Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, "Brüksel'e ya da Avrupa Birliği'ne üye ülkelere sık sık gitmekle müzakereler yürümez, bizim öncelikle ev ödevlerimizi yerine getirmemiz, Türkiye içinde süreci yaşamamız gerekiyor" dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AK Parti'nin aylık yayın organı "Türkiye Bülteni"nde yaptığı değerlendirmede, 13 Ekim 2006'da tarama çalışmalarının bitmiş olacağını ve fiili müzakerelere yoğunlaşacaklarını ifade etti.
Avrupa Birliği'ne katılım sürecinin ne olduğu ve nasıl olduğunun daha tam anlaşılmadığını vurgulayan Ali Babacan, süreç ilerledikçe taşların yerine oturacağını kaydetti.
Babacan, şu anda medyanın özellikle işin sansasyon yönünde olduğunu ifade ederek, şu görüşlere yer verdi:
"Oysa müzakereler, çok büyük oranda Türkiye'de yapılacak. Brüksel'e ya da Avrupa Birliği'ne üye ülkelere sık sık gitmekle müzakereler yürümez, bizim öncelikle ev ödevlerimizi yerine getirmemiz, Türkiye içinde süreci yaşamamız gerekiyor. Tabii ki temaslarımız, Avrupa içinde çalışmalarımız olacak, bunları da yapıyoruz. Burada bir aksama yok. "
Türkiye'nin, 3 Ekimde ve 17 Aralıkta olduğu gibi sürekli bir heyecan ve teyakkuz modunda bulunmasının beklenemeyeceğine işaret eden Babacan, buradan yola çıkıp hükümetin heyecanın azaldığı sonucuna varmanın yanlış olduğunu belirtti.
Babacan, "Hükümet, AB'ye ilişkin hangi işi yavaşlatmıştır, sürüncemede bırakmıştır? Böyle bir şey yok' ifadesine yer verdi.
Kıbrıs konusunun, AB üyeliği önünde bir engel teşkil etmemesi gerektiğini ifade eden Babacan, Kıbrıs meselesinden dolayı AB sürecinde oluşacak bir aksamayı AB'nin, dünyaya da, Türk kamuoyuna da anlatamayacağını kaydetti.
Siyasi konuların her zaman olacağını ve bunların diplomatik yollarla çözüleceğine işaret eden Ali Babacan şunları kaydetti:
"AB kurumlarının işleyişini, yapısını, oluşumunu incelediğinizde çok farklı siyasi görüşlerin, ideolojilerin, renklerin bir arada bulunduğunu göreceksiniz.
Bu farklı renkler zaman zaman görüşlerini açıklayabilir. Bunlar Türkiye'nin aleyhine olabilir, Türkiye'yi tahrik, kamuoyunu tahrik etmeye, heyecanı, motivasyonu kırmaya yönelik olabilir. Bunlar karşısında soğukkanlı davranmazsak kaybeden biz oluruz, şimdi çıkıp sözde 'Ermeni Soykırımı' diye bir iddiayı dile getirenler oluyor, işi daha ileri götürüp Pontus'a vardıranlar var.
Bunların her birini ciddiye alırsak hamasi, duygusal davranırsak, hiçbir yol alamayız. Tersine soğukkanlı davranmak, bu iddiaları siyasetçilerin elinden alıp, bilim adamlarına teslim etmek zorundayız. "