İlk işareti Cumhurbaşkanı Erdoğan vermişti.
29 Ekim resepsiyonundan sonra sorularımızı cevaplandıran Cumhurbaşkanı, PYD konusunda ABD'nin kafasında bazı soru işaretlerinin oluşmaya başladığını söylemişti.
PYD ile ilgili uyarılar ABD'nin tavrında bir değişikliğe yol açtı mı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı, ”Şu anda onlarda soru işaretleri belirmeye başladı” demişti.
Ardından ABD'den, ”
Artık YPG'ye silah ve mühimmat vermeyeceğiz
” açıklaması geldi. Dışişleri sözcüsü
Tanju Bilgiç, ABD'nin
bu tavrının Türkiye'de memnuniyetle karşılandığını belirten bir açıklama yaptı.
Oysa bu açıklamadan kısa bir süre önce ABD'nin 50 ton silah ve mühimmat yardımının PYD'nin eline geçtiği ortaya çıkmıştı. Salih Müslim, ”Silahlar bize geldi. Cerablus'a gireriz” diye açıklama yapmak suretiyle, silah yardımını doğrulamış ve meydan okumuştu. Bu vesile ile Başbakan Davutoğlu'nun, ”O silahlar Türkiye'ye sokulursa PYD'yi yok ederiz” diye uyardığını da kayıtlara geçirmeliyim.
Başbakan'ın bu açıklamasından önce de Türkiye, PYD'yi iki kez vurmuştu. Botlarla Fırat'tan Cerablus bölgesine geçmeye çalışan PYD, tank toplarıyla vuruldu.
Tam bu açıklamalar Suriye'de sahaya nasıl yansıyor sorusunun peşine düştüm. Rusya'nın Suriye'ye girmesiyle birlikte ABD'nin PYD ile ilişkilerinde değişiklikler yaşanmaya başladı.
Sahada bazı değişiklikler olduğunu belirtmeliyim.
Rusya'nın Suriye'ye girmesiyle birlikte PYD ile Rusya arasındaki ilişkiler gelişmeye başladı. ABD'nin PYD'yi izlemeye almasının YPG'ye silah yardımı yapılmayacağının açıklanmasının arasında PYD ile Rusya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yatıyor.
Rusya'nın Suriye'ye girmesinden sonra PYD, Kamışlı ve Haseke'de Ruslara iki askeri bölge açtı. Tabii bu Esed rejimi, PYD ve Rusya arasında sağlanan bir koordinasyonla gerçekleştirdi. PYD'nin kontrolündeki Kamışlı'da Rusya'nın ciddi bir dinleme üssü bulunuyor. Haseke'de ise Ruslar askeri bir varlık oluşturdular.
Putin'in Ortadoğu özel temsilcisi Mihail Bogdanov, Paris'te Salih Müslim'le görüşmüş, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, Salih Müslim'le Moskova'da 2 kez görüştüğünü belirtmişti. Yine Ekim sonunda iki PYD yöneticisi Moskova'da temsilcilik açmak üzere temaslarda bulundu.
PYD ile Rusya arasındaki yakınlaşma Türkiye'nin PYD konusundaki itirazlarının ABD tarafından daha dikkatle incelenmesine yol açtı.
Çünkü ABD uzun süredir PYD'yi radikal terör örgütü IŞİD'e karşı sahada savaşan seküler Kürt güçleri olarak görüyor ve dünyaya da öyle pazarlıyordu.
Oysa PYD, Suriye iç savaşından çıkan boşlukları değerlendiren, kah Esed rejimi ile kah IŞİD'le, kah ABD ile sonunda ise Rusya ile işbirliği yapan bir örgüttü.
28 Mayıs'ta Haseke'de Esed rejimi, PYD ve DEAŞ toplantı yapıp, işbölümü yapmışlardı. Ekim ayı başından itibaren ise IŞİD, Rusya'nın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olmuştu.
ABD'nin PYD konusunda yaptığı onca yanlıştan sonra Rusya faktörünün de etkisiyle ilişkilerini gözden geçirmeye çalışması, sahadaki mücadeleye nasıl yansıyacak?
