Bugün başka konular da vardı okur mektuplarının tartışılmasını gerekli kıldığı. Ama yerim dar. Yeniden, Yeni Şafak'ın 'Orhan Pamuk'un Nobel'i almasından niçin rahatsız olmadığına değinmekle yetineceğim.
Bunu galiba ikinci kez yazmış olacağım. Soğuk savaşın sona erdiği yıllarda, çok beğendiğim bir sanatçı olan Giovanni Pappini'nin bir öyküsünden hareketle, alemde işlerin nasıl değiştiğini anlatmıştım.
Hikaye şöyleydi: Amerika ve Sovyetler birliği, aynı anda, füzelerin düğmelerine basıyorlardı. Nevada'dan, Florida'dan, Kaliforniya'dan füzeler havalanıyordu. Rusyanın füzeleri de tabii ki Sibirya'dan, Kiev'den veya nereye konuşlandırılmışsa oralardan.
Füzeler, gece sabaha karşı yerlerine ulaşıyordu. Ertesi sabah güneş, atılan karşılıklı bombaların etkisiyle, komünist bir Amerika'nın, kapitalist bir Sovyetler Birliği'nin üzerine doğuyordu.
Evet, hikayenin absürd bir tarafı vardı. Dünyadaki, insanlardaki 'tahavvül'ü nükteli bir şekilde anlattığı için sevmiştim hikayeyi.
Ben, Allah'ın insanları, toplumları değiştirmesine hayranım.
Mesela, bugün Avrupa Birliği'ne girmeyi en çok isteyen topluluk, 70'li yıllarda, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na girilmesini istemeyen neredeyse yegane topluluktu.
Ben, şimdi, ideolojik sebeplerle 'ateist' olanların, toplumdaki en mütedeyyin insanlarla aynı siyasi çizgiye gelmesine hayranım. Dünya değişti, belki ben ayak uyduramıyorum. Ama, Türkiye'yi dışa dana çok bağlamak için yapılan bir operasyon olan 28 Şubat'taki aktörlerin, Türkiye niye bu kadar dışa bağımlı diye tepinmelerine de hayranım.
Ulusalcılık adına, Avrupa Birliği'ne karşı da olabiliyorsunuz, taraftar da. Aynı sebeple, dinsiz de olabiliyorsunuz, dindar da. Buna da hayranım.
Fakat bir tuhaflık var. Bana kulakları çınlasın Cumali Ünaldı anlatmıştı. Toptan anlamayan bir adamı, onların memleketinde (Cumali Ünaldı Malatyalı) bir kulübün başına getirmişler. Maç sırasında bir gürültü patlak vermiş, herkes zıplamış, bağırıyor ama kulüp başkanı milletin niye böyle heyecanlandığını anlamıyor. Etrafındakilere soruyor: Ne oldu?
Diyorlar ki, sayın başkan, gol attık.
Tamam, gol attık da diyor başkan, iyi mi ettik, kötü mü ettik?
Başkan kadar bile sorgulamıyor kimse. İyi mi ettik, kötü mü ettik diyen yok. Sorgulamadan alkışlıyor, sorgulamadan lanetliyor. Niye alkışlıyoruz, niye bu taraftayız, şu konuda başka tarafta olsak olmaz mı diye sorgulayanlar çok az.
Orhan Pamuk'un Nobel almasında da böyle oldu. Nobel'i, Ermeni soykırımı ya da Kürt sorunu konusunda resmi görüşten farklı bir şey söyleyen Orhan Pamuk mu aldı? O zaman, Pamuk'a Nobel verilmesinin iyi bir şey olduğunu düşünemeyiz.
Papa mı geldi? Mutlaka kötü bir şeydir Papa'nın gelmesi, haydi, Papa bahanesiyle sayfalar, ekranlar dolusu muhalefet edebiyatı. İşin ilginç tarafı, Papa'ya veya Papa'yı davet eden reisicumhura bir şey diyen yok.
Papa'nın gelişinde, Yeni Şafak'ın olaya nasıl baktığına, Başkan Bardakoğlu ve İstanbul Müftüsü Çağrıcı'nın 'sağlıklı' duruşlarını nasıl ön plana çıkardığına değinmiştim. Orhan Pamuk'un Nobel'i için de yazmıştım. Ancak Nobel ödül töreni vesilesiyle, bazı okurlarımızdan mektuplar aldık. Neden bu kadar olumlu yaklaşıyor Yeni Şafak diye soruyorlardı.
İsterdim ki, siyah ve beyazın dışında da renklerin varolduğunu daha çok insan farkedebilsin.
Bana sorsalar, Peyami Safa mı, Orhan Pamuk mu? Ahmet Hamdi Tanpınar mı? diye, ben reyimi minarenin şerefesine balkon diyen Türk yazarı Orhan Pamuk lehine kullanmazdım. Ama biliyorum bana sormazlar.
Roman'ın dışına çıksak, çünkü edebiyat, Roman'dan ibaret değil. Yine bana sorulsa, (Nobel'in değil) yeryüzünün en büyük ödülünün, –bana göre– yeryüzünün en güzel şiirlerini yazan Sezai Karakoç'a verilmesini isterdim. Sadece Mona Roza bile, buna değerdi. "Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır/Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın" dizelerinin güzelliği, buna değerdi.
Ama Nobel'i Orhan Pamuk'a verdiler. Şimdi ne yapmak lazım? Küçümsemek, reddetmek, hatta hakaret etmek lazım. Bu sonuca mı ulaşmamız gerekiyor?
Orhan Pamuk'la ilgili bütün politik değerlendirmeleri edebi eleştirileri yaparken, Pamuk'un Nobel almasının uluslararası alanda Türkiye lehine bir 'skor' olduğunu takdir etmek herhalde imkansız bir şey!
Yeni Şafak, Pamuk İslam hakkında sevimsiz ifadeler kullandığında bunun 'ödüle yönelik' bir çıkış olduğu yorumuna yer vermişti. Ermeni soykırımı laflarının neye matuf olduğunu da yazmıştı. Bunları okurlarımız hatırlar. Yeni Şafak yazarları, politik, edebi, bütün yönleriyle konuyu tartıştı. Sonuçta, Pamuk'un Nobel alması da takdir edildi. Bu tutumu yanlış bulanlar olabilir, ama Yeni Şafak böyle yaptı. Şimdi memleket mi elden gitti?
Kıssadan hisse; olaylara, birden fazla açıdan bakmak mümkündür hatta daha doğrudur ve hiç kimse şablonlarla düşünmek zorunda değil.