Eski MHP'li, yeni TKM'li Bahattin Ergezer, ülkücülerin mafyaya, çetelere bulaşma nedenini geçim derdine bağlıyor ve 'en büyük hatamız bu' diyor
Türk Silahlı Kuvvetleri 26 yıl önce bugün, Org. Kenan Evren'in başkanlığında yani "emir komuta zinciri içinde" yönetime el koydu. Darbe ülkenin demokrasi tarihinde derin bir yarık açtı, hayatın her alanına büyük hasar verdi, travmalara yol açtı. Uluslararası Af Örgütü'nün rakamlarına göre 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. İdam cezası verien 517 kişinin 50'si asıldı. Asılanların 18'i sol, 9'u sağ görüşlüydü. Darbe öncesinde aynı silahın aynı gün içinde hem sağ, hem sol eylemde kullanılmış olması, bu mobiliteyi sağlayan görünmez elin ülkede ne yapmak istediğinin de açık göstergesiydi.
Sol kesimin 12 Eylül'ü sorgulaması, yaşadığı mağduriyeti dile getirmesi alışkın olduğumuz bir şey. Ama ülkücü kesim yıllardır sus pus. Ve şimdi, darbenin 26. yılında ilk kez bir hareketlilik oldu! Aralarında eski MHP Milletvekili Ali Güngör'ün, eski
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu'nun, Dr. Bahattin Ergezer'in, Abdullah Çatlı'nın yakın arkadaşı Ömer Ay ve 12 Eylül öncesi ülkücü polislerin kapatılan derneği Pol-Bir'in Genel Sekreteri Bekir Baz'ın da olduğu ülkücü hareketten gelen bir grup isim, Türk Kardeşlik Merkezi adıyla bir dernek kurdu. 12 Eylül'ü milat alan TKM, ilk faaliyetini geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara'da yaptı. Heyecanlı bir kalabalığın hazır bulunduğu toplantıda konuşmaları dinledikten sonra TKM'nin Genel Başkanı Bahattin Ergezer ve kurucu üye Ali Güngör ile konuştum. İzlenimim şu: TKM sağ kesimden 12 Eylül'ü sorgulayan ilk dernek olması hasebiyle önemli. Bundan sonra ne yapıp yapamayacakları zamanla anlaşılacak ama eğer kamuoyu desteklerse TKM'den bir siyasi parti çıkacak. Ve büyük ihtimalle genel başkanlığını da Ali Güngör yapacak.
Kimseyle bir hesaplaşmamız yok bizim. Bu doğru da değil aslında. Bizim kendimize getirdiğimiz bir özeleştiri var ama 12 Eylül'ü yapan insanların Türk milliyetçilerine yaptığı zulmü falan çok fazla önemsemiyoruz biz.
Hakkımızı helal ettik. Biz samimi olarak ülkemiz için çalıştık. 12 Eylül'ü yapanlar bilerek veya bilmeyerek Türkiye'yi tek bir kutbun pençelerine bıraktı. Biz bunu sorguluyoruz.
Kullanılmadığımızı biliyoruz. Şahsen bir ülkücü derneğin genel başkanıydım. Bana kimse şunu şöyle yap demedi, Türkeş dahil. 12 Eylül'den evvel sol kesimin bir kısmı da vatanperverdi, güzel şeyler söylüyorlardı. Yıllar sonra anladım.
Devlete öfke duymadık. Bu devlet bizim, gidecek başka yerimiz yok. Türkeş içerden çıktığı zaman bir yer sofrasında oturduk, yemek yiyorduk. Türkeş Kenan Evren'in sınıf arkadaşıydı, kendisine yaptığı zulmü biliyoruz. Dedi ki "Ona kişisel olarak belki öfke duyarım ama Türk ordusu kemiklerimi kırsa, 30 defa idam etse, yine de benim ordum. Boyum kıldan ince."
Önümüzdeki 12 Eylül'e kadar komisyonlar kurarak romanlar, senaryolar yazdıracağız. Fikir adamlarımızın 12 Eylül'ü ekonomik-siyasi her alanda irdelemelerini isteyeceğiz.
O günün solcularının hepsi bugün medyanın başında. Hepsi liberal oldu. Onlar yargılayabiliyor-lar ama bizim en büyük sıkıntımız içerden çıkan arkadaşlarımıza hayatlarını devam ettirebilecekleri bir şey sağlayamamak.
Onları yerleştirebileceğimiz bir iş, oturabilecekleri bir ev hazırlayamadık. Ama solcuların her yerde insanları var, hapisten çıkanı yerleştirdiler. Ali Kırcalar şunlar bunlar, belli yerdeler şimdi. Biz ekmek peşindeydik. İnsanlar daha yeni yeni kendine gelmeye başladı. Eğer 12 Eylül'ün sorgulanması gerekiyorsa o da yapılacaktır.
Aaa, onu yapıyoruz biz. Bir sürü hatalarımız var.
12 Eylül döneminde keşke diyeceğimiz, pişman olacağımız bir şey yapmadık. Ama hep "Vatan Millet Sakarya" dedik. İhtilalden evvel kurum hazırlığını yapmış olsaydık bir çok arkadaşımızın iş yeri olurdu. Mağdur olmazlardı. En büyük hatamız içerideki arkadaşlarımıza yeterince bakamamamız. Vefasızız biz.
