Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Hakan Albayrak, "Kürt Ergenekonu iş başında" başlıklı yazısında DTP'nin demokratik sürece karşı tavrını değerlendirdi.
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Hakan Albayrak, "Kürt Ergenekonu iş başında" başlıklı yazısında DTP'nin demokratik sürece karşı tavrını değerlendirdi. Albayrak yazısında, DTP'ye şu soruları yöneltiyor:
DTP'li Selahattin Demirtaş, "Öcalan'ın yeni hücresi eskisinden küçük" diyor. DTP'li Emine Ayna ise "Sorun odanın küçüklüğü-büyüklüğü değil, Öcalan'ın muhatap alınmaması" diyor. Ben de "Odanın küçüklüğü-büyüklüğü bir yana, Öcalan'ın muhatap alınmaması da bir yana, devletin Kürt siyasetinin müsbet yönde radikal bir değişime uğradığı ve en çok Kürtlere zarar veren 'derin devlet'e karşı esaslı bir mücadelenin yürütüldüğü şu konjonktürde sokakların PKK sempatizanları tarafından ateşe verilmesini ve DTP'nin bu ateşi beslemesini mazur göstermek için söylenen her şey fasa fisodur" diyorum.
Demokratik açılımla ilgili Meclis oturumunun 10 Kasım'da (Cumhuriyetin kurucusunun ölüm yıldönümünde) yapılmasını devletin ve toplumun hassasiyetleri gözetilmediği gerekçesiyle eleştiren DTP'liler, bu olağanüstü inceliklerini Kürt açılımı ve derin devletle hesaplaşma konusundaki hassasiyetler söz konusu olunca niye göstermiyorlar? Bu süreci baltalamak -mesela DTP'yi kapatmak- için fırsat kollayanların eline niçin koz veriyorlar? Yoksa bu sürecin başarılı olması ihtimali onların da mı ödünü patlatıyor? Öyle olsa gerek.
Gerçek Hayat dergisi ve Bursa Olay gazetesi yazarı Nihat Nasır'a göre, "DTP'liler başta bu açılım işini ciddiye almamışlardı. Başbakan Erdoğan 2005 yılında olduğu gibi bir şeyler söyleyip geçer, işin arkası gelmez diye düşünüyorlardı. Onun için açılımı destekler gibi yaptılar. İşin ciddiye bindiğini gördükleri yerde ise tornistan ettiler. 'Ergenekon' düzeninin yıkılması işlerine gelmiyor."
Kaideyi bozmayan istisnaları ayrı tutarak söylüyorum; PKK ve DTP kadrolarının Ergenekon Davası'na nasıl mesafeli durduklarını, faili meçhul 'derin devlet' cinayetlerini aydınlatma çabalarına ve darbecilerin yargı önüne çıkarılmasına nasıl ilgisiz kaldıklarını, bu konularda hiçbir sevinç ve heyecan emaresi göstermediklerini, tam tersine bunlardan rahatsız oldukları yönünde işaretler verdiklerini fark edip de Nihat Nasır'a katılmamak mümkün değil. Kirli savaş düzeni değişecek diye ödleri koptu ve şimdi bu düzenin değişmemesi ihtimalini kutluyorlar.
Emine Ayna'ya bakar mısınız? "Açılım bitti arkadaşlar" derken ne kadar da sevinçli. İzmir'de DTP konvoyuna saldırı ve PKK sempatizanı gençlerin polisle girdikleri çatışmalardan mütevellit yeni atmosferde (daha doğrusu eski atmosferde) ne kadar da mutlu. Büyük bir felaketin eşiğinden dönmüş gibi, kâbus dolu günleri geride bırakmış gibi, kudurmuş dalgalardan kurtulup salim bir limana yanaşmış gibi, mutlu ve huzurlu. 'Eski güzel günler'e dönmüş olmanın sevinci gözlerinden okunuyor.
Neymiş? Hükümetin İmralı'ya yaklaşımı ve İzmir hadisesi açılımı bitirmişmiş! Ne yani; İmralı konusunda DTP'nin istediği noktaya gelinmedi diye, Kürtlerin birçok maddi ve manevi yarasını sarmaya dönük adımlar -ve bu adımların vaat ettiği yeni adımlar- kıymetsiz mi sayılmalı? İzmir'de bazı densizler DTP konvoyuna saldırdılar diye savaş tamtamları mı çalınmalı? En ufak bir provokasyonda / sabotajda "Açılım bitti" diye zil takıp oynamak da ne oluyor? Nihat Nasır'ın dediği şey değilse ne?
Önceki gün, gösterilerde bir üniversite öğrencisi polis tarafından öldürüldü. Yangının üstüne körük. Tam da Emine Ayna'nın ağzına layık bir trajedi. "DTP'yi de kapattırdık mı iş tamam" diye düşündüğüne eminim.
Neyse ki hükümet, gelişmeleri doğru okuyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dün düzenlediği basın toplantısında, provokasyona gelmeyeceklerini, açılımı sabote etmeye çalışanların dümen suyunda gitmeyeceklerini, gösteride ölen genç için inceleme başlattıklarını, demokrasiyi teröre feda etmeyeceklerini ifade etti ve sözlerini "Durmak yok, yola devam" diye bitirdi. Kürt Ergenekonu için kötü haber. İnşaallah Anayasa Mahkemesi bu 'kötü haber'i DTP'nin kapatılması yönünde karar vererek telafi etmez!