17 Ağustos'la değişen hayatların öyküsü

Aa
00:0016/08/2009, Pazar
G: 16/08/2009, Pazar
Yeni Şafak
17 Ağustos'la değişen hayatların öyküsü
17 Ağustos'la değişen hayatların öyküsü

17 bin 480 kişinin öldüğü, 23 bin 781 kişinin yaralandığı, 329 bine yakın konut ve iş yerinin yıkıldığı Marmara depreminde yitirdiklerinin hala özlemini duyanlar, depremin 10. yılında, yaşadıklarını acıyla hatırlıyor.

Nurcan Kurşun (48), 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de Sakarya'da hayatı tümden değişen birçok anneden biri. Kurşun, depremde yitirdiği 18 yaşındaki oğlu ile 15 yaşındaki kızının acısını hala yüreğinde taşıyor. O zaman 3,5 yaşında olan oğlu ile yeniden hayata sarılmaya çalışan Kurşun, yeni bir çocuk doğurmaya karar verince, bir başka şok yaşadı. Kurşun, şimdi, kaybettiği çocuklarının acısıyla down sendromlu doğan kızını büyütüyor.

Kurşun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, deprem gecesiyle birlikte değişen yaşamlarını anlattı.

Depremden 2 yıl önce 5 katlı binanın birinci katını satın aldıklarını belirten Kurşun, yeni yapılmış bir binanın depremde yerle bir olduğunu kaydetti.


'KIZIMIN BANA SON DOKUNUŞUYDU'

Depremin üzerinden yıllar geçtiğini ancak evlat acısının ilk günkü gibi taze olduğunu ifade eden Kurşun, şunları söyledi:

'Depremden önce 5 Ağustosta kızımın doğum gününü kutlamıştık. İçimde bir sıkıntı vardı. Bursa'dan bir yakınımızın kızı da bize kalmaya gelmişti. Hep beraber oturuyorduk. Kızım Özge'ye 'İçimde bir sıkıntı var kızım çok bunaldım' dedim. Kızım bana 'Anne belki saçların enseni yakmıştır ondan olabilir saçlarını toplayayım' dedi. Aldı tokamı, saçlarımı topladı. Kızımın bana son dokunuşuydu. Depremi duyduğum gibi hemen 3,5 yaşındaki çocuğumu aldım ve onu korumaya çalıştım. Evin yıkıldığını tahmin etmedim.'

2 çocuğunun ve evde misafir olan 14 yaşındaki Sema Kavun'un enkaz altında kaldığını belirten Kurşun, şöyle konuştu:

'Enkazdan çıkar çıkmaz üçüne de seslendim ama sadece oğlum Özay'ın inleyişini duydum. Sabaha kadar binanın etrafından dolandım. Onlarla konuşmaya çalıştım. Elimizden hiçbir şey gelmiyor, dolanıyorum, yardım yok, kimse yok, herkes kendi canının derdinde. Çocuklarının enkazın altında olduğunu biliyorsun, elin ulaşmıyor. Hiçbir şey yapamamak, çaresiz kalmak insanı bitiriyor. Ertesi gün kızımın cesedi enkazdan çıkarıldı. Cansız bedenini gördüm. Umutlarım bitti. Oğlumu da 5 gün sonra çıkardılar. 3 evladımı kaybettim.'


'İKİNCİ BİR YIKIM YAŞADIM'

Depremle birlikte hayatlarının değiştiğini, her şeye yeniden başlamak zorunda kaldıklarını ifade eden Kurşun, depremden 1,5 yıl sonra tekrar anne olmaya karar verdiğini ve bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini kaydetti.

Kurşun, 39 yaşında gerçekleştirdiği doğumdan sonra şok yaşadığını belirterek, şunları söyledi:

 'Kızımın down sendromlu olduğunu öğrenince ikinci bir yıkım yaşadım. Depremde ölen ablası Özge'nin ismini verdim. Hamileliğim süresince 15 günde bir doktora gittim ama engelli olduğunu anlayamadılar. 5 yıl önce, 43 yaşındayken, Zeynep ismini verdiğim bir kız çocuğum daha oldu. Zeynep çok sağlıklı ve zeki bir çocuk. Zeynep'le birlikte Özge'nin gelişiminde de ilerleme oldu. Beraber oynuyorlar, büyüyorlar. Diğer çocuklarım yaşasaydı evlenip çocuk sahibi olmuşlardı. Şimdi torun bakmam gerekirken tekrar çocuk büyütüyorum. Allah'ın takdiri buymuş.'


10 YILDIR KIZININ EŞYALARINI KOKLAYAN ANNE

Firdevs Akgül (46) de depremde üzerine yıkılan bitişikteki bina nedeniyle çöken evlerinde 12 yaşındaki kızını kaybeden bir başka anne. O günden beri yüksek katlı binalara giremeyen Akgül, bu nedenle çalışamıyor, eşi ve çocuğuyla hala prefabrik evde yaşıyor.

