Kürtler Türklere olumlu bakıyor

Mazhar Bağlı
00:0030/09/2009, Çarşamba
G: 29/09/2009, Salı
Yeni Şafak
Kürtler Türklere olumlu bakıyor
Kürtler Türklere olumlu bakıyor

SETA/Pollmark araştırmasının en dikkat çekici sonuçlarından birisi de; tüm haksızlıklara ve dezavantajlı bir konumda bırakılmış olmalarına rağmen Kürtlerin Türkler hakkında çok daha yüksek oranda olumlu bir kanaat sahibi oldukları da görülmektedir.

Bu ayın başında SETA ile Pollmark tarafından yapılan çalışma, daha önceki benzer çalışmalarında hep yedeğinde bulundurduğu “kelle hesabı”nın dışında gerçek sosyolojik bir analizler içeriyor.

Araştırmanın çok dikkat çekici birkaç sonucu aslında Kürt meselesinde devam eden tartışmalar için de hayli önemli parametrelere işaret etmektedir. Bunlardan birisi gerçekten Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmak isteyip istemedikleri, diğeri de Kürtlerin siyasal temsilinde hangi siyasal aktörlerin ne kadar etkili olduklarıyla ilgilidir.

Bu her iki başlıkla ilgili olarak da ilgili kamuoyunda yoğun ve canlı bir tartışma devam etmektedir. Bölgenin büyük bir kısmında belediye seçimlerini kazanan DTP, PKK'yı da yediğine alarak bölgenin tek meşru temsilcisi olduğunu iddia etmekte ve dolayısı ile de bu sorunun çözümünde tarafları kendilerinin belirleyeceğini, belirlemeleri gerektiğini vurgulamaktadırlar. Bir diğer konu da, Kürtlerin gerçekten bağımsız bir devlet isteyip istemedikleri tartışmalarıdır ki SETA'dan Hatem Ete de yazısında hayli açıklayıcı bir biçimde vurgulamıştı (“Kürtler, Türkleri ayrı bir devlet kurmak istemediklerine ikna edemiyor”, Zaman, 4.9.2009).

Araştırma sonuçlarına bakmadan önce her iki konu için durumu şöyle özetlemek mümkündür: Kürtlerin bir kısmı, DTP'yi desteklemekte ve kendilerinin meşru temsilcisi olarak görmektedirler. Ama buna karşılık bir kısım hain(!) Kürtler de sadece sesi daha fazla çıktığı için bunların tek muhatap alınmasına itiraz etmekte ve tüm bir bölgenin dar bir ideolojik kalıbın içine sıkışan bu ekiple temsil edilmesinin gerçekçi olmadığını söylemektedirler. Bu arada iktidar partisi de her ne kadar belediye seçimlerinde hezimet yaşadıysa da hala bölgenin en güçlü partisi olmaya devam etmekte ve dolayısıyla o da kendisini bu konunun tarafı olarak görmektedir.

BAĞIMSIZ DEVLET HAYAL

İkinci bir konu ise, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmak veya ülkeyi bölmek isteyip istemedikleriyle ilgilidir. Bu konuda gerçekçi olmak gerekirse, bu teorik olarak ne kadar mümkün bilinmez ama sosyolojik olarak gerçekçi bir konu olmaktan hayli uzaklaşmıştır artık. Her iki kültür ve etnik yapının tüm çatışma ve ayrışma süreçlerine rağmen aksine birbirinden ayrıştırılamadıkları ve kan bağının yanısıra başka toplumsal alanlarda da derin ortaklıkların kurulduğu ve bunu ayrıştırmanın ise tarihsel bir trajediyi doğuracağı gerçeğidir. Ama buna rağmen DTP'li kimi aktörler ve milletvekilleri bunu sürekli gündemde tutmaktadırlar, bu durumu bir şantaj aracı olarak kullanmaktadırlar. Bağımsız bir Kürdistanın Kürtlerin içinde küçük bir azınlığın rüyası olduğundan kuşku yok ama kahir ekseriyet bahsettiğim gerçeğin farkındadır.

