TÜSİAD'ın Sheraton Otel'de düzenlenen YİK toplantısına katılan TÜSİAD Başkanı Sabancı ve TÜSİAD YİK Başkanı Koç yaptıkları konuşmalarda, seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini belirterek erken seçim istemediklerini ifade ettiler.
TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Mustafa Koç, seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini belirterek erken seçim istemediklerini söylediler.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, "Bugün itibarıyla elimizde bulunan bütün veriler, 2007'nin zor bir yıl olacağını gösteriyor" dedi.
Koç, TÜSİAD'ın 2006 yılı Üçüncü Yüksek İstişare Konseyi Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, dünyaya bakıldığında 2007 yılının, bizim coğrafyamızda "mevcut kartların karıştırılıp, yeniden dağıtılacağı bir yıl olması olasılığının" öne çıktığını belirterek, Türkiye'ye bakıldığında ise 2008 ve sonrasında nasıl bir Türkiye'de yaşanılacağının, 2007 yılındaki gelişmeler tarafından büyük ölçüde belirleneceğini görebildiklerini kaydetti.
Eldeki imkanların ve stratejilerin dikkatle gözden geçirilmesi gereken yeni bir döneme girildiğini ifade eden Koç, 2007 yılını politik sağduyu, ekonomik disiplin ve istikrar içinde geçirmenin zorunluğu olduğunun altını çizmek istediğini bildirdi.
"Bunun için seçimler zamanında yapılmalı, cumhurbaşkanlığı seçimleri uzlaşma içinde gerçekleşmeli ve genel seçimlere bağlı olarak mali disiplinin zedelenmesine izin verilmemelidir" diyen Koç, hükümetin reform sürecine ara vermemesini, eksikleri hızla tamamlamasını, bu reformların uygulanmasını ve tabana yayılmasını başarması gerektiğine işaret etti.
Koç, ülke yönetimine uyum manzarasının egemen kılınması için tüm kesimlerin çaba sarf etmesini de isteyerek, Türkiye'nin gelişmişliği, demokrasiye bağlılığı, modern toplumsal değerleri kucaklayışı ile bölgenin diğer ülkelerinden ayrışabildiği ölçüde, önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirebileceğine dikkat çekti.
AB Konseyi'nin Türkiye hakkındaki son kararının, ülke içinde bazı kesimlerce, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini bir fırsat olarak değerlendirdiklerine işaret eden Koç, kararı Türkiye'nin tam üyelik hakkının teslim edilmemesi yönünde, kesin bir irade beyanı olarak yorumladıklarını aktardı.
Koç, şunları söyledi:
"Elbette AB içinde konjonktürel olarak bir kaç ülkeden oluşan bir cephenin önümüze teknik olmaktan çok, siyasi bir yaklaşım ile engel koymaya çalıştığını, Türkiye'yi yavaşlatmak ya da tam üyelik dışındaki bazı seçenekleri zorlamak istediğini görmüyor değiliz. Ama gördüğümüz başka şeyler de var. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, orta vadeli bir perspektif içinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bazı Avrupa ülkelerinde bugün gördüğümüz siyasi tavırlar, tamamen kısa vadeli ihtiyaçların ürünüdür. Türkiye kararlılığını koruyup anlatabildikçe, son Kıbrıs açılımında olduğu gibi inisiyatifi elinde tuttukça, AB ülkeleri içinde taraftar cephesini genişletmektedir. AB'nin uluslararası politikada etkili olmaya çalışırken, göz önünde tuttuğu coğrafyaya baktığınızda, Türkiye olmaksızın bir gelecek tasarımı yapmasının mümkün olmadığını söylemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.
Aksi taktirde AB'nin de yavaş yavaş desteklemeye başladığı, NATO'nun etki alanını Karadeniz, Kafkaslar ve Büyük Orta Doğu'yu genişletme yaklaşımı ile son derece çelişen bir durum ortaya çıkacaktır. Ayrıca AB'nin kendi analizlerine göre, enerji alanında Rusya'ya olan bağımlığını azaltacak bir alternatif ararken, Türkiye'yi bir köprü olarak kullanmak dışında bir seçeneği de bulunmamaktadır.
