Leyla İpekçi, yeni romanı 'Ateş ve Bahçe'de, 'Hakikat Ruhu'nun peşinden gidiyor. Yazarın şiirsel bir dil kullandığı roman, otobiyografik öğeler de içeriyor
Yazar Leyla İpekçi'nin uzun zamandır beklenen romanı 'Ateş ve Bahçe' önümüzdeki hafta Timaş Yayınları arasından çıkacak. Maya, Sinan'ın Mayası, İlk Kötülük, Başkası Olduğun Yer gibi kitaplarıyla nitelikli okurun beğenisini kazanan İpekçi, Ateş ve Bahçe'de, 'Hakikat Ruhu'nun peşinden gidiyor. Yazarın şiirsel bir dil kullandığı roman, otobiyografik öğeler içeriyor. Gerek hacim ve gerekse muhteva olarak 'geniş' olan bu kitap, İpekçi okurunun elinden bırakamayacağı bir roman olacağa benziyor.
Kitap bir soruyla başlıyor: “Neyin peşindesin?” Yazar İpekçi, aslında bir arayışın romanına talip oluyor. Bir anlamda bu sorunun cevabını bulabilmek için sayfa sayfa ilerliyor öyküyle birlikte ana karakter. İlk sorunun ardından yeni sorular
geliyor ama bütün bu sorular hep aynı amaca; varlığın gizemli doğasına yaklaşma ve kişinin hakikat ile beraber benliğini de bulabilme amacına hizmet ediyor. Yazar, bu soruları bulabilmek ve sorabilmek için hem kendi tarihine, hem Anadolu tarihine, hem de dinler tarihine bir yolculuk yapıyor. Doğanın, bugüne dek yazılmışların ve yaratılmışların sesini dinliyor.
Eşiyle birlikte 'Hakikat Ruhu' isimli bir belgesel serisi hazırlayan ana karakter, Samandağ'daki Titus Tüneli'nde kocasını kaybeder. Bir süre onu arar ancak hiç iz bulamaz. Yolculuğuna kaldığı yerden devam eder. Çünkü yapılacak başka şey yoktur. Yolculuklarına devam etmek de onu aramanın bir şeklidir aslında. Yolda gördüğü çocuklar, tarladaki kadınlar, sefalet ve acı, efsane ve rivayetler hep Hakikat Ruhu'nun parçasıdır. Tarih-doğa ve insan bu ruhta bir araya gelmiştir. Dünyanın ilk dillerine, ilk anılarına, ilk çocukluğuna gider.
Doğu'nun Batı'sına, Batı'nın Doğu'suna değmek için uzatır elini. İnsanlığın ortak dilini duymak ve konuşmak ister. Hakikat ruhu, ona bu dili öğretecektir. İnsanlığa unuttuğu manevi değerleri ve benliğinin sırrını yeniden hatırlatacağı gibi. Avrupadaki Müslümanlarla (çeşitli uyruklardan), ibadethanelerdeki bekçilerle, yerinden edilmiş Ermenilerle görüşür. Suç-günah-inanmak-ötekine bakmak üzerine notlar derler...
Ve yoluna devam eder. Bulmak değil aramak için…
Prof. Murat Sarıcık'ın “Ehl-i Beyt-i Sevmek” adını verdiği çalışması Nesil Yayınları arasından çıktı. Sünnetin kaynağı ve muhafızları olan Ehl-i Beyt'i, içinde bulunduğumuz Muharrem ayında anmak ve anlamak için hazırlanan çalışma dört bölümden oluşuyor. Meveddet Ayetinin tefsiri ile başlayan kitapta sırasıyla Al-i Beyt'i sevmeye delil hadisler, Al-i Beyt'e saygı ve Osmanlı'da Sadata saygı bölümleri yer alıyor. Şura Suresi'nin yirmi üçüncü ayetine dikkat çeken Sarıcık, Kur'ani ve Nebevi buyruklarla Ehl-i Beyt sevgisini anlatan kitabıyla, konunun önemini ve İslam inanışı içerisindeki yerini bir kez daha hatırlatıyor.