Araştırmanın en ilginç bulgularından birisi, Kürt meselesinde PKK'nın devreye girdiği alanlarda sorunun giderek çok daha büyük bir açmaza dönüşmesidir. Bu durum aslında sorunun çözüm yoluna girdiğini geriye sadece PKK meselesinin kaldığını göstermektedir. Elbette PKK Türkiye'de var olan bir sorunun sonucu olarak ortaya çıkıp serpilmiş ve kimi çevrelerce dile getirilen “dış mihraklar” tartışması yersizdir. PKK sorununun çözümünün ise sadece Türkiye'nin tek başına halledebileceği bir konu olmadığını da unutmamak gerekiyor. Şimdiye kadar kurulan tüm bağları bir bir koparmak hem uzun ve zahmetli bir diplomasiyi hem de dikkatli bir dil kullanmayı gerektirecektir.

Araştırmaya göre, DTP'li yöneticilerin “dağ fare bile doğurmadı” sözlerine karşılık DTP'li seçmenin önemli bir kısmının hükümetin bu konulardaki faaliyetlerine genel olarak olumlu bakmaktadır. Söz gelimi bölge halkı, DTP tarafından açık bir biçimde TRT 6 yayınına karşı bir tavır içinde olmaya davet edilmesine rağmen bu yayını olumlu görmektedir (yüzde 67). DTP seçmenleri içinde de, parti sözcülerinin aleyhteki tutumuna rağmen, TRT 6'i olumlu bulanlar (yüzde 49) olumsuz bulanlardan (yüzde 46) fazladır. TRT 6 için ilginç bir durum daha var. Kürtlere kültürel hakların verilmesini nasıl buluyorsunuz sorusuna verilen olumlu cevapların oranı TRT 6'e karşı bakıştan çok düşüktür. Bu da aslında açılımın somutlaştırılması halinde hayli önemli bir desteğin alınacağı anlamına gelmektedir.

Araştırmadaki en can alıcı veriler yukarıda da işaret edildiği üzere, Kürtlerin temsil edilmesi ile ilgili tartışmaya ilişkindir.

Kimin veya hangi aktörlerin Kürt meselesinde baş aktör olacağı konusu ise tamamen güce dayalı olarak belirlenmeye çalışılmaktadır ve bu durum karşı çıkılan, sonlandırılmak istenen totaliter yapıdan farklı olmayan paralel bir ideolojiye ve yapıya işaret eder ki bunun üzerinden hareketle ortaya konulabilecek her türlü “yol haritası” yeni sorunları doğuracaktır. DTP'nın siyasi fikirleri tüm Kürtleri temsil ediyor mu sorusuna DTP'ye oy verenler arasında dahi hayır diyenlerin oranı yüzde 22.7'dır. Keza araştırmada bu sorunun çözüm yeri meclistir diyen Kürtlerin oranı ise yüzde 50, mecliste çözülmesi gerektiğini düşünenlerin oranı da yüzde 75'dır.

UMUT ÇÖZÜME YETER Mİ?

Tüm bunlara ek olarak araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından birisi de tüm haksızlıklara ve dezavantajlı bir konumda bırakılmış olmalarına rağmen Kürtlerin Türkler hakkında çok daha yüksek oranda olumlu bir kanaat sahibi oldukları da görülmektedir. Kürtler yüzde 86.4 oranında Türkler hakkında olumlu kanaat sahibidirler Türkler ise Kürtler hakkında yüzde 57.1 oranında olumlu kanaat sahibidirler.

Fazla uzatmaya gerek yok, bölge insanı kültürel haklarının verilmesi konusunda parti ayrımı yapmaksızın güçlü bir talep ortaya koymaktadır. Bu da kendilerini birinci sınıf vatandaş olarak görmelerini sağlayacak olan temel somut parametrelerden birisidir.

Bu talebin belli bir siyasi hareketin programı ile ortaklıklar arz etmesi onların tüm talepleri ile kesiştiği anlamı taşımaz. Kaldı ki artık toplumlarda yek pare bir ideolojinin taraftarları veya etnik yapı veya dini bir cemaatin varlığına dayalı olarak üretilen her politik söylemin faşizan olacağı konusu tartışmasızdır.

İçinde bir yığın farklı kültürü, ideolojiyi, mezhepleri ve inançları barındıran bir bölgenin sadece belli bir ideolojinin deli gömleğini giyenlerle temsil edildiğini düşünerek hareket etmek o topluma yapılabilecek olan en büyük haksızlıklardan birisidir.

* Doç. Dr.; Dicle Üniversitesi Öğretim