Liberte Yayınları tarafından okuyucuya sunulan Ninelerimizin komşuları, sözlü ve yazılı kaynaklara dayanarak, eski tarihlerde Anadolu'da kurulan Türk- Ermeni komşuluğuna ışık tutuyor
Bugüne dek Türk Ermeni ilişkileri hep siyasi düzlemde tartışıldı, Anadolu'da birlik içinde süren sosyal hayat göz ardı edildi. İşte tam da bu konuyu ele alan, Türk Ermeni ilişkilerinin barışçıl yönünü anlatan ve bu problemi insani öyküler üzerinden çözümlemeye çalışan Ninelerimizin Komşuları kitabı geçtiğimiz ay yayımlandı. Kitabı, Zekeriya Başkal, Niyazi Özdemir, Mehmet Mercan, Mehmet Beşirli, Hanifi Vural, Süleyman Demirci, Turan Karataş ve Sedat Laçiner'in kolektif çalışmayla hazırladı.
Kitabın ilk bölümünde Anadolu'da yaşanan ortak hayatın tanıklarından döneme dair anekdotlar aktarılıyor. Sözlü Kaynaklar bölümünde Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan, kendini Anadolulu bir Türk Ermeni olarak tanımlayan Norses Bal gibi isimlerin yaşadıkları, anıları ve soruna ilişkin değerlendirmeleri, kendi ağızlarından yazılmış. Kitabın ana teması o dönemde yaşanan siyasal olayların gölgesinde kalan Türk Ermeni ilişkilerine dikkat çekmek. Döneme tanıklık etmiş insanların görüşlerinden de anlıyoruz ki o dönemde tüm çalkantılara rağmen ninelerimiz Ermeni komşularıyla çok iyi diyaloglar kurmuşlar. Aynı masada yemek yiyip, Ermeni esnaftan güvenerek alışveriş yapıp, uzun yıllar huzur içerisinde yaşamışlar.
Kitabın tanıtım metninde geçen “Kaybettiğimiz hazine, siyaset ve hukuk terazisiyle ölçülemeyecek kadar değerliydi. Bu çalışma, geçmişe hep ihmâl edilen bir pencereden bakmamıza ve hatırlamamıza katkı sağlıyor. Ermenilerle Türklerin ortak tarihinin sadece kötü sayfalardan ibaret olmadığını, acısıyla tatlısıyla bin sayfalık bir romanın, felaketin damgasını taşıyan son yüz sayfasına indirgenemeyeceğini gösteriyor” cümleleri bu meseleyle ilgili atladığımız gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Kitabın son bölümünde okura Ermeni yazarların kitaplarından alıntılanmış hikayeler sunuluyor. Mahallemizdeki Ermeniler kitabıyla dikkat çeken İsmail Arıkan'ın yazdığı “Demirci Kirkor”, Agop Aslanyan'ın imzasını taşıyan “Adım Agop Memleketim Tokat” ve Mıgırdiç Margosyan tarafından kalemem alınan Gavur Mahallesi kitabından alıntılanan “Kure Mama”, o dönemki hoşgörüyü anlamanızı sağlayacak iyi hikâyelerden birkaçı. Bu bölümün girişinde Hrant Dink'in ölümünden sonra bir televizyon kanalında yayınlanan “Su Çatlağını Buldu” röportajının da tam metni yer alıyor.