Ege ve Karadeniz arasında "Biyolojik koridor" özelliği taşıyan Marmara Denizi'nde, kirlenme parametresi olarak en sık kullanılan bulanıklık oranlarının son 3 yılda yüzde 80 oranında arttığı bildirildi.
Türk Deniz Araştırmaları Vakfında (TÜDAV) görevli Yrd. Doç. Dr. Bülent Topaloğlu, yaptığı açıklamada, bir iç deniz olan Marmara Denizi'nin, Ege ve Karadeniz arasında yer alan bir geçit olduğunu söyledi.
Ege ve Karadeniz arasında bir "Biyolojik koridor" özelliği de gösteren Marmara Denizi'nin, bu iki farklı nitelikteki su kütlesini birbirinden ayırırken, aralarındaki tür geçişini de düzenlediğini ifade eden Topaloğlu, Marmara'nın her iki denizle de tam bir etkileşim içinde olduğunu kaydetti.
Topaloğlu, Marmara Denizi'nin son yıllarda giderek kirlendiğini, bu kirliğin de evsel, endüstriyel ve gemi kökenli olduğunu belirterek, "Marmara Denizi, adeta açık bir kanalizasyona dönüşmüştür. Çünkü, arıtma yapılmamaktadır. Marmara kıyılarında Türkiye'nin önemli endüstri tesisleri yer almaktadır. Bir diğer önemli kirlilik kaynağı ise Tuna gibi büyük nehirler aracılığıyla Karadeniz'den gelen kirliliktir" dedi.
Marmara Denizi'nin kirlenmeye karşı dayanıklılığını sağlayan etkenin Ege Denizi yoluyla gelen daha tuzlu ve nispeten daha temiz su kütlesi olduğuna dikkati çeken Topaloğlu, şunları söyledi:
"Marmara Denizi, Karadeniz tarafından da kirletilmektedir. Ancak son yıllardaki çalışmalar Karadeniz'in de boğaz alt suyuyla az da olsa kirletildiğini göstermektedir. Marmara Denizi'nde nesli azalan türler 50'nin üzerindedir.
Örneğin karides, yengeç, pina, sünger gibi birçok deniz canlısının nesli azalmaktadır. Bu azalmada kirlilikle birlikte aşırı, bilinçsiz ve yasa dışı avcılık da rol oynamaktadır.
Kirlilik ölçümlerinde bir standart olmadığından karşılaştırma zorluğu yaşanmaktadır. Ancak, kirlenme parametresi olarak en sıklıkla kullanılan bulanıklık son 3 yılda yüzde 80 oranında artmıştır. Plankton patlamaları çoğalmaktadır. Özellikle yazın Yassıada ve Büyükada yakınlarında oksijen azalmasına bağlı toplu ölümler meydana gelmektedir. Bu ekolojik dengenin gittikçe bozulduğunu göstermektedir. "
Topaloğlu, Marmara Denizi'nin hiçbir zaman Ege ve Akdeniz gibi pırıl pırıl deniz olmadığını, bunun da denizin karakterinden kaynaklandığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Marmara Denizi, Akdeniz ve Ege'den farklıdır. Karadeniz, çok verimli bir tarla gibidir. Balıkçılığın çoğu burada yapılır. Ege ve Akdeniz ise biyolojik çeşitlilik açısından daha zengindir, ama verimli değildir. Marmara ise farklı denizler arasında adeta astımlı bir hasta gibi sürekli bakım ve ilgi gerektiren bir denizdir. Ölmüş, bitmiş bir deniz değildir, ancak çok kırılgan, hassas bir ekosisteme sahiptir. Sürekli dikkat edilmesi gerekir. "
Marmara Denizi'nin korunabilmesi için mutlaka "Marmara Denizi Makro Yönetim Planı"nın uygulamaya konulması gerektiğini anlatan Topaloğlu, Karadeniz ve Ege göz ardı edilmeden bütünsel ekolojik boyutlarıyla düzenli ve sürekli bir araştırma ve izleme programı oluşturulmasının önemine işaret etti.
Topaloğlu, kaçak ve aşırı avcılığın önlenmesi, av yasaklarına uyulması, boy ve tür yasaklarının gözden geçirilmesi, ayrıca kum alımı ve kıyı tahribinin önüne geçilmesinin şart olduğunu da kaydetti.