Biz de bir yabancı banka alabiliriz, neden olmasın

00:0025/09/2006, Pazartesi
G: 25/09/2006, Pazartesi
Yeni Şafak
Biz de bir yabancı banka alabiliriz, neden olmasın
Biz de bir yabancı banka alabiliriz, neden olmasın

Türk bankalarının da yurt dışında banka alabileceğini söyleyen Bank Asya Genel Müdürü Kabaca, “Vizyonumuz geniş. Dışarıda banka alabiliriz, finansal iştirakler edinebiliriz” dedi

Faizsiz finans sistemiyle çalışan katılım bankalarının İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki ilk temsilcisi Bank Asya oldu. Geçtiğimiz Mayıs ayında yüzde 23'ünü halka açan bankaya görülmemiş bir talep gelmesi, herkesi şaşkınlığa uğratmıştı. Çünkü 160 milyon dolarlık hisse için, yaklaşık 50 katı büyüklükte 7.5 milyar dolarlık talep geldi. Bank Asya Genel Müdürü Ünal Kabaca, bankaya olan bu ilginin, 2001 krizi sonrasında izledikleri stratejinin bir sonucu olduğunu vurguladı. Kabaca ile 2001 krizi sonrasındaki yapılanmayı, halka arz sürecini, dalgalı kurun etkilerini ve yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisini konuştuk.

2001 krizinde, eski adıyla özel finans kurumları, yeni adıyla katılım bankaları da zor günler yaşadı. Bank Asya olarak o günleri nasıl aşabildiniz?

Bir faizsiz finans kurumunun (İhlas Finans) zor duruma düşmesi ve tasfiyesine karar ve-rilmesiyle birlikte, o dönemde diğer kuruluşlara da hücum yaşandı. Bu dönemde özel finans kurumları, krizden sistemleri sayesinde çıktılar. Çünkü faiz riskleri yoktu. Kredilerini vadelerinde tahsil edebildiler. Hemen hemen bütün kuruluşlar, kısa bir süre içinde topladıkları paranın yüzde 50'sini tasarrufçuya iade ettiler.

Zor durumdaki bu firmaların kredilerini geri mi çağırdınız?

Hayır, onlara el uzatıldı. Tulumbaya su döküldü ki firmalar çalışabilsin, insanlar işsiz kalmasın, çarklarını döndürsün. Finans kuruluşlarının en önemli unsurlardan bir tanesi, hiçbir zaman kredi devam ederken, fiyatlarını revize etmemeleri. Diyelim ki siz bir proje yapmışsınız, bir anda kriz oldu. Klasik bankacılıkta "Kredileri geri getir kapat, yoksa faiz şurdan şuraya çıktı" denir. Finans kuruluşlarının böyle bir yaklaşımı yapıları gereği olamaz.

Halka arzda 50 kat taleple karşılaştınız. Böyle bir ilgiyi bekliyor muydunuz?

Zaten 2002'lerden itibaren 10'uncu kuruluş yıldönümümüz olan 2006'da halka arzı planlamıştık. Bu kararı, genel kurullarımızda ortaklarımızla da paylaşmıştık. Öz kaynaklarımızı da bu yılın 6 aylık bilançosunda 539 milyon YTL gibi bir büyüklüğe ulaştırmış durumdayız. O dönemlerde yaptığımız projeksiyonlarda hemen hemen bu fiyatlandırmayı, bu kadar emisyon primi oluşacağını zaten hesaplamıştık. Halka arz sırasında da çok yaklaşık değerler çıktı.

Nasıl bir iş modeli uyguladınız ?

2001 yılı krizin hemen akabinde, hem organizasyon yapımızda değişikliğe gittik, hem de büyüyeceğimiz iş kollarını belirledik. "Ağırlıklı olarak eskiden olduğu gibi yine ticari tarafta yer almalıyız. Yaygın bir müşteri tabanında KOBİ'lerle çalışmalıyız. Müşteri ilişkilerini son derece geliştirmeliyiz" dedik. Ciddi bir pazarlama ekibi kurduk. Ayrıca iş kolları itibariyle o dönem durgunluk yaşayan inşaat sektöründe canlanma yaşanacağını belirledik ve altyapımızı önceden kurduk.

İnşaata mı ağırlık verdiniz?

İnşaatın projeler ve taahhüt tarafına ağırlık verdik. Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi, altyapı yatırımları anlamında aradaki farkı kapatması, bunun için de yığınla ihaleler açılması gerekiyor. Buralarda yoğunlaştık.

Kaç şubeniz hizmet veriyor?

Şu anda 86 şubemiz var. İzni alınmış, yeni açılacak şubelerle birlikte bu yıl sonuna kadar 90 şubeye ulaşacağız.

