Bilgiyi ölçecek sınav modeli gerekli

Nihat Büyükbaş
00:004/01/2011, Salı
G: 4/01/2011, Salı
Yeni Şafak
Bilgiyi ölçecek sınav modeli gerekli
Bilgiyi ölçecek sınav modeli gerekli

Artık seçme sınavları yerine yeni ölçme araçları geliştirmeliyiz. Aksi halde okullarımız sadece diploma veren bir kurumlar olacaktır.

Eğitim herkese olabildiği kadar olma fırsatı vermek midir? Öyleyse, sınavlar bu fırsatı hak edeni teşvik eden bir araç mı? Yoksa elemeye yönelik zaruret midir?

Bu sınavlar bir ölçme aracı mıdır, yoksa eleme aracı mıdır? Bu sınavlar yoluyla her hangi bir programa uygun yeterli bilgi ve becerileri olanı seçmek midir? Yoksa ihtiyaçtan fazla başvuruyu revize etmek midir?

Bir üst okula geçiş süreci eğitim uygulamalarını da etkilemektedir. Geçiş sürecinde ki yöntem bir önceki eğitim-öğretim uygulamalarını etkilemekte, değişim ve bu alanda yapılacak iyileşmeleri olumlu veya olumsuz olarak baskı altında tutabilmektedir.

ÖSS'de sorulan soru tipi ile ortaöğretimdeki öğrenme-öğretme süreci arasında doğrusal bir ilişki gözlenmektedir. Temel sorun sorulan soruları cevaplayan öğrencilerin doğru cevaplarla gerçek hayatta ne yapacakları ile ilgili olup olmadığıdır.

SINAVLAR ÖĞRENMEYE ENGEL Mİ?

Öğrencilerin ezberlediğinin ne kadarını hatırlayabildiklerini ölçmeye yönelik, çoktan seçmeli test tipi soruların ağırlıkta olduğu bir ölçme yöntemi, verilenleri sorgulamadan ezberleyen bir öğrenci profili gerektirir. Bu yöntem, bir yandan özel dershanelerin müşteri sayısını arttırırken, öte yandan haklı olarak dershane olmadan bu sınav kazanılmaz yargısını pekiştirmektedir.

Sınavlarda sorulan soru tipi, sınıflarda öğretmenin öğretme yöntemlerini bloke etmekte, anlatma metodunu teşvik etmekte dolayısıyla öğrenciyi de pasif dinleyici ve olabildiğince fazla test çözücü konumuna getirmektedir.

Örneğin ÖSS de sorulan bir soru ile PISA'da (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) sorulan soru tipi karşılaştırıldığında geçiş sınavında ki soruların öğrenme öğretme sürecini ne denli etkilediğini açıkça görebiliriz.

İlk ve ortaöğretim çağındaki öğrencilerin, ihtiyaçları olan her şeyi yetişkinler kadar öğrenmiş olmaları beklenemez; fakat okuma becerileri, matematik ve fen alanlarında sağlam temellere sahip olmaları gerekmektedir. Bu alanlarda öğrenimlerine devam edebilmek ve edindikleri bilgileri günlük yaşamda kullanabilmek için temel süreç ve ilkeleri anlamalı ve bunları günlük yaşamda esnek bir şekilde kullanabilmeleri beklenmektedir. Bir üst okula geçiş için yapılan seçme sınavlarında ölçme araçları geliştirilirken bu anlayışın dikkate alınması artık kaçınılmazdır.

EZBERCİ EĞİTİM BİTMELİ

Artık öğrenciler öğrendiklerinin ne kadarını hatırlayabildiklerinin değil, aynı zamanda öğrendiklerini okulda ve okul dışı yaşamlarında kullanabilme yeterliklerinin; karşılaşacakları yeni durumları anlamak, sorunları çözmek, bilmedikleri konularda tahminde bulunmak ve muhakeme yapabilmek için bilgi ve becerilerinden ne ölçüde yararlanabildiklerinin belirlenmesi de hedeflenmelidir. Böyle bir hedef ortaöğretim kurumlarında okuyan öğrencilerin öğrenme süreçlerini çağa uygun hale getirecek, özel dershanelerinin işlevlerin değiştirecek, belki de sınav öğrenciler için bir kâbus olmaktan çıkacak eğitim öğretim sistemimizin çağa uygun hale getirme çabaları başarıya daha kolay ulaşacaktır.