İşin can alıcı noktası burası.
Rusya ile PYD yakınlaşması ABD'yi rahatsız etmiş durumda.
ABD'nin PYD'nin silahlı kolu olan YPG'ye silah yardımını durdurması önemli bir aşamaydı. Ama bu ilişkinin test edileceği iki büyük sınav duruyor ABD'nin önünde.
1-Rakka
2-Cerablus
IŞİD'in en büyük petrol gelirlerine sahip olduğu Rakka'ya yönelik büyük bir operasyon hazırlığı yapılıyor.
ABD, Rakka'ya yönelik operasyonda PYD'nin güçlü bir kara gücü olarak savaşmasını istiyor. Zaten 50 ton silah bunun için verilmişti. Tabii tamamının PYD'nin eline teslim edilmesi ABD'nin beceriksizliği ile açıklanmayacak kadar tehlikeli bir hamleydi.
Ruslar ise PYD'yi Rakka'ya değil, Cerablus'a yönelik bir operasyona kışkırtıyor. Türkiye, Cerablus'u kırmızı hat olarak ilan ettiğini PYD'nin Fırat'ın doğusuna geçmesi durumunda vuracağını ilan etmişti.
Rusya, Ceablus kartını biraz da bu amaçla oynuyor. Bakalım ABD, Rakka işini nasıl yönetecek?
Ama bizim için asıl önemli olan nokta Cerablus.
Sizi önce Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu'nun Erbil'de yaptığı açıklamaya götürmek istiyorum. Sinirlioğlu, 5 Kasım tarihinde Başkan Barzani ile görüşmesi sırasında yaptığı açıklamada, ”
Onlara (IŞİD) karşı önümüzdeki günlerde askeri olarak harekete geçme planlarımız var
” demişti.
Bakan Sinirlioğlu'nun, IŞİD'e yönelik müdahale sinyali olarak yorumlanan sözleri üzerine Dışişleri Sözcüsü Tanju Bilgiç, “
” ifadesinin kullanılmadığını belirterek, “
Tabiatıyla terör örgütlerine karşı siyasi iradenin alacağı her türlü tedbir ve karar uygulanır. Bu kararlar çerçevesinde tüm opsiyonlar da gündeme gelebilir
” demişti.
Bakan Sinirlioğlu'nun açıklaması da doğru Sözcü Tanju Bilgiç'in, kara harekatı düzeltmesi de.
Diplomasi aynı zamanda sözcüklerin üzerinde dans etme sanatı. Önümüzdeki günlerde Cerablus'ta IŞİD'e yönelik büyük bir operasyon bekleniyor. Hem de Cerablus'taki IŞİD varlığını süpürecek kadar geniş çaplı bir operasyondan söz ediliyor.
Türkiye, IŞİD'e yönelik operasyonlara katıldı. Ama bu kez farklı olacak. Türkiye ile ABD, IŞİD'e karşı ortak operasyon yürütecek. Kara birliği olarak yer almayacağız. Biz ve ABD, havadan IŞİD hedeflerini vuracak. Karadan ise Hür Suriye Ordusu ile birlikte Arap ve Türkmen birlikler girecek. Ama kara operasyonunda cihadist örgütler yer almayacak.
Hedef, IŞİD'in bu bölgeden atılması olacak.
İkinci bir hedef ise IŞİD'den boşalan ve Türkiye açısından stratejik önemi haiz olan bölgeye bir oldubittiye getirip PYD'nin girmesinin önlenmesi olacak.
Cerablus, Türkiye'nin Suriye'nin iç bölgeleriyle, Türkmenlerle, Araplarla irtibatını sağladığı stratejik bir mevki. Cerablus'un IŞİD'den temizlenip PYD'nin eline geçmesi de önlenmek suretiyle, bir anlamda fiilen tampon bölge işlevini görecek.
Ayrıca ABD, IŞİD'e karşı PYD dışında operasyonel gücü olan ama cihadist olmayan Arap, Türkmen ve Kürt birliklerle çalışmış olacak.
Büyük bir operasyon geliyor. Ama hemen uyarayım, bu operasyon Cerablus'ta ve IŞİD'e karşı olacak.