Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin 9 bin dolar seviyesinde olduğunu belirten Devlet Bakanı Ali Babacan, “Biz eğer milli gelirimizi 20-30 bin dolar seviyelerine çıkarmak istiyorsak Türkiye'nin gerçek anlamda hukuk devleti olduğunu ortaya koymamız lazım” dedi
Türkiye'de yaşanan politik risklerin ülke ekonomisine ciddi zararlar verdiğini belirten Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hem kalitesi düşük bir demokrasi hem iyi işlemeyen bir yargı sistemi hem de 30-40 bin dolar gelirin olmayacağını söyledi. Ali Babacan, bir televizyon programında, anayasa değişikliği, prim ve vergi borçları gibi konularda açıklamalarda bulundu.
Ekonomide yaptıkları reformları yargıda yapamadıklarını, arada 10 yıllık uçurum oluştuğunu belirten Babacan, bunların da yapılması gerektiğini aksi halde mevcut yargı sisteminin büyümeyi geriye doğru çekeceğini kaydetti. '12 Eylül'de 'hayır' çıkarsa ne olur?' sorusu üzerine Babacan, dünyadaki konjonktüre değinerek, bugünkü konjonktürde referandumda 'evet' çıkmasının Türkiye'nin bir hukuk devleti olma özelliğini pekiştireceği, demokrasinin kalitesini biraz daha yükselteceği, zemini sağlamlaştıracağı için Türkiye ekonomisi açısından mutlaka olumlu sonuçlar vereceğini anlattı.
Babacan, 2007 yılında 27 Nisan akşamı 'e-muhtıra vakası' yaşandığını, internete o bildiri konulunca herkesin darbeleri hatırladığını ifade etti. Türkiye'nin 2003-2006 döneminde yüksek büyüme hızına ulaşmışken 2007 yılında bu oranın yüzde 4,5'ta kaldığını, kaydeden Babacan, 'e-bildiri, 367 kararı, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili o kadar kafa karışıklığı, ciddi yatırımcıları frene bastırdı. Arkasından 2008'de kapatma davası' dedi. Türkiye ekonomisinin büyümesinin 2008'de yüzde yarım olduğunu, küresel krizin ise 2008 yılı Eylül ayından itibaren Türkiye'yi etkilediğini belirten Babacan, 'Ne oldu da biz yılın tamamında hiç büyüyemedik, yerimizde saydık. Parti kapatma davası çok etkiledi. Türkiye'de yarın ne olacak, bilemiyorum demeye başladı herkes' diye konuştu.
Halkın seçtiği bir hükümeti, partiyi 11 kişinin sorgulamaya başladığını, gerekçelerin ise bakıldığında 'gazete haberlerinden derlenmiş şeyler' olduğunu anlatan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 'Yazıktır. Türkiye dünyanın şu anda 17. büyük ekonomisi. Biz burada muz cumhuriyeti idare etmiyoruz. Demokraside de dünyanın ilk 10-15-20 kaliteli demokrasisi arasına girmek zorundayız. Şu anda kesinlikle değiliz' dedi. Ekonomide büyüme hızında 2007'den bu yana patinaj yapıldığını ifade eden Babacan, hem kalitesi düşük bir demokrasi hem iyi işlemeyen bir yargı sistemi hem de 30-40 bin dolar gelirin olmayacağını söyledi. Türkiye'nin bugün milli gelirinin yaklaşık 9 bin dolar seviyesinde olduğunu kaydeden Babacan, 'Biz eğer milli gelirimizi 20,30 bin dolar seviyelerine çıkarmak istiyorsak mutlaka Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olduğunu, olacağını artık ortaya koymamız lazım' diye konuştu.
Yargıda kurumsal yapılanmanın önemine işaret eden Ali Babacan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda değişiklik yapmalarındaki ana nedenin kurumsal yapıyı doğru hale getirmek olduğunu dile getirdi. Babacan, sözlerine şu şekilde devam etti: 'Anayasa değişikliği, Türkiye'nin darbelere kapıyı aralık bırakan sistemin o kapıyı tamamen kapatmasına hatta bir de üzerine kilit vurmasını sağlayacak önemli bir değişiklik. Bütün bunlar gerçekleştiğinde Türkiye daha öngörülebilir bir ülke haline gelecek. Daha çok güvenilen bir ülkenin ekonomisi mutlaka çok daha iyiye doğru gidecektir. Ama öte yandan aksi bir tablo ortaya çıkarsa referandumda 'hayır' çıkarsa Türkiye, Türkiye cumhuriyeti vatandaşları daha yüksek kalitede bir demokrasiyi, daha sivil anlayışa yakın bir demokrasiyi istemiyor. Şimdi bu soru işareti oluşturacaktır. Yani bu Türkiye için travmatik sonuçlar getirebilir.
