AK Parti-CHP koalisyonuyla ilgili görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığı görüşmede Başbakan Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında şu diyalog yaşanıyor.
Davutoğlu- Seçime endeksli kısa süreli bir reform hükümeti kurabiliriz. Bu arada seçim barajının indirilmesi, taşımalı oy sistemi gibi reformları da yaparak seçimlere gidebiliriz.
Kılıçdaroğlu- Biz, bu işlerin 4 yıllık yüksek profilli bir reform hükümeti ile çözülebileceğini düşünüyoruz"
Bunun üzerine Başbakan, "Peki o zaman koalisyon kurulamadı ama bu diyalog çok yararlı oldu, bunu sürdürelim. Seçimden önce de seçim sürecinde de bu diyaloğu sürdürelim" diyor.
İki lider ayağa kalkıyor ve birbirlerine teşekkür edip, görüşmeyi bitiriyorlar.
Burada “Üç aylık seçim hükümeti" tartışmasına girmeden Bülent Arınç'ın deyimiyle ülkenin, "Tef gibi gerildiği" bir ortamda iki liderin ayrılırken sergiledikleri nezakete dikkat çekmek istedim.
MHP lideri Bahçeli de keşke Başbakan Davutoğlu ile görüşmesinden önce, "Kurşun gibi" sözler yerine, toplumu rahatlatacak mesajlar verebilseydi.
Davutoğlu-Bahçeli görüşmesi öncesinde AK Parti ve MHP kulislerini yansıtmak istiyorum.
MHP masaya otururken daha önce belirlediği 4 şartını muhafaza ediyor.
1-Anayasa'nın ilk dört maddesinde yer alan devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne bağlılık.
2-Çözüm sürecine son verilmesi.
MHP, çözüm sürecini, "İhanet süreci" olarak görüyor. 14 Temmuz tarihindeki ilk görüşme öncesinde Bahçeli, “PKK terör örgütü kendini lağvetmeli. Örgüt militanları silahlarıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olmalı, bu silahlar devlet envanterine kaydedilmelidir" demişti. 20 Temmuz'da Suruç'ta meydana gelen patlama ve Lice'de 2 polisimizin şehit edilmesinden sonra, çözüm süreci askıya alınarak PKK'ya yönelik yoğun operasyonlar başlamıştı. MHP lideri ise çözüm sürecinin bitirilmesini ve bunun gerekçeli bir şekilde açıklanmasını istiyor. Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Bundan sonra çözüm süreci buzdolabına kaldırılmıştır" sözünü, “Çözümü buzdolabına kaldırmak bozulmasına önlemdir" diye eleştirmişti.
3-MHP, 17-25 Aralık dosyalarının açılmasını ve 4 bakanın Yüce Divan'da yargılanmasını istiyor.
4-Cumhurbaşkanı'nın konumu: Daha önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan için, "Sarayı terk etmeli ve Çankaya fanusunun içine girmeli" diyen Bahçeli, Başbakan Davutoğlu ile yapacağı görüşme öncesinde ise bir adım daha ileri giderek,
"Sayın Davutoğlu'ndan bağımsız tavır beklemek ve Saray'ın yönlendirmesine sırtını döndüğünü tam manasıyla görmek en tabii ve haklı beklentimizdir"
dedi.
Bahçeli, bir oyun oynuyor.
AK Parti ile Erdoğan arasındaki bağı koparmaya, Davutoğlu ile Erdoğan'ı karşı karşıya getirmeye çalışıyor.
Öyle ki Erdoğan ve 17-25 Aralık dosyaları konusunda MHP'ye göre daha sert bir kampanya yürüten CHP, koalisyon görüşmeleri süresince, yapıcı olma adına bu konuları geri planda tutmayı başardı.
Kılıçdaroğlu'nun gösterdiği siyasi nezaketi, Bahçeli gösteremedi.
Başbakan'la görüşmesi öncesinde Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisine yönelik tezyif edici dil kullandı.
Başbakan,
“Cumhurbaşkanı ile aramızda vesayet ilişkisini kimse iddia edemez"
cevabını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Bahçeli'yi muhatap almayacağım"
dedi.