Biz eğitim yöneticileri mesaimizin önemli bir kısmını eğitim kalitesine ilişkin çalışmalara verecekken, eğitim kalitesi= ÖSS sıralaması olarak algılandığından mesaimizi, öğrencileri sürekli ders çalışmalarını sağlayacak motivasyon çalışmalarına, yarıyıldan sonra okulda nasıl tutarız uğraşlarına, dershaneye gidemeyenlere nasıl hazırlık kursu veririz çabasına, yeterli deneme sınavı yaptırma çalışmalarına harcıyoruz.

Yani aslında biz, ezberlenen bilgilerin hatırda tutma derecesini ölçen ve ölçme sonuçlarını bir ülkenin eğitim sisteminin kalitesi olarak sunan ÖSYM denilen kurumun, kendi içinde ki kopya organizasyonlarının dahi farkında olmayan, neyi niçin ölçtüğünün bilincinden olmayan, sonuçları açıklarken falan ili kurtardık, sıra şu ilde diyerek kalite raconu bile kesen, ancak kurtardığı dediği ilin bir puan türünde, birinci diğerinde niçin altmışıncı olduğunu veya aynı yıl içinde yapılan birinci aşama sınavında 70'li sıralarda, ikinci sınavda açıklanan üç puan türünün sadece birinde birinci olmasını sorgulayamayan, mesleki eğitimde okullaşma oranında birinci sırada olan bir ilin, LYS' de neden 70'li sıralarda olduğunun farkında olmadan yorum yapan, 800 bin öğrencinin puanının yanlış hesaplandığını söyleyip, il sıralamalarını yenileyemeyen! Ortalama puan sıralaması ile yerleştirme puanlarının neden taban tabana zıt olduğunu açıklayamayan ÖSYM'nin taşeronluğunu yapıyoruz.

YENİ SEÇME SİSTEMİ ŞART

ÖSYM, yazı tura ile bu kadar adayın elenememe zorluğunu bilerek, öğrenmeyi öğrenmiş, bir takım tutum ve davranışları, öğrenilmiş bilgi ve becerileri ölçecek yeni araçlar geliştireceği yerde, şark kurnazlığı yaparak neyi ölçtüğü çokta bilinmeyen basit testlerle illerin eğitim kalitesini sorgulamaya kalkışması, acaba bu büyük çaptaki kopya organizasyonlarını kamufle etmeyi mi amaçlamaktadır diye düşünmeden edemiyoruz.

Bu ülkede artık her ilde yeteri kadar üniversite, yeteri kadar okul vs. oluşmaya başladı. Dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan bir buçuk milyon öğrenciyi çoktan seçmeli test sorularıyla, bu güne kadar objektif olarak gördüğümüz ancak kopya iddialarıyla objektiflik karizması da çizilen bu yöntemi artık terk etmenin zamanı gelmedi mi?

Seçme yöntemlerimizi değiştirerek, PİSA türü sorularla yeni ölçme araçları geliştirmeliyiz. Aksi takdirde okullarımız sadece diploma veren bir kurum olmanın ötesine geçemeyecektir. Okulların yerini özel dershaneler almaya devam edecek. Öğretim yöntemlerimiz çağa uygun insanı yetiştiremeyecek, yenilenme ve değişim bu sınavlara endeksli olmaya devam edecektir. Mesleki eğitim de istenilen düzeye gelinemeyecektir.

* Elazığ Milli Eğitim Müdürü (nihatbuyukbas@mynet.com)