İlk hikâye kitabı 'Ağlayan Çınarlar Parkı' ile büyük beğeni toplayan Nevzat Canan, bir yıl sonra ikinci kitabı; 'Sandal Sefası' ile okura tekrar merhaba diyor.
Nevzat Canan, hayatın içinden insanları kahraman yapma konusunda üstün bir yeteneği sahip. Sandal Sefası'ndaki on sekiz hikâyenin kahramanlarının tamamı da sıradan insanlar. Hani sokağa çıktığınızda bir köşe başında karşınıza çıkıverecekmiş hissi uyandıran gündelik hayatın içinden insanlar. Sandal Sefası'ndaki hikâyeleri okurken kısacık bir "an"ın nasıl bir durum hikâyesine dönüştüğünü, dönüştürüldüğünü gördüğümde aklıma, Sait Faik geldi. Sadece bu yönü ile değil Nevzat Canan; sıradan, bizim belki her gün şahit olduğumuz, olayları -"at" hikâyesinde olduğu gibi- ince bir görüşle; akıcı, duygulu, dokunaklı bir hikâyeye çevirmedeki başarısı ile de Sait Faik'i hatırlatıyor.
Sandal Sefası'nda, birbirinden güzel hikâyeler var, herkesin kendi hikâyesine yakın bulduğu bir hikâye ve hikâye kahramanı olacaktır. Bu kitapta beni alıp götüren hikâyelerin başında kitaba ismini veren hikâye: Sandal Sefası, geliyor. Bu hikâyede; olduğumuz, bulunduğumuz yerden tatmin olamayışımız, yetinemeyişimiz ve bu durumdan duyduğumuz memnuniyetsizlikle olmak istediğimiz, ulaştığımızda mutlu olacağımızı düşündüğümüz yere vardığımızda yaşadığımız hayal kırıklığı ve dönüp arkaya bakmamız, eski hali özlememiz anlatılıyor. Uzun yolculuklara çıkmak isteyen ya da uzaklara gitmek isteyenler bu hikâyeyi okuduktan sonra belki de aradıkları şeye çok yakın olduklarını düşünecekler.
Nevzat Canan, dil konusunda çok titiz, bu titizlik, seçicilik hikâyelerindeki her kelime için geçerli. Yazar, her kelimenin yerli yerinde kullanılması için inanılmaz bir emek ve zaman harcamış olmalı...
Kitapta; Almanya'daki işçilerin hayatından, abla kardeş ilişkilerine, oradan "Tepsi de Tepsi Fındıklar" türküsünün doğuş hikâyesine kadar çeşitli konular var. "Fasulye Fobisi" isimli hikâyede evinden bir süre uzak kalan bir adımın evine döndüğü zaman karşılaştığı manzaranın etkisi ile fasulye hakkında akla hayale gelmedik paranoyalar üretmesi karşısında tebessüm edecek yer yer de acaba(!) diyeceksiniz. Yeryüzünde, kendisine sabah uykusunda, hiç değilse bir kez, sinek musallat olmamış bir insan yoktur herhalde. "Sinek" isimli hikâyede gece yarısına kadar muhabbet etmiş bir adama kuşluk vaktinde, uykunun en tatlı yerinde, bir sineğin musallat olması ve adamla ona uylayan sineğin macerası anlatılıyor ki okumadan olmaz. "Sevilip Sayılanlar" isimli hikâyede, varlık içinde müreffeh bir hayat süren adamın maldan melalden vazgeçip varını yoğunu dağıtıp da huzura erdiğine şahit olduğunuzda Yunus'un "Bunca varlık içinde/Gitmez gönül darlığı." sözleri, haklı olarak, kulaklarınızda çınlarsa şaşırmayın...
Hâsılı; temiz ve akıcı bir dile sahip, geleneğe bağlı ve bize ait değerlere saygılı bir kitap okumak isterseniz Sandal Sefası sizi bekliyor.
Sandal Sefası
Nevzat Canan
Sütun Yayınları
103 sayfa