Anayasa değişikliği paketine yönelik 'Bütün bunları AK Parti hükümeti kendi iktidarını pekiştirmek için yapıyor deniliyor' sözleri üzerine Ali Babacan, şöyle konuştu: 'Problem ne biliyor musunuz? Bizim yaptığımız her şey Türkiye için. Ama muhalefetin şöyle bir yaklaşımı var o da çok acı. Belki 7-8 yıllık bir dönemin de sonucu. 'Artık AK Parti gitsin de
isterse memleket de batsın... biz razıyız'... Açıkçası bu. Artık bu bir siyasi gözü dönmüşlük ne dersiniz adına bilmiyorum ama bu çok acı. Biz bunu yaşıyoruz şu anda. Memleket batsın, varsın refahımız kaybolsun. Yeter ki bunlar bir gitsin. Böyle yaklaşılmaz. Hepimizin önceliği Türkiye olmalı, Türkiye cumhuriyeti vatandaşları olmalı.'
Referandum sonuçlarının kısa vadede olumlu ya da olumsuz sonuçları ne olur?' sorusu üzerine de Ali Babacan, şunları dile getirdi: 'Hayır çıkması durumunda Türkiye yeni bir krize sürüklenir vs... belki o noktaya gitmez ama Türkiye çok önemli bir fırsatı kaçırır. Türkiye bütün bu kargaşa ortamında bir başarı adası, bir istikrar adası olarak yükselirken hayır çıkarsa birden bire kendisini geriye giden reformdan uzaklaşan bir pozisyonda görecektir. Bunun kısa ve orta, uzun vadede mutlaka sonuçları olur. Türkiye bunun için bir bedel öder, bir faturası olur bu işin. '
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) referanduma yönelik tavırlarını da değerlendiren Ali Babacan, “Böylesine önemli bir konuda tarafsız olmak ilerde kendi kendilerini sıkıntıya sokacak. Kendi kendileriyle çelişmiş olacaklar. Pek çok sivil toplum kuruluşu AB'ye taraf. AB Komisyonu, Venedik Komisyonu pakete destek veriyor. Bir yandan AB'ye evet, bir yandan AB standartlarına bizi daha da yaklaştıracak bir anayasa paketi konusunda tarafsızız. Burada ben biraz çelişki, tutarsızlık görüyorum. Tutarlı olmamız lazım' diye konuştu.
Babacan, vergi ve prim borçlarıyla ilgili yeniden yapılandırma konusundaki soru üzerine, 'Bu çalışma bir af değil. Kimsenin borcu silinmiyor. Kimsenin borcunda olağanüstü iskontolar, indirimler. Böyle birşey de yok. Nedir? Faizlerin makul rakamlara çekilmesi, bir de taksitlendirme kolaylığı sağlanması' dedi. Vergi ve prim borcu olanların bu borçlarının faizlerinin biraz düşürülmesi ve borçlarının taksitlendirilmesi konusunda prensip kararı alındığını, bunun parametreleri üzerinde çalışacaklarını kaydeden Babacan, referandumdan sonra birkaç hafta içinde bunun parametrelerinin belli olacağını söyledi. Babacan, 'Faizler yüzde kaça inecek? Kaç taksit yapılacak. Bunların üzerinde çalışmamız gerekiyor' dedi. Ali Babacan, bu çalışmanın sıkıntıdaki vatandaşları biraz rahatlatacağını öte yandan hiç alamadıkları bir paranın tahsilatına başlayacaklarını kaydetti. Bunun bir af olmadığını vurgulayan Babacan, kendi dönemlerinde kamunun hiçbir alacağını affetmediklerini söyledi.
Memur zamları normalin üzerinde geldi. Referanduma gidilirken memurun, çiftçinin gönlünü hoş tutmak için mi bu kararlar alındı?' sorusuna ise Bakan Ali Babacan, çiftçi kredileri ile ilgili son dönemde yeni birşey yapmadıklarını, yapılanın esnaf kredileriyle ilgili olduğunu, sadece 1 yıl vadeye kadar olan esnaf kredilerinin yüzde 13'ten yüzde 10'a indirildiğini, bu çalışmanın da Halk Bankası tarafından yapıldığını anlattı. Memurlarla ilgili zam konusunda ise zam oranının aslında yüzde 4 artı yüzde 4 olduğunu ifade eden Babacan, bu yılın enflasyonun beklentisinin yüzde 7,5, gelecek yılın enflasyon beklentisinin ise yüzde 5,5 olduğunu kaydetti. Babacan, yüzde 4 artı yüzde 4'ün enflasyondan memuru koruyacak ve belki bir miktar refah payı olarak adlandırılacak bir zam oranı olduğunu söyledi. Babacan, en düşük memur maaşındaki artışın yüzde 18'e denk gelmesinin de ek ödemeden kaynaklandığını anlattı.
'İşsizlikte tek haneli rakamlara ulaşılabilecek mi?' sorusu üzerine Babacan, işsizlik oranlarının pek çok ülkede hızlı şekilde artmaya devam ettiğini, 2009 yılı birinci çeyreği ile 2010 yılı birinci çeyreği işsizlik oranlarına bakıldığında Türkiye'nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'ndaki (OECD) bütün ülkeler içinde işsizlik oranının en hızlı düştüğü ülke olduğunu söyledi. Babacan, genç işsizlikte (15-24 yaş) Türkiye'nin oranının tam AB ortalaması olduğunu, AB'de 27 ülkenin ortalamasının 2009 sonu itibariyle yüzde 21 olduğunu kaydetti.