtaş kimin projesi?
ABD'den her dönüşünde aslanlar gibi kükreyip, direniş çağrıları yapması size tuhaf gelmiyor mu?
Demirtaş, ABD portföyüne bir de Rusya'yı ekliyor.
Rusya dönüşünde kim tutar Selo'yu…