İhracatçıların yüksek faiz-düşük kur politikasına isyanı var. Siz ne diyorsunuz?

İhracatçıların dünyanın pek çok ülkesinde muhatap oldukları alıcıların hepsi aynı sistemde çalışıyor. Bizde ilk kez bu sisteme girildiği için, dalgada boğulan çok firma oldu. Ama işi öğrenip yoluna devam edenler de oldu.

Süreci Merkez Bankası iyi yönetti mi?

Yapabilecekleri şeyleri yaptılar. Ya aldıkları dövizleri satacaklardı, ya da faizle oynayacaklardı. İkisini de yaptılar. Dolar kurunda 1.45-1.50 çok ideal bir aralık.

Son dönemde Türk bankacılık sisteminde yabancı bankaların önemli bir pay aldığını görüyoruz. Katılım bankacılığı için de, özellikle Körfez'den böyle bir ilgi söz konusu mu?

En son Kuveyt'ten küçük bir yatırımcı grubu Adabank'ı aldı. Adabank'ı faizsiz bankacılık anlamında çevirebilirler. Mevcut 4 katılım bankasına belki bir tane daha eklenmiş olacak. Bunun dışında satın alma şimdilik yok. Bir de biz Körfez sermayesi diye gözümüzde büyütü-yoruz. Niye Türkler dışarıda banka alamasın. Sanki Türkiye pasif bir yapıda. Bank Asya olarak bizim bu açıdan vizyonumuz geniş.

Bank Asya yurtdışına mı açılıyor?

Halka açık yüzde 23'lük kısmın yarısından fazlası yabancı yatırımcıda. Bir süre sonra daha dinamik bir yapı oluşacak. O zaman, geniş bir perspektifle düşününce, 'Dışarıda birtakım girişimlerimiz niye olmasın' diye bakıyoruz.


Rakamlar, 'Türkiye ilk yarıda yüzde 7.5 büyüdü' diyor. İşletmelere finans kaynağı sağlayan katılım bankası olarak bu büyümeyi görüyor musunuz?

En büyük büyüme inşaat sektöründe oldu. İnşaat belki ikinci yarıda bir miktar yavaşlayabilir. Merkez Bankası'nın çok hızlı bir faiz düşürme durumunda olmayacağını düşünüyorum. Çünkü özellikle Eylül ayı enflasyonu, yönü belirleme anlamında kritik. Mayıs öncesinde konut kredilerindeki faiz oranları Türk Lirası'nda 1'ler seviyesine düşmüştü. O seviye- lerin kolay kolay görülemeyeceğini söyleyebiliriz. Finansman sıkıntısından dolayı bireysel talepte bir daralma var. İnşaat şirketleri kendi kârlarını belli ölçüde aşağı çekerek, kampanyalarla bu daralmayı aşmaya çalışıyorlar. Uygun maliyetlilerin satışları olsa da, rayına oturmuş bir sistem olmayacak.



2007'de hem Cumhurbaşkanlığı seçimi, hem de genel seçim var. Bununla birlikte yüzde 4 gibi de iddialı bir enflasyon hedefi de var. Sizin 2007'ye ilişkin projeksiyonunuz nasıl?

Öncelikle yüzde 4 enflasyon hedefi tutmaz. Zaten daha önce belirlenmiş bir hedefti. Bu yılki gelişmeler dikkate alınarak revize edilecek. Hükümet uygulamalarına bakınca, çok popülist bir uygulama görünmüyor.


Ekonominin geneline yönelik istikrarı bozacak bir şey yok. Ancak siyasiler arasındaki seçim tansiyonu nedeniyle, istikrarı bozacak bazı gelişmeler olabilir. Umarım oralarda çok daha yumuşak geçişler olur. Her iki seçim de yumuşak bir şekilde atlatılır. Bazılarının kişisel hırsları, toplumun menfaatinin çok önüne çıkabiliyor.

3 Kasım 2002 seçimleri sonrasında ekonomiye ve siyasete istikrar geldi. 2007 sonrasındaki istikrar ortamıyla ilgili öngörüleriniz neler?

2007 Kasım ayındaki seçimden sonra herkes hesabını kitabını tekrar yapar. Kasıma kadar da daha temkinli bir şekilde hareket edecek. Toplum olarak sağ duyulu olmamız lazım. Geçmiş tecrübelere dayandırdığımız için bunları söylüyoruz. Başka bir ülkede olsa, seçimler normal şartlarda olur gider. Birileri kaybeder, birileri kazanır, sonuçta ülke yoluna devam eder. 2007'den sonra taşların çok daha yerine oturacağını, çok daha istikrarlı bir dönemin geleceğine inanıyorum.