Doğru. Devletin üst kademesindeki insanlar bizim böyle bir eksiklik içinde olduğumuzu biliyordu. Özal biliyordu mesela. İstanbul'daki ve bazı yerlerdeki bir takım mafya hareketlerini bitirebilmek için Ülkücü camiadan çıktığı söylenen bir adamı finanse eden Turgut Özal'dır. İnsanımıza burada yiyin, için diyen Turgut Özal ve çevresindeki bir takım insanlardır.
Özal'ın ve çevresindekilerin bunu yaptıkları bana bir çok defa söylendi.
Ben Kenan Evren'i söylediğiyle yaptığı birbirine uymayan biri olarak görüyorum. Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti'yi 1944'de yakalayıp o zamanki Ankara valisi Nevzat Tandoğan'ın karşısına getiriyorlar. Tandoğan Türklük duygusu gelişmemiş, kendini Türk hissetmeyen biri. "Lan" diyor "Sen misin Türkçülük yapan! Bu ülkede milliyetçilik yapılacaksa da, solculuk yapılacaksa biz yaparız. Komünizm gelecekse de biz getiririz. Baldırı çıplak Türk! Senin iki görevin var: Biri çağrıldığında askere gelmek. İkincisi tahıl yetiştirmek." Kenan Evren'in mantığı bu. İnsanlarımızı köleleştirdi.
Türkiye'nin Sevr'den daha ağır şartlar içerisinde bulunduğunu, sorunların çözümlerini üretecek kadronun oluşması gerektiğini düşünüyorduk. Bir araya gelelim, teşkilat kurup bu işleri yürütelim dedik. Asıl gayemiz kapitalizm ve komünizmin haricinde üçüncü bir yol ortaya koymak. Hem Türk milletini kurtarabilmek, hem de bunu dünyaya gösterebilmek.
Türkler her zaman her durumda bir çıkış yolu bulmuş. Türk insanı çok zeki insan. Geri zekalı insanlardan müteşekkil bir topluluk değil bize göre.
Ülkücü hareketi yok sayamayız, ülkücü hareketten gelen insanlarız. Türk milliyetçileri olarak 12 Eylül'den önce de üçüncü yol arayışımız vardı zaten. Ne kapitalizm, ne komünizm falan diyorduk. Bizden başkaları da vardı. Erbakan Hakyol İslam, diyordu. Mehmet Ali Aybar ile Attila İlhan'ın 'milli sol' diyebileceğimiz bir arayışları
vardı. Ama 12 Eylül bu tip arayışları bitirdi. Türkiye'de düşünen insanların hepsini tek bir sisteme, liberal kapitalist sisteme mahkum etti.
Biz bu arada siyasetteydik. MHP'de görev aldık. Ali Güngör de, Devlet Bahçeli de, ben de. MHP'nin düşüncelerini paylaşıyorduk ama daha sonra o siyasete hakim olan arkadaşlar da liberalist sisteme mahkum oldular. Düşüncelerimizle farklılaştık biz. Şu anda hiçbir siyasi parti beni temsil etmiyor mesela. Türk dili bitmek üzere. Vatan toprakları satılıyor. Van, Kars çevresi o bölgede gözü olan Ermenilerce tapusuz satın alınıyor.
Onu bilemeyiz. Biz burada Türkiye'yi her alanda başka yerlere peşkeş çekmeye çalışan kadrolara karşı bir Mustafa Kemal, bir Köroğlu duruşu sergilemek istiyoruz. Derneğin siyasi amacı yok ama arkadaşlar siyasete karar verirse giderler, bir parti kurarlar. Biz de destekleriz. Bizim hareketimiz sevgi ve aşk temelinde buluşan insanların bir kardeşlik hareketi olacak.
Ben laflarla, ben şuyum demelerle, insanların ya da grupların kendilerini tarif etmelerinin gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Sağ sol tabirlerini ve o kelimelerle yapılan tarifleri 12 Eylül öncesinde de doğru görmüyordum.
Biz ülkücüler olarak 1980'e kadar vatanseverliğin gereği neyse onu yaptık. Bugünün Türkiye'sindeki vatanseverliğin gerektirdiği şeylerin ne olduğunu bulmak durumundayız. İnsanlarının muradını bulalım, bunu yaparken de geçmişe projektör tutalım. Nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz.
Daha önce yapılmadı bu. Herkes yapmalı. TKM yeni kuruldu. Bu ilk faaliyeti. Düşüncelerimizi ön yargısız açıyoruz. Bizim de hatalarımız olmuş ise hatalardan ders almak fazilettir. Hatalarını tespit eden insanlar ve hareketler geleceğe doğru gidebilirler.
Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Ülkücü hareket 1965'li yıllarda Türkiye'nin gündemine çıkarken -ki ilk kurucu başkanlardan biriyim ben- birileriyle kavga etmek gibi amacımız yoktu bizim. Biz o zaman da, liberal kapitalist ya da sosyalist marksist değil üçüncü yol demiş, yola öyle çıkmıştık. Türk insanının refahı gibi iddialarımız vardı. Ancak soğuk savaş ortamı, komünist düşüncenin Rusya'nın adeta evrensel silahı olarak sunulması ve ilk hedef olarak da Türkiye'ye yönelmiş olması hadiseleri büyüttü. Komünist düşüncenin iktidar olma stratejisi, halkın oyuyla iktidara gelmek değil, ihtilalle iktidara gelmekti. Bizim Anadolu'dan gelen o delikanlı karakterimiz onların stratejilerine teslim olmamayı gerektirdi. Bizim hatamız onların stratejisine ayak uydurmak oldu.