Depremin her yıl dönümünde eşiyle sabaha kadar ağladıklarını söyleyen Akgül, 10 yıldır psikolojik destek alarak yaşamını sürdürdüğünü belirtti.

Deprem gecesi misafirlerini uğurlarken kızının da onlarla gitmek isteyişinin gözünün önünden gitmediğini, ona izin vermediği için kendisini suçlu hissettiğini ifade eden Akgül, 'Onlara göndermediğim için gözyaşlarıyla ağladı, 'Anneciğim, ne olur gideyim' dedi. 'Yarın göndereceğim' dedim. Yarın dediğim gün cenazesi gitti. Bu konuda hiç kendimi affetmeyeceğim. Enkazdan kızımın eşyalarını çıkardım. 10 yıldır bunları yıkamadım kızımın kokusu vardır diye. Sarılıp, koklayıp ağlıyorum' diye konuştu.

Depremden sonra çeşitli rahatsızlıklar yaşadığını söyleyen Akgül, 'Depresyon rahatsızlığım panik atağa çevirdi. Kabuslar görüyorum, depremi yaşıyorum geceleri. Uykularımda çığlıklar atıyorum. Çok zor bir evladınızı kaybetmeniz. Depremden korkmaktan ziyade bir evde yaşarsam diğer evladımı da kaybederim korkusu yaşıyorum. İşimi de kaybettim' dedi. 

Akgül, yeniden çocuk sahibi olmayı düşündüğünü ancak psikolojisi bozulduğu için vazgeçtiğini sözlerine ekledi.


DEPREMDEN KALAN ACI TECRÜBE

Depremde 2 kızı ölen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İmardan Sorumlu Başkan Yardımcısı, harita yüksek mühendisi İlyas Şeker,  belediye meclisi üyesi olduğu 1999 yılında depreme Başiskele ilçesi Yuvacık Mahallesi'ndeki evinde yakalandı.

Şeker, fay hattında bulunan, oturdukları 4 katlı binanın yıkılması sonucu kızları Tuğba (9) ve Merve (7) ile ortağı ve ortağının eşinin de aralarında bulunduğu 8 kişinin yaşamını yitirdiği Marmara depreminin ardından 2004 yılında yapılan yerel seçimlerle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi başkan yardımcılığı görevine getirildi.

Gittiği davetlerde depremle ilgili konular geçtiğinde, deprem görüntüleri izlettirildiğinde yaşadıklarını anımsayıp dayanamayarak ayrıldığını belirten Şeker, şöyle konuştu:

'Marmara depreminde can ve mal kaybının yüksek olmasının 3 ana sebebi var. Birincisi gözü doymazlık, ikincisi işlerini takip etmeyen, projelerini incelemeyen mimar ve mühendisler, üçüncüsü ise siyasilerdir. O dönemde belediye meclis üyesiydim. İnsanlar, birçok kişi yaşayana kadar depremi dikkate almadı. 17 Ağustos bize çok şey öğretti, bir daha o acıları yaşamamak ve yaşatmamak için bu kenti yeniliyoruz' diye konuştu.


KIZLARININ ACISI HEP TAZE

Kızlarının acısını, depremde yaşadıklarını unutamadığını söyleyen Şeker, fotoğrafları çalışma masasının üzerinde duran kızlarının Derince ilçesindeki mezarlarını zaman zaman ziyaret ediyor.

Şeker, 'Aklımda hep onlar ve depremde kaybettiklerim var. Kimi zaman depremzedeler televizyon programlarında yaşadıklarına tepki gösteriyor. Benim de büyük kaybım, acım var ama biz siyasilerin söz söyleme hakkı yok. İcraatlarımıza dikkat etmek zorundayız. Depremden sonra hala yıkılmayan hasarlı binalar, karara bağlanamayan onlarca dava var. Bu binalar olası bir depremde yine acılar yaşatabilir' diye konuştu.

Karşısına 'Depremzedeyiz' diye çıkıp çeşitli taleplerde bulunanlar hatta talepleri karşılanmayınca tepki gösterenler olduğunu ifade eden Şeker, böyle durumlarda kendisinin de depremzede olduğunu söylemediğini, depremde iki kızını kaybettiğini hep gizlediğini belirterek, 'Bizim mazeret hakkımız yok' dedi.

Şeker, yaşadığı acı tecrübenin de etkisiyle imar konusunda en ufak bir toleransa müsaade etmediklerini, imar izni için gelenlerden deprem bölgesinde yapılması gerekenleri harfiyen uygulamalarını istediklerini, kontrollerin de aynı hassasiyetle yapıldığını vurguladı.