Kendisi koalisyon ortağı olduğunda, ülkücülere,
diyen Rahşan Ecevit'in eşi Başbakan Bülent Ecevit'in karşısında sigara içmiyor, ayak ayak üstüne atmıyordu.
Daha önce, "Versin Bilal'i alsın iktidarı" diyen MHP lideri bu kez, Erdoğan üzerine oynuyor.
Cumhurbaşkanı'nın, “Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir. Fiili gücüm var" sözlerine, Bahçeli'nin," Yerli üretim Hitler, Stalin, Kaddafi" şeklinde karşılığı yenilir yutulur değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı'nı insanlık tarihinin en zalim diktatörlerine nasıl benzetebilirsin? Cumhurbaşkanı'nın sözleri eleştirilebilir ama Hitler, Stalin, Kaddafi benzetmesi yakışık almadı. Bahçeli'nin bu sözlerine rağmen MHP'yi ziyaret konusunun kolay kabul edilebilecek bir şey olduğunu zannetmiyorum.
Şu bilinmeli ki
AK Parti, bin iktidarı bir Erdoğan'a değişmez.
Davutoğlu bir Erdoğan'ı bin Başbakanlığa feda etmez.
Bahçeli, buna rağmen bugün saat 14.00'te Başbakan Davutoğlu ile bir araya gelecek. Bahçeli, MHP tabanından gelen, "MHP'nin iktidar olmak gibi bir hedefi yok mu? AK Parti'nin koalisyon teklifini neden kabul etmiyoruz" şeklindeki tepkiler üzerine kapsamlı bir çalışma yaptırdı. Bu algıyı kırmak için Başbakan'a koalisyon önerisinde bulunacak. Bu kabul edilmesi imkansız şartların sıralandığı bir koalisyon olabilir. Ama tabandaki bu algıyı kırmak istiyor.
MHP, ayrıca erken seçime karşı.
7 Haziran gecesi,
çekip, erken seçim çağrısı yapan Devlet Bahçeli, 20 Haziran'da da 15 Kasım'da erken seçime gidilebileceğini ilan etmişti. Şimdi, "Seçimlerin tekrarlanması bir aşı değil, şu günkü ortam ve gündemde zehirdir" noktasına geldi.
Bahçeli, erken seçime iki nedenle karşı.
1-Terör ortamı.
2-Sandık güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle gidilecek bir erken seçimin HDP'nin milletvekili sayısını artıracağı inancı.
7 Haziran'dan bu yana HDP'li tüm formülleri bir kenara iten Bahçeli, tüm hükümet formüllerini tıkar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Anayasa gereği ülkeyi seçimlere götürürse, bu durumda HDP'nin hükümete girmesine neden olmayacak mı?
MHP'nin bu eleştiriye karşı hazırlanmış bir cevabı var.
HDP'nin kabineye girmesini MHP'nin değil, Cumhurbaşkanı'nın sorunu olarak görüyorlar.
Başbakan Davutoğlu ise MHP seçeneğini tüketmeden seçimlere gitmek istemiyor. Ayrıca Meclis'ten erken seçim kararı alınması ve bir azınlık hükümeti kurduğu takdirde MHP'nin desteğine ihtiyacı var. AK Parti açısından da iki noktada bir sıkışmışlık söz konusu.
Erken seçim kararı alınması
Azınlık hükümetine destek.
Bunlar AK Parti'nin tek başına yapamayacağı işler.
MHP'nin güven oylamasında MHP'nin Meclis'e girmemesi sihirli formül olarak gösteriliyor. Ama MHP, “Meclis'e gireceğim" diyorsa, bu nasıl olacak?
Bahçeli ile görüşme öncesinde Başbakan'ın pozisyonu şu:
1-Meclis'te erken seçim kararı alınması ve seçim hükümeti için destek
2-MHP; koalisyon önerisiyle gelirse müzakere etmeye açık.
Siyaset sıkışmışlık içinde. Bakalım düğümü liderler mi çözecek, yoksa iş Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mı kalacak?