Bu gece, mağfiret ve kurtuluş gecesidir... Günah, borç ve cezadan kurtulmak anlamlarına gelen Berat, günahlardan arınmayı ve Yüce Allah'ın rahmet ve mağfiretine ulaşmayı ifade ediyor
Berat Gecesi, Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi Yüce Allah'a sığınarak günahlardan arınma, ilahi lütuf ve bereketlere erişebilme fırsatını yakalayabilecekleri müstesna zaman di-limlerinden birisidir. Berat Gecesi, aynı zamanda Kur'ân-ı Kerim'in Levh-i Mahfuz'dan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Bu geceler, dinî ve toplumsal hayatımızda ilahî af, mağfiret ve rahmet temennilerinin zirveye ulaşması, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının da yoğun biçimde yaşanması gereken anlardır. Bu geceler, kulluk şuur ve bilinciyle kendimizle hesaplaştığımız, hayatımıza Yüce Yaradan'ın rızası doğrultusunda yön vermeye karar verdiğimiz fırsat geceleridir. Hz.Peygamber (s.a.), Berat Gecesi'nde Yüce Allah'ın dünya semasına tecelli ederek, tövbe edenleri affettiğini, her ne istenirse karşılık verdiğini belirtmektedir: “Şaban ayının yarısı gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirin. Allah, güneş batınca dünya göğüne (semasına) tecelli eder ve şöyle der: 'Benden af dileyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Şifa isteyen yok mu, şifa vereyim.' Bu, böylece 'var mı, var mı..” diye şafak sökünceye kadar sürer.” Hz.Ayşe (r.a.), Hz.Peygamber'in Berat Gecesi kıldığı namazın secdesinde şöyle dua ettiğini anlatıyor: “Allahım! Gazabından rızana sığınıyorum. Cezandan affına sığınıyorum. Allahım! Senden, yine sana iltica ediyorum. ”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Berat Gecesi'nin tövbe ederek yanlış yoldan dönmek, günahların kalpte bıraktığı kirlilikten arınmak, ilahi affa ve rahmete ulaşmak, davranışlarına çeki düzen verip iyiye ve güzele yönelmek isteyenlerin önüne açılmış bir fırsat kapısı olduğunu bildirdi. Bardakoğlu, yayınladığı
kandil mesajında şunları kaydetti: “İslam, bütün insanlığa yapılmış bir güven ve barış çağrısıdır. İnsan olarak bize düşen görev, küreselleşen ve adeta bir büyük köy haline gelen dünyamızda birbirimizin hak ve hukukuna riayet ederek bir arada barış, karşılıklı saygı ve hoşgörü içinde yaşamayı öğrenmek, öğretmek ve gerçekleştirmektir. Sevgi ve saygı olmadan birlik olmaz, dayanışma ve kaynaşma olmaz.”