DEPREMDE KAYBOLAN KIZLARINI HALA ARIYORLAR

Kocaeli'nin Gölcük ilçesindeki evlerinde yakalandıkları 17 Ağustos depreminden yaralı kurtarılan Karamert ailesi, bu sırada kaybolan kızlarını aramayı sürdürüyor.

Depreme Kavaklı Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı'nda oturdukları apartman dairesinde yakalanan Osman Karamert ile eşi Nilgün, evlerinin enkazından yaralı kurtarıldı ancak 7 yaşında olan kızları Gözde'den daha haber alınamadı.

Görgü tanıklarının ifadesi üzerine kızının yaşadığına inanan Nilgün Karamert, şunları söyledi:

'Depremde oturduğumuz bina yıkıldı. Eşim Osman ile enkaz altından yaralı kurtarılarak hastaneye götürüldük. Görgü tanıklarının anlattığına göre Gözde enkazdan yara almadan kurtulmuştu. Karşı apartmanda oturan ve deprem sırasında kafasından yaralanan bir teğmen Gözde'yi vücudunda kırık olup olmadığını tespit etmek için hastaneye götürmüş. Teğmen hastanede bayılmış, ayıldığında Gözde ortada yokmuş. Daha sonra teğmen bizi ziyaret etti, Gözde'yi resimlerinden tanıdı, vücudunda yara olmadığını söyledi, onu neden hastaneye götürdüğünü anlattı.'

Geçen sürede Gözde'yi sürekli aradıklarını ancak sonuç alamadıklarını ifade eden Karamert, şunları kaydetti:

'Gözde'nin ölmüş olduğuna dair ipucu bulamadık. Kızımın yaşadığına ve bir aile tarafından evlat edinildiğine inanıyorum. Bir okulda görüldü, ardından 'Kaçırıldı' denildi. Hep birileri kızımızı gördüğünü söyledi ancak biz kendisini hiç göremedik. Belki hafızasını kaybetti, bizi hatırlamıyor, ismi değiştirilmiş de olabilir. Bir kardeşi var, 3 ay sonra bir kardeşi daha doğacak. Çocuklarımın bir arada büyümesini istiyorum. Bu çağrımın duyulup kızımın geri getirileceğini umut ediyorum.'


10 YILDIR YATALAK

Kocaeli'nin Karamürsel ilçesinde, enkazın altından 18 saat sonra çıkarılan kadın, felç olduğu için 10 yıldır hayatını yatağa bağımlı halde sürdürüyor.

Karamürsel ilçesinin Tabakhane Mahallesi Helvacılar Sokağı'ndaki evlerinde depreme yakalanan Palas ailesi, 4 katlı binanın çöken zemin katında sıkışmıştı. Kurtarma ekiplerince anne İslim Palas enkaz altından hafif, kızlarından Şükran Palas ise 18 saat süren çalışmanın ardından ağır yaralı olarak çıkarılabilmişti. İslim Palas'ın diğer kızı Fatoş ise hayatını kaybetmişti. Omuriliğindeki zedelenme nedeniyle felç olan Şükran Palas, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzun süren tedavinin ardından Karamürsel'e getirilmişti. 

10 yıldır hayatını yatağa bağımlı olarak sürdüren Şükran Palas'a Tabakhane Mahallesi'nde kiraladıkları evde hayatta kalan tek yakını olan annesi İslim Palas bakıyor. 

Depremin ardından gırtlak kanseri de olan Şükran Palas, kendisini istemeye gelecekleri için kız kardeşi ile evde temizlik yaptıklarını, depremin bu sırada meydana geldiğini belirtti.

4 katlı apartmanın zemin katında oturduklarını, sarsıntıyla zemin katın çöktüğünü söyleyen Palas, 'Kolon üzerimize devrildi, Fatoş 20 yaşındaydı, gazetecilik okuyordu, ne yazık ki hayatını kaybetti. 26 yaşındaydım ve hayallerim vardı. Deprem olmasaydı 3 gün sonra istemeye geleceklerdi beni, evlenecektim, çocuklarım olacaktı. Depremle birlikte hayallerim de yıkıldı' dedi.

Aradan 10 yıl geçmesine rağmen hala deprem olacak diye korktuğunu, evin önünden araba geçtiğinde, yakından uçak uçtuğunda deprem oluyor hissine kapıldığını belirten Palas, inşaatı yapan kişiye beddua ettiğini söyledi.

Babasını depremden 2 yıl önce kaybettiğini, annesinin kulaklarının iyi duymadığını belirten Palas, 3 ayda bir Karamürsel Kaymakamlığınca verilen 150, engelliler için verilen 660 TL ile geçindiklerini ifade ederek, 'İlaçlarımın fiyatı çok yüksek, yeşil kartım var ancak bazı ilaçların bedelini karşılamıyor. Aynı zamanda gırtlak kanseriyim. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin evde bakım hizmetleri dışında yardım alamıyoruz. Maddi ve manevi yardım eli bekliyoruz' diye konuştu.

