Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu, Avrupa ekonomilerinde iktisadi milliyetçiliğe yönelme eğiliminin gözlendiğini belirterek, “Bu düşünce yapısı büyümenin önünde büyük bir risk oluşturuyor” dedi.
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Yörükoğlu, Renault'un Clio modelinin Türkiye'de üretime yönelmesinin Fransa ekonomisinin büyümesinde olumsuz etki yaratacağı gerekçesiyle ciddi baskı ile karşılaştığını söyledi. Yörükoğlu, “Avrupa ekonomileri iktisadi milliyetçiliğe yönelme eğilimi gösteriyor. Bu da büyümeleri önünde daha önemli bir riski oluşturuyor” dedi. Yörükoğlu, Hür Sanayici ve İşadamları Derneği'nin önceki gün düzenlediği "2010 Ekonomik Öngörüler Paneli'nde “Küresel ve Finansal Kriz ve Sonrası” konulu bir sunum yaptı.
Küresel krizin düşük enflasyon, düşük reel faiz ve likidite bolluğunun gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere geçtiği bir dönemde yaşandığına dikkat çeken Yörükoğlu, “Gevşek para politikaları, şeffaflık ve gözetim eksikliği ile konut piyasasında yaşanan gelişmeler üst üste gelince kriz patladı. Kriz bir şey daha gösterdi. Hızlı büyüme ile düşük faiz finansal sektörde kötü etki yaratıyor. Böylece varlıklarda balon oluşabiliyor” dedi. Avrupa ekonomilerinde “iktisadi milliyetçilik” tavrının oluşabileceğine dikkat çeken Yörükoğlu, Renault'un Clio modelini Türkiye'de üretme projesine atıfta bulunarak, baskıların varlığına dikkat çekti.
Krizin Türkiye'ye etkisinin reel sektör üzerinden olduğunu kaydeden Doç. Yörükoğlu, Türkiye'nin ihracatında 2002-2008 döneminde gösterdiği ürün kompozisyon çeşitliliği sayesinde krizin rahat atlatıldığını kaydetti. Yörükoğlu, “2008'de daha teknolojik sektörler ihracatta gelişti. Motorlu araçlar, elektrikli makine ve teçhizatlar, demir-çelik, kimya ve petrol ürünleri ile endüstriyel makineler yeni ihracat ürünlerimiz oldu. İhracat performansı açısından yüzde 1'lik bir daralmanın bu sektörler üzerindeki etkisi, yüzde 4 civarında görülüyor. Bu nedenle krizden etkilenmemizde bu kompozisyon etken oldu. Ancak, krizden çıkışta da bu sektörler bizde umut yaratıyor. İhracata talep aynen yüzde 1 artınca, bu ürünlerde de yüzde 4 talep artışı olacaktır. Böylece ihracatın hızlı şekilde artmasına yol açacaktır” diye konuştu. Yörükoğlu, Avrupa'deki milliyetçi ekonomik yaklaşıma atıf yaparak “Avrupa ekonomileri iktisadi milliyetçiliğe yönelme eğilimi içerisinde olabilirler. Bu da büyümeleri önünde çok ciddi bir riski oluşturur” değerlendirmesi yaptı.
Potansiyel olarak dünya çapında reel faizlerin yükseleceğinin öngörüldüğünü söyleyen Yörükoğlu, kamu borcu arttığı için kullandırılması düşünülen kredi miktarının da düşük olacağını, bunun da fa-izler üzerinde baskı oluşturacağını kaydetti. Yörükoğlu, “Avrupa'da hükümetler, kamu açığını kapatmak için vergi oranlarını artacak, harcamaları kısacaktır. Bu da ekonomiler üzerinde ekstra baskı yaratacaktır. Böyle olunca, popülist politikalar gündeme gelebilecektir” diye konuştu. Türkiye ekonomisinde ise kamu borçluluk oranının çok uygun olduğunu belirten Yörükoğlu, “Geçilmesi planlanan mali kural, pozitif şekilde ekonomide farklılık yaratabilecektir. Çünkü mali kural, para politikalarının bir kardeşidir. Kalıcı düşük enflasyon, düşük reel faiz ve düşük cari açık oluşmasını sağlayacaktır. Mali kural sayesinde bundan sonra artık herkes bol keseden atamayacaktır” dedi.
Küresel krizden çıkışta Türkiye ekonomisindeki düşük enflasyon, düşük cari açık ve düşük reel faizin önemli kazanımlar getireceğini kaydeden Doç. Yörükoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Dünyanın ekonomik aktivitesinde büyüme açısından bölgelerarası fark olacak. Avrupa'da yaşanan büyüme hızı düşüklüğü ile yaşlı nüfus sorunu bu bölgeyi etkileyecektir. Ayrıca aşırı düzenli iş hayatı da bu bölgedeki büyümeyi yavaşlatacak. Avrupa ülkelerinin aşırı borçlu bir kamu kesimi bulunuyor, yanısıra, hane halkı verileri de ciddi oranlarda borçlu durumda olduklarını gösteriyor. Daha önce hızlı çalışan ekonomi-ler üzerinde geçmişte alınmayan tedbirlerin şimdi yıkıcı bir sonucu olacaktır. Ayrıca, onlardaki korumacı politikalar da bizim büyüme-mizi kolaylaştıracaktır. Böylece üretim gelişen ve hızlı büyüyen ülkelere kayacaktır. Avrupalı firmaların çıktığı sektörlere Türk firmalarının girmesi burada çok önemlidir.”