Yaşlı Avrupa'ya yapacağımız gençlik aşısının kültürler ve medeniyetler arası diyalog ihtiyacını sağlayacağımız katkıdan, geniş pazar olanaklarımızdan söz etmiyorum bile. "
Koç kısa dönemde ise Türkiye'nin AB ile ilişkilerini, "kriz çözen, çözüm inisiyatifini elinde tutan bir tavırla sürdürmesi, kışkırtmalara kapılmadan, tam üyelik perspektifini kararlılıkla korumasının" etrafını saran ateş çemberinin ortasında ayağını yere sağlam basabilmek için zorunlu gözüktüğünü de kaydetti.
Mustafa Koç, konuşmasında dünyadaki son gelişmeleri de değerlendirdi. Bu yılın en önemli olayının ABD seçimleri olduğunu ifade eden Koç, "Bush yönetiminden kısa vadede büyük yön değişiklikleri beklemek yanlış olacaktır. Ama başkan Bush'un söylem düzeyinde teskinliğini korurken, eylemde (Irak'tan onurlu çıkış)a imkan sağlayacak yeni politika seçeneklerini gündemine almak zorunda kalması kaçınılmaz olacaktır" dedi.
Bu konunun Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini, çünkü Başkan Bush'un önüne konan muhtelif politika önerileri içinde, Türkiye'ye önemli roller akseden ve bölgedeki varlığını değerlendirmekten söz eden seçeneklerin de bulunduğuna dikkat çeken Koç, belki de Türkiye'nin 1 Mart teskeresinden bu yana ilk kez söylediklerine kulak kabartılan bir ülke konumuna gelebileceğini bildirdi.
Türkiye'nin, Bush yönetimi ile temaslarını sürdürürken, demokratlarla geleneksel olarak zayıf olan ilişkilerini güçlendirmek için özel bir çaba sarfetmesi gerektiğini de dile getirmekte yarar gördüklerini ifade eden Koç şöyle devam etti:
"Ele alınması gereken bir başka konu da NATO Zirvesidir. Terörizm, kitle imha silahları ve enerji kaynaklarının korunması, NATO'nun en önemli meseleleri olarak ilan edildi. Bu da önümüzdeki dönemde NATO'nun bölgemizdeki faaliyetlerinin yapısında bir değişiklik anlamına gelebilir.
Türkiye, bu açıdan da fırsat ve riskleri iyi değerlendirmelidir. Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, 2007'de de kriz üretmeye devam edecektir. Genel planda enerji güvenliği konusunda yeni gerginliklerin yaşanması sürpriz olmayacaktır.
Tek, tek ülkelere bakıldığında ise etrafımızın her an patlamaya hazır gerilim ve çatışmalarla çevrilmiş olduğu görülmektedir. İran'ın nükleer güvenliği ile ilgili sorun ise çözümsüz kaldığı taktirde, bu durum küçümsenemeyecek olumsuzluklara yol açabilir. "
Koç, Irak'ta ABD'nin halen çözümsüzlük içinde olduğunun, son tartışmalarla tescil edildiğini söyledi.
Ayrıca Koç, İç savaşın yaygınlaşmasının bu ülkenin parçalanmasına ve oluşacak girdabın içine komşu ülkelerin de çekilmesine neden olabileceğine dikkat çekti.
Koç buna karşılık Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması başarıldığında, kalıcı istikrarın nasıl sağlanabileceğinin, bugünden görebilmenin de mümkün olmadığını ifade etti.
Lübnan'daki rejimin dayanamayacağı baskılar altında olduğunu, son günlerde iç savaşın Filistin'de de bir ihtimal olarak belirmesinin kaygı verici konumda bulunduğunu kaydeden Koç, "bu sorundaki çözümsüzlük tüm bölgeyi ve dünya siyasetini olumsuz etkilemektedir. Türk toplumunun özel bir hassasiyetle izlediği bu konu tıpkı komşularımızdaki sorunlar gibi, Türkiye'yi ciddi biçimde meşgul edebilir" dedi.
Koç, böylesine bir ortamın, bir yandan güçlü stratejilere sahip olmayı, buna göre davranmayı, bir yandan da her türlü istikrarsızlıktan uzak durarak ayağını yere sağlam basmayı gerektirdiğini sözlerine ekledi.