Ailenin Tabakhane Mahallesi'nde 300 TL kira ödediği evden kısa süre önce Hacı Mehmet Mahallesi'ndeki eve taşındığı, kira giderinin bir yıllığına Türk Kızılayınca karşılanacağı öğrenildi.


DEPREMZEDE ANNE, YAŞADIKLARINI KİTAPLAŞTIRDI

Depremde Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde enkaz altında kalarak ölen oğlunun cenazesini 3.5 yıl sonra kimsesizler mezarlığında bulan depremzede anne, oğlunu arama sürecinde yaşadıklarını 'Asla Unutmayacağız' adlı kitapta topladı.

Gölcük Engellilerle Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Emine Cebeci, 17 Ağustos Marmara depreminde Gölcük'teki evlerinin çöktüğünü, 16 saat enkazın altında kaldığını söyledi.

Depremin ardından kaybolan oğlu Serkan'ı 3.5 yıl aradığını, mahkeme kararıyla kimsesizler mezarlığını açtırdığını ve DNA testiyle oğlunun cesedi bulduğunu söyleyen Cebeci, şunları kaydetti:

'Oğlumu ararken dolaşmadığım yer, sormadığım adres kalmadı. Mahkeme kararıyla kimsesizlere ait mezarları açtırdım. Oğlumun öldüğünü öğrendim ama bu mezarlardan oğlum çıkmasa bile en azından orada defnedilenlerin kim olduğunu öğrenecektik. Bir de şunu gördüm. Mezarda var oldukları sanılanlar da tahminlere veya söylenenlere uyum sağlamıyordu. GATA'ya sevk edildiği söylenen oğlum kimsesizler mezarlığından çıktı. Bu kitapta, verdiğim mücadele, tedbirsizlikler, sorumsuzluklar, oğlumu ararken başımdan geçenler, kurumların kapılarında sabahladığım günler, benden yardım isteyenler ve bana yardım edenleri anlattım.'

Cebeci, kapağına oğlunun resmini koyduğu kitabının yarın piyasaya çıkacağını sözlerine ekledi.


ÜNÜ, CLINTON'IN BURNUNU SIKMASINDAN GELİYOR

Marmara depreminden sonra İzmit'teki Doğukışla çadır kentini ziyaret eden eski ABD Başkanı Bill Clinton'un burnunu sıkmasıyla bir anda dünya medyasının göz bebeği olan 'Erkan bebek', Clinton'ı ve ailesini gelecek yıl yapılacak sünnet düğününe davet etmeyi planladığını söyledi.

'Erkan Bebek' olarak tanınan Erkan Işık (10), Marmara depreminin ardından yaptığı hareketin farkına yeni yeni vardığını belirterek, annesinin anlatmasıyla öğrendiği olay sayesinde iyi bir özel okulda eğitim alma fırsatı yakaladığını bildirdi.

Notlarının çok yüksek olduğunu, takdirname alarak 5. sınıfa geçtiğini ifade eden Işık, bilgisayar istediğini, böylece derslerinde daha başarılı olabileceğine inandığını belirtti.

Clinton'u çok sevdiğini ve dedesi gibi gördüğünü kaydeden Erkan Işık, 'Seneye kardeşimle sünnet olacağım, sünnetime Bill Clinton'u ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı davet edeceğim' dedi.

Bill Clinton'la, burnunu sıkmasından birkaç yıl sonra Çırağan Sarayı'nda görüştüğünü anımsatan Işık, onunla tekrar görüşmeyi çok istediğini dile getirdi.

Erkan Işık'ın annesi Şennur Işık ise Clinton'un Doğukışla çadır kentini ziyareti sırasında çocuğunu sevmesinden gurur duyduğunu, geçen 10 yılda Merkez Bankası'nın, üzerinde oğlu Erkan'ın Bill Clinton'un burnunu sıkarken çekilen fotoğrafının bulunduğu 10 bin altın, 100 bin gümüş hatıra para basması, iş adamı Kadir Has'ın oğluna maaş bağlaması ve özel bir okulun Erkan'ın eğitim masraflarını karşılaması dışında değişiklik yaşamadıklarını söyledi.

Işık, eşinin geçici işlerde asgari ücretle çalıştığını, 6 aydır işsiz olduğunu belirterek, 'Zaman zaman gazetelerde üzücü haberler gördük, evimizin, arabamızın olduğu, satıp parasını harcadığımız yazıldı. Hayatımızda hiçbir değişiklik olmadı, yalnızca Kadir Has'ın Erkan'a bağladığı bir miktar maaş var o kadar' dedi.